İstanbul'un gerdanındaki inciler: Kadın çeşmeleri
İstanbul, tarihi kayıtlarda dünyada en çok çeşmesi olan şehir olarak geçer. Suyun nakşedilmesinde başta Osmanlı padişahları olmak üzere, hanım sultanlar, padişah kızları, sadrazamlar, paşalar, devlet erkânı ve imkânı olan herkesin katkısı olmuştu. İstanbul'u süslemede gayret gösteren Osmanlı kadınlarının çeşmelerini sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 13.11.2018
13:43
Güncelleme Tarihi: 13.11.2018
14:59
Türk kültüründe bir yere su götürmek, susamışa bir tas su vermek, yoldan gelip geçenin içmesi için çeşme-sebil yaptırmak büyük hayırlardan sayılır. Suyun ahaliye ulaştırılması meselesine de ibadet gözüyle bakıldığı için devlet yöneticileri ve halk, su mimarisine hassasiyetle yaklaşır. Dini, sosyal, kültürel ve ekonomik bağlamda değerlendirildiğinde su kültürü aslında toplum gelişmişliği ile yakından alakalıdır. Devlet ne kadar büyük ise suyla ilgili mimari yapılara yapılan yatırımlar bir o kadar fazla olur. Şehirlerin su ihtiyacını gidermek amacıyla isale hatları döşenir, su kemerleri, bentler, havuzlar, maksemler, suterazileri, sarnıçlar, çeşme ve sebiller yapılır.
Osmanlı'da padişahların, devlet görevlilerinin, ağaların, beylerin adlarının sıkça geçtiği hayırseverlik kervanına kadınlar da özellikle yaptırdıkları çeşmelerle katılır. Osmanlı'nın kadın çeşmeleri, pek çoğu su sıkıntısına bir hâl çare olmak için inşa edilen, bazen kadının güç ve zenginlik nişanesi olarak yapılan, bugün suları akmasa da kendine has güzelliklerini hâlâ koruyor.
İLK ÇEŞME FATİH SULTAN MEHMET TARAFINDAN YAPILDI
Fatih Sultan Mehmet'in fetihten önce İstanbul çevresine çeşmeler yaptırdığı anlatılır. Öyle ki Rumeli Hisarı çevresinde konumlanan çeşmeler 1452 yılı ile tarihleniyor. Suriçi'nde en eskiye tarihlenen çeşmenin ise Cerrahpaşa'da bulunan Davut Paşa Çeşmesi olduğu biliniyor.
ÇEŞMELER AMACINA GÖRE İSİM ALIR
Su tesisleri konusunda imparatorluğun başkentinin merkez sayılması sebebiyle fetihten sonraki dönemde su ihtiyacını karşılayan pek çok çeşme inşa edilir. Yapımları 15'inci yüzyıldan sonra hızla artan çeşmeler 20'inci yüzyıla kadar simge haline gelerek şehrin boynuna takılan birer inci gibi dizilir. İçme suyu, temizlik, susuz mahallelerin ihtiyacını karşılama, ölen bir yakının ruhuna bağışlama gibi farklı sebeplerle yaptırılan çeşmeler bulundukları yer ve amaçlarına göre adlandırılır: Duvar çeşmesi, köşe çeşmesi, meydan çeşmesi, sebillerle birlikte tasarlanan çeşmeler, namazgâh çeşmesi, oda çeşmesi, sütun çeşmeler ve köşk/yalı gibi yapıların içine dekoratif amaçlı inşa edilenler.
ÇEŞMELER AMACINA GÖRE İSİM ALIR
İstanbul'un hemen her caddesinde, her köşe başında, her sokağın bitiminde karşımıza çıkan çeşmeler mimari düzenlemeleri, şebekeleri, taş süslemeleri, kitabelerindeki hat yazıları, kalem işi bezemeleri ile dikkat çekerken her yüzyıl kendi içinde biçim ve mimari farklılıklar gösterir. 15-16 ve 17'nci yüzyıllarda kemer içinde sade bir ayna taşı, kitabe, tekne sekileri ve su haznesinden oluşan yapılar, 18. yüzyılda yerini süslemeleriyle ön planda olan eserlere bırakır. Çeşitli dekoratif kemerlerin içine vazoda çiçekler, tabakta meyveler işlenerek, Barok üslubun izlerini taşıyan cephe tasarımları görülür.