Mehmet Akif'in sürgün yılları
İstiklâl Marşı ve Safahat şairi, millî-dinî hassasiyeti, karakter ve seciyesiyle Türk milletinin gönlünde yer edinen İslâmcılık akımının önemli şahsiyeti… Türkiye'nin "milli şairi" Mehmet Akif Ersoy… O, her mekânda okunan İstiklal Marşı'nın, ilgisizlikten ölen yazarıydı... Nitekim memleketine ihanet etmiş bir adam gibi muamele görmeye tahammül edemedi ve gönüllü sürgüne gitti… Bu araştırılmadı, neden gönüllü sürgün istediği hiç sorgulanmadı. Milli şair hayatının son günlerini de sürgünde geçirdi. İşte sürgün yıllarındaki o fotoğraflar...
Giriş Tarihi: 23.12.2017
19:20
Güncelleme Tarihi: 12.03.2023
14:44
Kışları Mısır'da yazları İstanbul'da geçirdi
İstanbul'a gelmesinin ardından işgal altında çalışmanın daha da zorlaşıp sansürün gitgide şiddetlenmesi yanında Ankara'dan Hey'et-i Temsîliyye adına gelen davet üzerine on iki yaşındaki büyük oğlu Emin'i de yanına alıp 10 Nisan 1920'de gizlice yola çıktı.
Anadolu'daki Milli Mücadele'ye destek için İstanbul'dan ayrıldı. Düşman vatandan çıkarıldığında Ankara'dan İstanbul'a geri döndü (1923).
1920 yılının son aylarında Erkân-ı Harbiyye Riyâseti'nin isteğiyle Maarif Vekâleti millî marş güftesi için bir yarışma açtı. Yarışmaya 700'den fazla şiir gelmesine rağmen nitelikli bir manzume bulunamayınca konulan maddî mükâfat sebebiyle yarışmaya katılmayan Mehmed Âkif'in de bir marş yazması ısrarla istendi.
Mükâfat şartının kaldırılması üzerine Âkif şiirini tamamlayarak teslim etti. Meclisin 12 Mart 1921 tarihli oturumunda okunan şiir ittifakla İstiklâl Marşı güftesi olarak kabul edildi. Ancak meclis kararı olduğu için kazanana verilmesi zaruri hale gelmiş bulunan nakdî mükâfat Âkif tarafından alınıp Dârü'l-mesâî adlı bir hayır cemiyetine bağışlandı.
Abbas Halim Paşa'nın davetleri üzerine 1925 yılına kadar kışları Mısır'da yazları İstanbul'da geçirdi. 1925'in sonlarına doğru Türkiye'den Mısır'a gitti, on bir sene de geri dönmedi.
Gidişinde emekli maaşının bağlanmamasından doğan geçim sıkıntısı ve hükümetin muhalif kabul ettiği birçok fikir ve siyaset adamı arasında kendisinin de polis takibine alınmasının ağırına gitmiş olması önemli rol oynadı.
Kendisi, bu gidişin gerekçesini dostlarından Şefik Kolaylı'ya şöyle açıklıyor:
"Arkamda hafiye gezdiriyorlar. Ben, vatanını satmış ve memlekete ihanet etmiş adamlar gibi muamele görmeye tahammül edemiyorum. İşte, bundan dolayı gidiyorum."
Dindar kişiliğiyle öne çıkan Mehmet Akif, şapka kanunu sonrası bir zamanda vatanından ayrıldığı için "şapka kanununa muhalif" olduğu gibi iftiralara maruz kalmıştı. M. Ertuğrul Düzdağ iddiaların yanlış olduğunu, Ruhi Naci'nin hatıratında Mehmet Akif'in kanundan hemen sonra şapkalı göründüğünü ifade eder.
M. Ertuğrul Düzdağ'ın araştırmaları bugün net bir şekilde gösteriyor ki Mehmet Akif Ersoy, kurtuluşuna gayret ettiği vatanının polisleri tarafından taciz edilecek denli takip edilmesi başta olmak üzere, işsiz bırakılıp meclisten uzaklaştırılması, bir emeklilik maaşının bile ona çok görülmesi, yani özetle yaşam hakkının elinden alınması dolayısıyla Mısır'a gitmişti.