Hanedanın ebedî istirahatgâhı Süleymaniye
Osmanlı Devletinin "Muhteşem Yüzyıl" ını yansıtan, İstanbul'a silüetini kazandıran, o günlerin tarihine ve kültürüne ışık tutan, Mimar Sinan'ın "kalfalık eserim" diye adlandırdığı eşsiz güzellikteki Süleymaniye Külliyesi, bundan 5 asır önce inşa edildi. Süleymaniye Camii'nin haziresi, daha sonra birçok önemli ismin ebedî istirahatgâhı oldu. Önemli kişilerin medfun olduğu Süleymaniye haziresi, Osmanlı sanatının inceliğine ışık tutacak en nadide süslemelerin örnekleriyle doldu.
Giriş Tarihi: 06.07.2018
17:57
Güncelleme Tarihi: 06.07.2018
18:03
SULTAN TÜRBESİNE GİDİLEN YOLA DEFNEDİLDİLER
Mezarlığın toplam alanının yaklaşık beşte biri kadar bölümünü ilgilendiren bu ilk aşamadan yaklaşık 20 yıl sonra, diğer alan yoğun olarak kullanılmaya başlandı. Bu bölümde en çok tercih edilen yerler de, padişahın türbesine gitmek için zorunlu olarak geçilen yolun iki yanı ve özellikle bu yol ile cami arasında kalan dar şeritti.
Bu bölgenin hem dışından, hem içinden görülen, çevre duvarıyla cami arasında kalan bölgeye, 1871'de beş kez sadrazamlık yapmış olan Mehmed Emin Paşa ile annesi, karısı, kızı ve 1875'te ölen oğlu Maarif Nazırı Ali Fuat Bey gömülüdür.
ABDÜLAZİZ’İ TAHTTAN İNDİRENLER DE BU HAZİREDE!
Birkaç adım ötede, kurduğu planlarla Sultan Abdülaziz'in tahttan hâl edilmesine sebep olan, 1876'da ölen serasker ve sadrazam Hüseyin Avni Paşa gömülüdür. Ayrıca, beş kez sadrazamlık yaptıktan sonra Manisa'ya sürülen Mütercim Mehmed Rüşdi Paşa'nın karısıyla kızı da buradadır.
Devletin ileri gelenlerinden birçok kişi de burada medfundur. 1878'de ölen Kapudan-ı Derya Kayserili Ahmed Paşa; 1888'de ölen Maarif ve Evkaf Nazırı Ahmed Kemal Paşa ve 1889'da ölen Mustafa Nuri Paşa bunlardan bazılarıdır.
ÖNEMLİ DİN ADAMLARININ EBEDÎ İSTİRAHATGÂHI
Hazirenin, Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan'ın türbelerinin arasında kalan büyük bölümü, 1882'den sonra yoğun olarak kullanılmıştır. Buraya ağırlıklı olarak önemli din adamlarıyla bunların yakınları ve özellikle Süleymaniye'de imamlık yapanlar, hükümetin verdiği özel izinle gömülmüştür.
Son yıllarda, Nakşibendi tarikatının ileri gelen isimlerinden, 1980'de ölen Mehmed Zahid Kotku da buraya gömülmüştür. Diğer bir Nakşibendi Şeyhi olan Mustafa Feyzi Efendi ile Mehmed Zahid Kotku'nun mezarı arasında ise, eski Cumhurbaşkanlarından Turgut Özal'ın annesi Hafize Özal ve kardeşi Yusuf Özal'ın kabirleri bulunur. Ayrıca, Hattat Ali Fuat, Kaptan-ı Derya Kayserili Ahmet Paşa ve Safiye Sultan'ın mezarları da buradadır.
Hazirede yer alan bu türbeler ve kabirlerin her biri ise, eşsiz güzellikte bir sanat eseridir. Osmanlı'daki sanat anlayışına ışık tutacak en nadide örneklere, Süleymaniye'nin haziresinde rastlanır.
KANUNİ ZİGETVAR SEFERİ SIRASINDA VEFAT ETTİ
Süleymaniye Camii'nin haziresinde, caminin bânisi Kanuni Sultan Süleyman'ın türbesi bulunuyor. Osmanlının onuncu padişahı Kanuni Sultan Süleyman Han, 7 Eylül 1566 tarihinde Zigetvar Seferi'nde iken vefat etti.
Devrin Sadrazamı Sokullu Mehmet Paşa, ordunun dağılmaması için vefat haberini gizledi. Zigetvar Seferi başarı ile sonuçlanınca, Şehzade Selim'e bir mektupla babasının vefat ettiğini ve İstanbul'a gelerek tahta çıkmasını bildirdi.
Kanuni Sultan Süleyman Han'ın naaşı, misk, amber ve ezfer ile mumyalandı; iç organları ise, Zigetvar'da gömüldü. Otağ-ı Humayun'un altına bir mezar kazıldı ve mumyalanmış naaşı, toprağa verildi. Daha sonra naaşı buradan alınarak, kırk iki gün sonra İstanbul'a getirildi.
Kanuni Sultan Süleyman Han'ın, Zigetvar'da vefat ettiği yere sonradan bir türbe inşa edildi. Osmanlı idaresi zamanında, ziyaretgâh olan bu türbe, sonraları bakımsızlıktan harap oldu ve 17'inci yüzyılda da kilise haline geldi. Bugün ise, türbe yok; ancak yerinin tespit edildiğine dair görüşler bulunuyor.
KANUNİ’NİN EŞİ BENZERİ OLMAYAN TÜRBESİ
Kanuni Sultan Süleyman Han Türbesi, Süleymaniye Külliyesi içindeki eşsiz eserlerden biri. 1566 yılında tamamlanan, Mimar Sinan'ın çok değişik bir anlayışla meydana getirdiği, sekizgen planlı, kesme taştan inşa edilen türbe, etrafını çepeçevre dolanan revakı ve içte sekiz sütuna oturan kubbesiyle, o güne kadar yapılmış olan türbelerden çok farklı olup, daha sonra da hiç tekrarlanmadı.
Revaklar her cephede renkli beş sütunla taşınır. Türbenin girişinin tam üstünde, Mevlevî sikkesi şeklinde kesilmiş olarak duran "Hacer-ül Esved Taşı" yer alıyor. Kapı kanatları kabartmalı ve fildişi kakmalıdır. Birinde "Lailahe İllallah"; diğerinde ise, "Muhammed-ur Resulullah" yazıyor. Kapının iki yanında, 16'ıncı yüzyıla ait çini panolar yer alıyor.
Türbenin iç mekânı, yine 16'ıncı yüzyıla ait İznik çinileriyle kaplıdır. Bu panonun üzerinde yer alan çini yazı kuşağında, Besmele ile başlayan Ayet-el Kürsi'yi ihtiva eden ayetler yazılıdır. Kubbe pandantiflerinde ise; "Allah", "Muhammed", "Ebubekir", "Ömer", "Osman", "Ali", "Hasan", "Hüseyin" isimleri bulunuyor.
Kubbe, kalem işleri ile süslüdür. Türbenin içinde yer alan abanozdan yapılmış ve fildişi kakmalı iki dolabın ahşap kapakları, devrin ahşap işçiliğinin en güzel örneklerindendir.