Kubbetü’l İslam şehirleri
Kubbetü'l İslam, dünyada sadece üç şehre verilen bir unvandır. Bitlis sınırları içinde bulunan Ahlat, Afganistan'ın Belh şehri ve Özbekistan'ın incisi Buhara, Büyük Selçuklular devrinde bu tabirle adlandırılmış; bu şehirler dönemin ilim, din, kültür ve sanat kültür merkezleri olarak ön plana çıkmışlardı.
Giriş Tarihi: 04.10.2020
17:18
Güncelleme Tarihi: 05.10.2020
17:00
KANUNİ DÖNEMİNDE OSMANLI HİMAYESİNE ALINDI
1229'da Celâleddin Hârizmşah'ın şehri kuşatması nedeniyle pek çok kişi açlıktan öldü, halkın büyük bir kısmı da şehri terk ederek sağa sola dağıldı. Üç gün boyunca görülmemiş biçimde yağmalanan şehir, bu felaketten birkaç yıl sonra başlayan Moğol istilası sebebiyle eski önemini kaybetti ve metruk bir şehir haline geldi.
Daha sonra Safevi hakimiyeti altındaki Ahlat, Kanuni Sultan Süleyman tarafından Osmanlı topraklarına katıldı. Osmanlılar birkaç yıl sonra Ahlat için göl kıyısında yeni bir hisar inşa ettiler ve yeni Ahlat şehri burada kurulmuş oldu.
DÜNYANIN EN BÜYÜK TÜRK-İSLAM MEZARLIĞI
Günümüzde Ahlat'ta tarihî ve mimari değeri olan altı kümbet, üç mescid ve bir kale vardır. Ahlat özellikle sanat değeri yüksek mezar taşlarıyla meşhurdur. Kitabeleri okunan mezar taşlarından dördü Ahlatşahlar, sekizi Eyyûbîler, elli dördü Moğollar, dördü Bitlis hâkimleri, dördü de Safevîler devrine aittir.
UNESCO Dünya Kültür Mirası geçici listesindeki dünyanın en büyük Türk İslam Mezarlığı olma özelliğini taşıyan Selçuklu Meydan Mezarlığı, Ahlat'ta bulunur. Geçtiğimiz Ağustos'ta Malazgirt Zaferi'nin 949. yıl dönümü dolayısıyla Ahlat'ta pek çok etkinlik düzenlenmiş, etkinliklere Başkan Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere pek çok bakan katılmıştı.
Afganistan'ın kuzeyinde bulunan Belh şehrinin tarihi MÖ 300'lü yıllara kadar uzanır. Belh'in hangi tarihte İslam hâkimiyetine girdiği kesin değilse de Hz. Osman döneminde buraya bir sefer düzenlendiği ve ardından Belh şehrinden vergi alındığı bilinir.
Belh ve çevresinin tam anlamıyla İslam egemenliğine alınması ise Muaviye dönemine rastlar.
Geçmişten günümüze İslam dünyasının kadim şehirleri
ASKERİ AMAÇLARLA YENİDEN İMAR EDİLDİ
700'lü yıllarda Horasan'ın başkenti Merv'in yerine Belh'in merkez yapılması, şehrin gelişmesini sağladı. Askeri anlamda yeniden imar edilen şehirde, bu amaçla yapılan Hinduvan Kalesi'ne 10 bin kişilik bir kuvvet yerleştirildi.
İlerleyen yıllarda Belh şehri Gaznelilerle Selçuklular arasında bir mücadele alanı haline geldi. Dandanakan Savaşı sonunda geçici bir süre Selçukluların elinde kalan şehir, 1043'te tamamen Selçuklu egemenliğine girdi.
Alparslan Belh şehrini Kuzey Afganistan'ın zaptı için bir hareket üssü haline getirdi. Şehir, 1221'de Cengiz Han'ın yönettiği bir ordu tarafından yerle bir edilip halkı kılıçtan geçirildi ve yaklaşık 100 yıl harabe halinde kaldı. İbn Battûta 13. yüzyıl başlarındaki harabe halini seyahatnamesinde kaleme almıştı.
Cengiz Han'ın ölümünden sonra Belh, Çağatay Hanlığı emirlerinin payına düştü ve Timurlular dönemine kadar onların yönetiminde kaldı; bu dönem Belh'in en parlak devirlerinden biri oldu.