Teoman Duralı’nın fikir dünyası
Ülkemizin yetiştirdiği en saygın ilim insanlarından biriydi, Teoman Duralı. Kurulduğu günden bu yana Fikriyat'ta yayınlanan tüm yazılarıyla okuyucuların ufkunu açtı. Biyolojiden felsefeye, ilahiyattan tarihe kadar geniş bir bilgi yelpazesine sahipti. Milletimizin maddi ve manevi tecrübesini anlayabilmek uğruna ömrünü ilme adadı. Duralı, eleştiri hususunda oldukça sıkıydı. Bir işin daha iyi ve güzel bir şekilde ortaya konabilmesi için kimseyi eleştirmekten çekinmezdi. Gelin, vefatının yıl dönümünde röportajlarından yola çıkarak Teoman Duralı'nın fikir dünyasını yakından tanıyalım.
Giriş Tarihi: 09.12.2021
14:15
Güncelleme Tarihi: 06.12.2022
11:47
"Bu millet Doğu'dan geliyor”
🔸 Prof. Dr. Teoman Duralı Sabah'a verdiği röportajında Doğu'ya ait bir toplum olduğumuzu belirtmişti.
" Mensubu olduğum bu millet Doğu'dan geliyor. Bugün biz bunu ne kadar inkar edersek edelim Asyalıyız, Avrupalı değiliz. Bunu görmemek, göz ardı etmek istiyoruz ama secde ettiğimiz, girmek için takla attığımız Avrupa bunu biliyor. Ve bizi kovuyor, bu çok aşağılayıcı bir şey. Sevsem de sevmesem de bu milletin ürünüyüm, buradan çıkmayım ve tüm ömrümü burada geçirdim. Limanım hep burası olmuştur. Millet olarak da ben buraya bağlı oldum. Kırık dökük öğrendiğim üç, beş dil varsa da benim dilim Türkçe olmuştur."
Her imparatorluk emperyalist değildir”
🔸 Ayakları Doğu'ya sıkı sıkıya bağlı olan Duralı, Batı'nın meselelerinden de uzak kalmamıştı. Bu meselelerden biri emperyalizmdi. 24 TV'de yayınlanan "Bu Ülke" programına katılmış, burada emperyalizmin temelinde kapitalizmin bulunduğunun altını çizmiş, bu konuyu şu sözlerle açıklamıştı:
"Çağdaş medeniyet dediğimiz olay, sermayeci ideolojinin üzerinde yer almakta ona dayanmaktadır. Bu ideolojinin birtakım uzantıları var. Bunlar sömürgecilik yani kolonyalizm ve emperyalizm. Sermayeci olmadığınız takdirde, kapitalist değilseniz, emperyalizminiz de olmaz. Bu çok önemli bir nokta. Çünkü imparatorluk ile emperyalizm karıştırılır. Her imparatorluk emperyalist değildir. Emperyalist olamaz, olması için sermayeci olması lazım."
"Coğrafya kader değildir!”
🔸 Prof. Dr. Teoman Duralı, Lacivert dergisine verdiği röportajda ise coğrafya ya da mekâna bağlı somut ya da soyut durumların toplumları ne kadar şekillendirdiğini anlatmıştı. İnsanın hiçbir şeyin mahkûmu olmadığını ifade etmişti:
"Diğer canlıların aksine insan doğaya mahkûm değildir: Ne iklim ne de coğrafya. Benzer coğrafya şartlarında yaşayan insanlar birbirlerini andıran tepkiler göstermiyorlar. İngilizler öteden beri adada yaşarken, açık denizlere açılıyorlar fakat yine bir ada devleti olan Japonlar açık denizlere açılma ihtiyacı duymamışlardır. Japonlar kıyılarında balıkçılık yaparak hayatlarını sürdürmeyi tercih etmişlerdir. Yine çok uzun kıyılara sahip Çinliler de seyahatlere çıkmalarına rağmen denizle çok büyük bir bağlantı kurmamışlardır. Oysa Kuzey Batı Avrupa ülkeleri eskiden beri denizle haşir neşir olmuşlar. Birçok örnek vardır denizle ilişkisi kuvvetli olan: Yunanlılar, Fenikeliler… Öte yandan yeryüzünde kıyısı olan pek çok toplum çok olmasına rağmen, hepsi aynı tepkiyi göstermemişler."
🔸 Duralı, aynı röportajın devamında "Coğrafya kaderdir" ifadesine de karşı çıkmıştı:
""Coğrafya kaderdir" sözünü Aristoteles de, Heredot da söylüyor fakat bu ilk akla gelen fikir ve kolaycılıktır. Bozkır toplumlarına baktığımızda yüzeysel bir benzerlik görülüyor. Oysa derinlere inildiğinde çok daha farklı şeyler görülebilir ama genellikle bu yapılmıyor. Yani coğrafya kader değildir!"
Çağdaş küresel medeniyetin iki unsuru
🔸 Prof. Dr. Teoman Duralı, 24 TV'de yayınlanan "Bu Ülke" programına konuk olmuş, "Bu medeniyetin neresindeyiz?" sorusuna cevap vermişti.
🔸 "Çağdaş Küresel Medeniyet" kavramını "İngiliz-Yahudi Medeniyeti" olarak adlandırdığını ifade eden Duralı, bu medeniyetin yapısını iki unsurun ortaya koyduğunu, bu sürecin 1600'lü yıllarda başladığını belirtmişti.
"Bu iki farklı unsur bir ittifak akdediyor . Bir tarafta İngilizler var, öbür tarafta Portekiz'den hareket etmiş olan Yahudi mülteciler. Bunlar Fransa ve Flemenk üzerinden İngiltere'ye geliyorlar ve medeniyetin iki kanadında, İngilizlerin kanadında yapıcılık var, atılım var, Yahudi kanadı ise bu İngiliz tarafını mali açıdan destekliyor ve besliyor. Henüz sermayecilik olayı yok ama bir sermaye birikimi baş gösteriyor. Bize bu tarihi en iyi tasvir eden, çağların en önemli filozoflarından Karl Marx'tır. Marx'ın odaklandığı İngiltere tarihidir. Ancak benim söylediğim, İngiliz ile Yahudi'nin ortaklık kurması vurgulanan bir konu değil. Yanılmıyorsam bunu ilk vurgulayan ben oldum. Bunu bir tarihi olay olarak açıyorum. Özellikle Yahudi tarafı hep kapatılmış, gizlenmiştir."
“Sömürgelerin tümü, sermayeci devletin arka bahçesidir”
🔸 Sömürge devletlerin, neredeyse bedavaya yakın hammadde ve insan gücü sağlayarak ana devleti beslediklerine de değinerek sermayeciliğin olmadan emperyalist olunmadığına da vurgu yapmıştı.
"Sermayeci olmanın varlık şartıdır . Sömürgeciliğin geniş çaplı teşkilatlanmasıdır emperyalizm. Onun için emperyalizmde iktisat var, askerlik ve savaş var, siyaset var. Bu üç unsuru emperyalizm kapsar. Çünkü sermayeci bir devlette ikili bir yapı vardır. Ana devlet ve onu besleyen onun maddi ve insan gücü açısından malzemelerini sağlayan sömürgeler. Sömürgelerin tümü, sermayeci devletin emperyalist arka bahçesidir. Hem insan hem hammadde bakımından bedavaya yakın maddeyi sağlıyor, insan gücü de böyledir."