Tiyatromuzda iz bırakan unutulmaz 11 oyun
Öteki sanatlarımız arasında tarihi en yeni olanlardan biri de tiyatrodur. Hayatı merkeze alarak insana yönelen bir sanat dalı olan tiyatroların ülkemizde sahnelenen bazı oyunları ilk temsilinden itibaren büyük yankı uyandırdı. Bunlardan biri olan ilk epik tiyatro oyunumuz Keşanlı Ali Destanı'nın 493 kez sahnelendiğini biliyor muydunuz? İşte sizler için tiyatromuzda iz bırakan 11 oyunu derledik.
Giriş Tarihi: 27.03.2019
09:27
Güncelleme Tarihi: 27.03.2019
12:58
Yazan: Cevat Fehmi Başkut
Oyunda, öğretmenlerin toplumdaki seçkin yerini kaybettiği dönemde, kendini öğrencilerine adamış bir eğitim neferini anlatır. Köşe dönücüler, gericiler, sindikleri yerlerden çıkmaya, rantla, vurgunla elde ettikleri kazançlarıyla toplumun üst basamaklarına doğru tırmanmaya başlamış ve edindikleriyle görgüsüzce övünürlerken bunların iftirasına uğrayıp meslekten ayrılma durumunda kalan öğretmen bakkallık yapar. Son sahnede, gece inmeye başlarken boşalan dükkânında bakkal, hala içinden bir türlü atamadığı öğretmenlik tutkusuyla, çocuklarına hayali bir ders verir ve "Paydos çocuklar, paydos" sözleri üzerine perde iner.
1947 yılında Cevat Fehmi tarafından yazılan oyun ilk kez 1948-49 oyun sezonunda Ankara Devlet Tiyatrosu Tatbikat Sahnesi'nde Şehir Tiyatrosu'nda sahnelendi. Daha sonra İstanbul Şehir Tiyatroları'nda 140 kez sahnelendi. Başkut'un en ünlü oyunu Paydos, yurtdışında oynanan ilk Türk oyunu oldu. Plağa da okunan Paydos, 1968 yılında Ülkü Erakalın tarafından beyazperdeye de aktarıldı.
Yazan : Necip Fazıl Kısakürek
Muhsin Ertuğrul, bir yemekte; «Niçin bir piyes yazmıyorsun?» sorusuyla tiyatroyu, "hayatın (kantite) gibi değersiz ve geçici yüzünü değil, (kalite) gibi derin ve sonsuz şahsiyetini zapteden ve onu molozlarından ayıklayarak tasfiye eden, tıpkısını, fakat başka türlüsünü gösteren mistik bir ayna" olarak gören Necip Fazıl'ın yıllardır içinde gömülü bir hasrete dokunur. O anda, Şehir tiyatrosuna bir eser teslim etmek için sadece 20 günlük bir süre kaldı. Hemen kararını verir ve 7 gün içinde "Tohum"u bitirir.
1935 senesinde Muhsin Ertuğrul tarafından sahnelenen "Tohum" piyesinde olay, Anadolu'nun işgal edilmiş bir köşesinde, Maraş'ta cereyan eder. Vatan sadece bir toprak parçasından ibaret değildir. Dolayısıyla vatanı müdafaanın gizlediği bir aksiyon; aksiyonun gizlediği bir fikir ve fikrin gizlediği mahrem bir benlik olmak gerekir. Tohum, millî mücadeleyi, Anadolu halkının öz benliğinde mevcut ruhun bir fışkırışı olarak gösterir.
Tohum'un kısa bir değerlendirmesi Peyami Safa tarafından Hafta Mecmuası'nda yapılmış ve bu yazı piyesin son sayfalarında "Tohum" adıyla yer aldı. "Necip'in eserinde Millî Mücadele sadece mazlum bir milletin emperyalizme karşı ayaklanması ve Anadolu, sadece bir istihsal perspektifi içinde mütalâa edilecek alelâde bir toprak yığını, ruhsuz ve şapşal bir tabiat parçası değildir. Bu yepyeni idealist görüşle Anadolu bir seyyah fotoğrafçının filme çektiği standardize bir dere, tepe, yayla, toprak manzarası değildir. Basit ve geçici gözün gördüğü Anadolu'nun altında bir de görünmeyen, hakikî Anadolu vardır. Anadolu'yu anlamak, mevzuu anlamaktır. Nitekim her şeyi anlamak da yine Tohumun beşerce mümkün olabilecek en geniş idrakine varmak demektir."
Yazan: Sholom Aleichem
Oyun, 1905 yılında Rus Çarlığı topraklarında yer alan köyde Anatevka'da yaşayan Tevye ve ailesi etrafında gelişen olaylar merkezinde geçer. İlk olarak 1964 yılında Broadway'de Fiddler on the Roof adıyla müzikal olarak sahnelen Damdaki Kemancı oyunu Ankara Devlet Opera ve Balesi tarafından ilk kez 1969 tarihinde sahnelendi. Aynı adla 1972 yılında Hulki Saner tarafından sinemaya da aktarıldı.
Yazan: Peter Shaffer
Karakterinin oturmaya başladığı hassas bir dönemde, farklı toplumsal görüşlere sahip anne ve babasının arasında kalıp aynı zamanda altı atın gözünü kör eden İngiliz genci Alan Strang'in ve onu kurtarmaya çalışan doktoru Martin Dysart'ın hikâyesidir. Yargıç tarafından görevlendirilen Dr. Dysart tıpkı bir dedektif gibi, çözmeye başlar sırrı. Bunu yaparken, anne ve baba arasındaki değer yargıları farklılığının, bir çocuğu yetiştirmekteki önemini sorgular ve bununla da kalmayarak toplumdaki değer yargılarının bir insana neler yaptırabileceğini ve insanların bu baskılar sonucu çevresini ve kendi doğasını nasıl tahrip edebileceğini gösterir. İlk kez 1973 yılında Londra'da sahnelenen oyun ülkemizde de 1974 yılında seyircisiyle buluştu.
BİR DELİNİN HATIRA DEFTERİ
Yazan: Nikolay Vasilyeviç Gogol
Gogol'un ünlü eseri Bir Delinin Hatıra Defteri'nde Memur İvanoviç'in patronun kızına aşıktır. Patronu kızını generallerle evlendirme düşüncesindeyken zaten yaşantısından memnun olmayan İvanoviç delirir ve gittikçe daha da kötüye gider, işte bu sırada kendini yeni İspanya kralı olduğuna inandırır. Kitabın tarzı, adaletsiz dünyanın bir delinin bakış açısından gösterilmesidir.
İlk kez Genco Erkal'ın, 1965 yılında Ankara Sanat Tiyatrosu'nda sahnelediği, daha sonra 1969 ve 1992 yıllarında değişik yorumlarla iki kez daha yönetip oynadığı oyun, aynı zamanda Türkiye'de oynanan ilk tek kişilik oyundur.