Hayvan sevgisinin estetik ifadesi kuş köşkleri
Köşk, saray, cami, mescid, türbe, han, sıbyan mektebi, çeşme gibi yapıların duvarlarına oturtulan maket görünümlü kuş evleri, Osmanlı toplumundaki hayvan sevgisinin estetik ifadesi gibidir. İslâmiyet'ten önceki devirlerden beri Türk toplumunda önemli bir yer tutmuş. Türk kültürü, sanatı, etnografyası ve folklorunda her zaman yer almışlardır.
Giriş Tarihi: 23.05.2019
13:28
Güncelleme Tarihi: 23.05.2019
13:44
Güvercin, aynı zamanda Nuh Tufanı 'nın da müjdecisidir. Yine bir başka efsaneye göre, Hz. Süleyman Tekke-i Mürgan 'ı (kuşlar tekkesi) kurmuş, dünyanın her yerinden yıl da bir defa gelen güvercinler, bir hafta süreyle bu tekkede beslenmiş, ötüşmüş ve Süleyman Peygamber'e dua edip dağılmışlardır. Gerek "Mesnevi ", gerek "Divan-ı Kebir "de Mevlâna'nın üzerinde en çok durduğu hayvanlar yine kuşlar olmuştur.
Güvercine çok benzeyen ve "Hu, hu" diye başını eğerek ötüşü halk arasında "Allah'ın adını anıyor" şeklinde yorumlanan kumru da, sevilen ve kutsallığına inanılan kuşlardandır. İlkbaharda ilk öten kuş olan bülbülün sesini dinlemek için, vaktiyle İstanbul 'da çiğdem ler açtığında, İstinye koyuna gidildiğinden bahsedilmektedir.
Sultan Abdülaziz 'in bile, Kanlıca 'daki Hidiv Abbas Hilmi Paşa 'nın korusuna şafak vakti bülbül sesi dinlemek için gittiği söylenir. Hüdhüd kuşunun ise aileye bağlılığın, ana ve babaya saygının sembolü olduğu ve öldürülmesinin yasaklandığı söylenmektedir.
Türk velîleri ile ilgili rivayetlerde, onların gerektiğinde kuş biçimine girdikleri ifade edilir. Örnek olarak Hacı Bektaş-ı Velî 'nin şahin , Ahmed Yesevî 'nin ise turna kılığına girmesi gibi…
İSLÂMİYET ÖNCESİ
İslâm dininde bu şekilde yer alan kuşların İslâmiyet öncesi Türk toplumunda da önemli yer tuttukları görülür. Şaman a refakat eden hayvanlar veya şamanın kendisi kuş veya kartal tasvirleri şeklinde olup, şamanların, kuşlaşmayı sembolize etmek üzere elbiselerinde kanat veya kuş tüyü bulundurdukları bilinmektedir. Yakut Türkleri nde ise çift başlı bir kuşun, göğün en üst katında kapı bekçiliği yaptığına inanılmıştır. Selçuklu sanatında, çift başlı kuş motifi, gücü, kuvveti ve egemenliği sembolize eder.
Yine kuşların adlarının padişahlara verildiği, masallarda adı geçen Hümâ kuşunun, aynı zamanda Osmanlıların remzi ve lâkabı olduğu, hümâyun kelimesinin bundan türetildiği öne sürülür. Hümâ kuşunun kanadının değdiği kimsenin padişah olacağı inancı efsaneleşmiştir.
İnsanların yüzyıllardan beri göklere hâkim olma ve uçabilme arzularını kamçılayan, bu özellikleriyle diğer hayvanlardan ayrı tutulan kuşlar, bütün milletlerin masallarında da yer almışlardır. "Şehname "de Kevkâvus 'un uçtuğu, düşerek Rüstem tarafından kurtarıldığı yazılmaktadır. Sultan IV. Murad zamanında, Hezârfen Ahmed Çelebi 'nin yaptığı kartal kanatlarıyla Galata Kulesi 'nden uçup Üsküdar 'da Doğancılar'a indiği, bu başarısı sebebiyle padişah tarafından ödüllendirildiği bilinmektedir.