Osmanlı’nın ateşten hızlı kahramanları “Tulumbacılar”
"Yaman geliriz yaman gideriz" naraları ve cesaretleri ile bir dönem ahşap evlerin saltanat sürdüğü İstanbul'u yangınlardan koruyan ve semt sakinlerinin yiğitlik, şeref ve namusunun timsali tulumbacıların, itfaiye teşkilatına dönüşme yolculuğu 1925 yılında başlar. Türkiye'de her yıl 25 Eylül 'de başlayıp 1 Ekim günü biten hafta, yangın haftası olarak kutlanır.
Giriş Tarihi: 29.09.2018
12:54
Güncelleme Tarihi: 29.09.2018
13:16
Osmanlılar 'da aynı dönemde evlerde çatıya kadar uzanan merdivenlerle su dolu fıçılar bulundurulması ve bunun yasakçılar tarafından kontrolü gibi birtakım önlemler alınıyordu. İstanbul'da meydana gelen yangınlar yeniçeri kolluklarındaki neferler, sakalar, baltacılar ve halk tarafından söndürülüyordu.
İLK KEZ FRANSIZ ASILLI BİR MÜHENDİS KULLANDI
Osmanlı Devleti'nde yangın söndürme teşkilâtı ve tulumba, 18'inci yüzyıl başında donanmayla katıldığı Venedik seferinden (1715) dönüşte ihtida eden ve Fransız asıllı bir mühendis olan Gerçek Dâvud (David) tarafından 1132'de (1720) ilk kez kullanıldı.
NAMLI BİR TULUMBACI ÇİROZ ALİ
Temmuz 1718'deki Tüfenghâne ve ardından Tophane yangınlarında tulumba ile yangına müdahale eden ve hizmeti büyük takdir toplayan Gerçek Dâvud Ağa'yı Sadrazam Nevşehirli Damad İbrâhim Paşa 1720'de Tulumbacı Ocağı'nı teşkil etmekle görevlendirdi. Dâvud Ağa ölümüne kadar tulumbacıbaşılık vazifesini yürüttü.
Tulumbacılık hizmeti başlangıçta sadece Yeniçeri Ocağı'na bağlı bir askerî birlik tarafından görülürken zamanla Topkapı Sarayı'nda ve Tersane'de bostancıbaşıya bağlı birer tulumbacı ocağı kuruldu. 1724'te ocaktaki nefer sayısı artarak 150'ye, 1755'te 461'e ulaştı. 18'inci yüzyıl sonlarında bütün devlet kurumlarında birer tulumbacı takımı teşkil edilince 1804 yılı itibariyle merkezdeki toplam sayıları 531'e yükseldi.
MESCİDLERE KONULDU
Yeniçeri Ocağı'nın 1826'da kaldırılmasının ardından Tulumbacı Ocağı da kaldırıldı. Tıphâne olarak kullanılması kararlaştırılan Tulumbacıbaşı Konağı'nda ve ocakta bulunan tulumbalar seraskerliğe nakledildi. Kısa süre sonra 2 Ağustos 1826'da büyük Hocapaşa yangını çıkınca tulumbacı ocağı tekrar gündeme geldi. Bu sebeple yeni kurulan Asâkir-i Mansûre'ye bağlı yangıncı taburları teşkil edildi. Tulumbacı kelimesinin yerine "yangıncı"nın tercih edilmesi ilkinin yeniçeriliği ve önceki dönemi hatırlatmasındandı. 1827 Eylül'ünde itfaiye hizmetlerinin aksamadan yürütülebilmesi amacıyla yangıncılar bir müdüriyet şeklinde yeniden teşkilâtlandırıldı.