Kültürümüzden dünyaya armağan edilen hazine; lale
Türkiye'nin Otomobili Girişim Grubu, sosyal medya sayfasından "Türkiye'nin Otomobili"nin panjur ve ön tamponun bir bölümünü gösteren bir fotoğraf yayınladı. Bu fotoğrafta otomobilin panjur kısmında yer alan lale motifi dikkati çekti. Peki, lale yüzlerce yıllık kültürümüzde nasıl yer aldı?
Giriş Tarihi: 26.12.2019
15:35
Güncelleme Tarihi: 21.05.2020
06:52
PADİŞAH SARAYLARININ SÜSÜ OLDU
1651'de Avusturya hükümdarı Üçüncü Ferdinand tarafından IV. Sultan Mehmet'e gönderilen sefir Smith von Scwarzenhorn'un getirdiği hediyeler arasında, 10 çeşidin üzerinde 40 tane lale soğanı vardı.
1717 tarihine kadar İstanbul'da, Anadolu'dan ve İran'dan getirilen laleler çoğaltıldı. Daha sonraki yıllarda Hollanda'dan getirilen ve "mavi inci" adı verilen bir cinsi en makbullerinden sayıldı. Bu lale, padişahların saraylarında yetiştirildi.
TANESİ BİN ALTINA SATILAN LALE
Osmanlı'da üretilerek geliştirilen lale, yeni adlar aldı. Osmanlı'da laleye verilen isimler arasında mevc-i elmas (elmas dalgası), dame-i dür (inci eteği), necm-i çemen (çimen yıldızı), mahbub-u zaman (zamanın sevgilisi) gibi yer alır.
Kanuni Sultan Süleyman döneminde laleden seçme ve melezleme yoluyla yüzlerce çeşitleri üretildi. Öyle ki lalezar denilen lale bahçeleri popüler oldu. Laleyi tasvir eden şiirler, lalenamelerde toplandı.
Lale ile uğraşmak üzere bir encümen-i daniş (akademi) bile kuruldu. İran'dan gelme 'duhteri' adlı lale soğanının tanesi bin altına satıldı.
Lale, Sultan III. Ahmed dönemine adını verdi ve bu dönemin önemli bir simgesi oldu. Evliya Çelebi, Kâğıthane'de bir lâlezar mesiresinin bulunduğunu ve burada Kâğıthane Lâlesi denilen rengârenk bir lâle türünün yetiştirildiğini anlatır.
Lale devrinde çiçeğin fiyatları o kadar arttı ki Sultan III. Ahmed narh koymak zorunda kaldı. 1725 tarihli narh defterine göre 306 çeşidinden en pahalısı, 200 kuruş ile 'nar mızrağı' adlı laleydi.
Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, Hollanda'dan getirttiği bir laleye Lü'lü-i Ezrak adını verip, bu laleden yetiştirenlere ödüller verdi. İbrahim Paşa'nın Âsâfî adını verdiği kendi yetiştirdiği bir lâlede vardı.
Lâle-i Rûmî denilen Osmanlı lalesinin yaklaşık 2 bin tanesinin adları, özellikleri ve yetiştiricileri çiçek tezkirelerinde ve lale mecmualarında kayıtlıydı. Bu lale türünün çiçeği badem biçiminde, yaprakları ise hançer şeklinde ve uçları tığ gibi ince ve sivriydi.
BİR EV ALABİLECEK PARAYA SATILAN LALELER
İstanbul'un ve Türkiye'nin simgesi olan lale, 15 yüzyılın ikinci yarısında Avrupa'ya götürüldü. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun İstanbul Büyükelçisi olan bitki bilimci Ogier Ghislain de Busbecq'in Avrupa'ya gönderdiği lale soğanları, önce Avusturya'nın Viyana şehrine oradan da Hollanda'ya ulaştı.
Amsterdam'da bir ev alabilecek paraya satılan laleler, insanların cemiyetteki yerini, tayin eder oldu.