Arama

Osmanlı'da Nakış Sanatı

Sanat sadece bir eser ortaya çıkarmak değil, mana aramak meselesidir. Sanat eseri, icra edildiği toplumun düşünce yapısını ve estetik anlayışını, kültürünü aşikar eder. Osmanlı sanatı farklı türlerden etkilense de düşünsel manada İslam, estetik anlamda ise Selçukluların etkisi altındadır. Osmanlıların kurduğu "Nakkaşhane" dönemin en önemli sanat okuludur. Sanata çokça ihtimam gösteren Osmanlı padişahları farklı coğrafyalardaki nakkaşları ülkelerine getirir. Osmanlı' da nakış sanatı farklı ihtiyaçlar üzerinde kendini göstererek gelişmiştir.

🔘 Osmanlı nakkaşhanesinde ünlü tezhib ve minyatür ustaları "Kara Memi" ve "Şaban Usta" bulunur. Nakkaş Seyyid Lokman, "Hünername-i Al-i Osman" adlı eseri telif eder. Bu eser, 16. yüzyıl Osmanlı tezhip ve minyatür sanatının en güzel örneklerindendir.

🔘 Osmanlı Devleti'nde İstanbul'da ve diğer şehirlerde nakkaşlık için yalnızca Müslümanlara izin verilir. 1826 - 1827 yılları arasında çıkan bir ferman ile gayrimüslimler için bu yasak kaldırılır.

Ünlü Nakkaşlar

🔘 Bursa'da Yeşil Cami olarak bilinen Çelebi Mehmed Camii'nin nakkaşı "Bursalı Ali Bin İlyas", dönemin en ünlü nakkaşlarındandır. Yine Bursa'dan "Nakkaş Safi" ve "Hoca Yusuf bin Ferruh", padişah Murad döneminin bilinen isimlerindendir.

Ahşaba nakşedilen ruh: Kündekâri

🔘 Kanuni dönemi başlarında ise nakış sanatında Kıncı Mahmut Usta ismi öne çıkar. Levni'nin, minyatüre getirdiği yeni üslup ise Türk nakış sanatının dönüm noktası olur.

↪ Levni 17. yüzyılda durağan olan minyatür sanatına renk, perspektif, betimleme anlayışı ve natüralist öğelerle yenilikler getirir.

🔘 Osmanlı hükümdarları doğuya yaptıkları sefer dönüşlerinde önemli nakkaşları İstanbul'a getirir. Yavuz Sultan Selim, İran seferinden dönerken Alaaddin Mehmed, Mansur Bey, Şeyh Kâmil, Ali Bey Abdülhalik ile birlikte altı nakkaşı Istanbul'a getirir.

🔘 Nakış sanatına değer veren Kanuni Sultan Süleyman, İran'dan getirilen Nakkaş Şahkulu'na bir atölye tesis eder. Bu sayede İran'da doğan ve büyüyen nakış sanatı, günümüze çok değerli eserler bırakır.

Anadolu'nun geleneksel giysileri

Nakış sanatının gelişimi

🔘 16. yüzyılda ana renkler kullanılır, ara renkler görülmez. Beyaz ve kırmızı renkleri görülse de pembe yoktur. Dokuma yapmanın zor olması ve imkanların kısıtlı olmasından dolayı nakışta, dokuma taklit edilir.

Dokumada yapılan hata düzeltilemez. Dokuma tezgahına ihtiyaç vardır. Nakış daha masrafsız olması dolayısıyla tercih edilir ve nakkaşlar sayıca fazladır.

🔘 17. yüzyılda ise farklı, karışık desenler uygulanır, ara renkler kullanılmaya başlanır. Karanfil, lale, sümbül ve gül motifi sıklıkla denenir.

🔘 Desen içinden farklı bir desen çıkar. Karanfilin içine lale deseni işlenir. Nakış matematiksel oran gerektirir. 1-2-1 veya 3-2-3 gibi bir şeklinde yapılır. Nakışlı yerin ön yüzü ile arka yüzünün aynı olması zordur.

Makrame nedir?

16. ve 17. yüzyıllarda uygulanan, püskülsüz, saçaksız, iki ucuna nakış yapılan, önce mendil sonra baş örtüsü, sonra sofra dolaması olarak çeyize konan bir parçadır.

İstanbul tarihinde iz bırakmış 10 motif

🔘 18. yüzyılda metal iplik kullanılmaya başlandı ve nakışa mimari detay girdi. (Görkemli binalar, bahçeler...) Nakış dokumadan ayrılır. Çin iğnesi tarzı doğar. Suzeni zincir işi de bu sırada nakış türleri arasına girer.

🔘 Yazma (batik) yayılır. Su kenarlarında yapılan "Kandilli" ve "Elmalı" yazmaları meşhurdur. Yazma kumaşın kenarlarına işleme ve makreme de yapılır. Genelde kare biçimli küçük el havluları saçaklı ve emici kumaştan yapılır. Bu havlulara peşkir adı verilir. Çoğunlukla hediye verilen, keten işleme, püsküllü veya püskülsüz peçete Osmanlı nakış işidir.

Makreme, araç kullanmadan elle yapılan ve birbiri arasından geçirilen ipliklerin oluşturduğu bir sanattır. İki şeyi birbirine bağlama amacıyla ortaya çıkar.

🔘 Kadın ve erkekler tarafından şalvara kemer veya cep olarak kullanılan uçkurun yapımında ise farklı kumaşlar kullanılır, bu detaylar ince uzun ve iki ucu nakışlıdır. İlk önce örtü daha sonra başörtüsü olarak kullanılan çevre genellikle karedir ve etrafı nakışlıdır. Ortasındaki yuvarlak veya kare daire ile bohçadan ayrılan kavuk örtüsü, toplumun ileri gelen eşrafında bulunur ve ağır nakışlıdır.

Saray erkanında, paşa evlerinde bulunan kavuk ötüsü evde kullanılırdı. Tanzimattan sonra kavuk kullanılmamaya başlandı.

İslam mimarisi nedir?

🔘 Balkanlara ait nakış manyaluka keçe ve çuha seccadelerin üzerine yapılır. Dival işi, atlas (saten) ve kadife, nadiren de çuha üzerine metal iplik ile yapılır.

Keçe ve çuha Selanik'ten gelirdi. Ülkenin sert iklimli bölgelerinde namaz kılarken üşümemek için kullanılan keçe veya çuha kumaş üzerine uygulanıyordu.

🔘 Çift sarma denen nakış tekniğinde motif, bombeli hale gelene kadar 4-5 defa pamuk iplik ile işlendikten sonra üzerine klaptan geçirilirdi.

🔘 Yorgan yüzleri, yastık yüzleri ve sedir eteği mutlaka nakışlı olurdu. Yastıklar genelde sedir yastıklarıdır. Sultan Abdülmecid'in alameti güneşti, yorgan yüzüne de motif olarak güneş işlenirdi.

Makrame, 16. ve 17. yüzyıllarda uygulanan, püskülsüz, saçaksız, iki ucuna nakış yapılan, önce mendil sonra baş örtüsü, sonra sofra dolaması olarak çeyize konan bir parçadır.

Osmanlı'nın Avrupa'yı kıskandıran çiçek sevgisi

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN