Osmanlı’nın pirüpak mekânları
Pürüzsüz mermerlerin kubbeden vuran ışık huzmeleriyle parladığı, mis gibi sabun kokularının sıcak sulardan yükselen buğuya karıştığı masalsı bir dünyadır hamamlar. Bir yandan asırlara uzanan tarihleri, mimarileri ve buralara yolu düşenlerin hikâyelerinin büyüsüne kapılır, bir yandan da geleneksel bakım kürleri ve özel masajlarla kendimizi yenilenmiş hissederiz.
Giriş Tarihi: 27.04.2018
18:04
Güncelleme Tarihi: 27.04.2018
18:12
Yerebatan Sarnıcı yakınında bulunan eserin mimari yapısında, yapının soğukluk ve sıcaklık bölümlerinin düzenlenişinde, Barok üslubu klasik Osmanlı mimarisinde olmayan yenilikler göze çarpmaktadır. Erkek bölümünde, büyük bir kubbeyle örtülü soyunmalıktan, küçük bir kubbe ve yedi tonozla örtülü soğukluğa geçilir. Sıcaklık da sekiz mermer sütunu bağlayan kemerlere oturan büyük bir kubbe ile örtülüdür. Ortada büyük bir göbek taşı, köşelerde kubbeli halvet hücreleri bulunmaktadır.
Kadınlar ve erkekler için ayrı bölümleri olan çifte hamamın, kadınlar çıkışı hamam sokağına, erkekler çıkışı caddeye bakar.
Cağaloğlu Hamamı'nın camekânını geniş bir kubbe örter. Camekânın çevresinde konsollar üzerine bina edilmiş soyunma odaları bulunur. Hamamın orta yerinde; tek parçalık mermerden, geniş bir havuz vardır ve havuzun orta yerinde üç katlı enfes bir fıskiye yer almaktadır. Hamamın ılıklığındaki dört mermer ayak üzerine oturtulmuş geniş kubbe ve yedi beşik kubbe, yapının çatısını oluşturmakta ve buradan hamamın hararesine geçilmektedir. Harare; işlemeli sekiz mermer sütun üzerine oturtulmuş geniş ve heybetiyle göz kamaştıran bir kubbeyle örtülüdür.
ç yüz yıldır bütün ihtişamı ile ayakta duran Cağaloğlu Hamamı günümüzde halen restorasyon yapılmadan, gelen ziyaretçilerine sadece fiziksel değil, ruhsal bir tarihi deneyim yaşatıyor. Burada geçmiş yüzyılların kokusuyla zaman kavramı önemsizleşiyor.
KILIÇ ALİ PAŞA HAMAMI
İstanbul'un Tophane semtindeki Kılıç Ali Paşa Hamamı , Kılıç Ali Paşa Camisi'nin yanında 1580-1583 tarihlerinde Kaptan-ı Derya Ali Paşa (Uluç Ali Reis) tarafından Mimar Sinan'a ustalık döneminde yaptırılmış hamamdır. Etrafını saran sokaklar ve meydanın zemin kotu sonradan yükseldiği için bugün çukurda kalmıştır. Mimar Sinan Medresesi sokağından, basamaklarla inilerek ve bir rüzgârlıktan geçilerek mermer döşemeli bir soyunmalığa girilir.
Camekân kare planlıdır ve bu mahallin duvarları kenarında dolaşan taştan bir set vardır. Günümüzün hamam ihtiyaçlarını karşılamak için bu setin üstüne mekânı çepeçevre saran, iki katlı, ahşap, soyunma ve dinlenme amaçlı hücreler eklenmesi 16. yüzyıl mimari etkisini azaltmıştır. Bu soyunma hücreleri nedeniyle sedirlikler üzerinden başlayan kemerler ve alt pencereler bu hücrelerin arkasında kalmıştır. Tophane meydanına bakan kuzey cephesi ile batı cephesindeki kemerli pencerelerin izleri görülebilmektedir. Doğudaki kapının iki yanında kalan pencereler ise hamamın bu cephesine 19. yüzyılda eklenen sıra dükkânların arkasında kalmıştır.
Hamamın restorasyon projesinde yapılmak istenen, yapıya yeniden Mimar Sinan devri özelliklerini kazandırmak, aynı zamanda da günümüzün ihtiyaçlarına göre düzenlemektir. Sedirlikler, oturma ve sohbet bölümleri tamamen açık bırakılarak daha önce kapatılmış olan pencereler ve kemerlerin açığa çıkması sağlanmıştır. Açık dolap üniteleri ve soyunma kabinleri olan bir galeri katı yeniden düzenlenmiştir, böylelikle trompların da açığa çıkması sağlanmıştır. Yapıya yük ve zarar vermemek için sistem olarak tamamen ahşap kolon, kiriş ve döşeme olarak öngörülmüştür. Olduğu düşünülen şadırvan da yeniden konulmuştur.