Türk edebiyatının diplomat yazarları
Diplomasi ve edebiyat yakın sahalar olmasa da bu alanda vazifelendirilen pek çok şair ve yazar var. Bürokratlık yapan Türk edebiyatının önemli yazarlarını sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 24.09.2018
18:37
Güncelleme Tarihi: 24.09.2018
18:42
Abdülhak Hâmid , 10 yaşındayken Osmanlı Sefareti'nde görevli ağabeyi Nasuhi Bey ile Paris'e, 13 yaşındayken Tahran elçiliğine tayin edilen babasıyla İran'a gitti. Yaşı küçük olmasına rağmen babasının yanında ikinci kâtip olarak görevlendirilir. 25 yaşında Paris'e ikinci kâtip tayin edilir. Orada kaleme aldığı Nesteren adlı eseri yüzünden bir süre sonra azledilir.
Poti, Golos ve Bombay şehbenderliklerinde çalıştı. Ardından Londra'da başkâtipliğe, sonrasında da Lahey ve Brüksel'e elçi olarak gönderildi. 1908'de Madrid'e büyükelçi olarak ataması yapılır. Ancak sonrasında Endülüs fatihi Tarık b. Ziyad hakkında piyes yazan birinin Madrid'de görevlendirilmesi sakıncalı bulunarak geri çağrılır.
Çekirdekten yetişme bir hariciyeci olsa da büyük bir diplomatik başarıya imza atamayan Abdülhak Hamid için Beşir Ayvazoğlu, büyükelçiliği daha ziyade keyfince yaşamak ve yazmak için yaptığını söyler. Cumhuriyet devrinde milletvekili oldu ve bu görevde iken 13 Nisan 1937'de öldü.
Eyvâh! .. Ne yer, ne yâr kaldı,
Gönlüm dolu âh ü zâr kaldı.
Şimdi buradaydı gitti elden,
Gitti ebede gelip ezelden .
Abdülhak Hamit Tarhan, Türk şiirinin hem muhtevada hem de şekilde büyük yeniliklere açılmasını hazırlayan bir şairdir. Hamit, Türk şiirinin kendine özgü bir kimlik kazanması gerektiğini her fırsatta dile getiren Hamid, bunun en somut örneklerini de kendi eserlerinde verdi. Kendinden sonra gelen şairler tarafından üstat olarak kabul edildi.
Abdülhak Hâmid, Madrid elçiliğ inden geri çağrılınca onun yerine dostu Sami Paşazade Sezai vazifelendirilir. Sezai Bey, kesintisiz 12 yıl Osmanlı Devleti'nin Madrid'deki elçisini yaptı.
1921'de emekliye ayrılan Sezai Bey, İspanya'ya dair izlenimlerini "Gırnata " ve "El-mescidü'l-Camia: Elhamra" yazılarıyla ölümsüzleştirir.
Tanzimat edebiyatı içerisinde ikinci kuşaktan kabul edilen Sami Paşazade Sezai Bey, Türk edebiyatı tarihinde Halit Ziya'dan (Uşaklıgil) önce yetişen ilk büyük üslupçudur .
Sergüzeşt romanıyla ünlenen yazar ve bürokrat Sezai, Sergüzeşt, Küçük Şeyler, Şîr, İclal diğer eserleridir.
Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Galatasaray Lisesi'nden mezun olduktan sonra Hariciye'ye girdi. Henüz 19 yaşında iken Pire ve Poti şehbenderlikleri ne vekâlet etti. Ayrıca Galatasaray Lisesi'nde imla, kıraat, sarf ve nahiv hocalığı yaptı. Balkan Savaşları öncesinde Budapeşte şehbenderliğine tayin edildiyse de savaş yüzünden bu görevini yapamadı.
Edebi açıdan Servet-i Fünûn'un etkisinde olan Müftüoğlu Ahmet Hikmet, Macaristan'a gitmeden önce Türkçülüğün tesirinde kaldı ve Çağlayanlar adlı kitabındaki hikâyelerinin bir kısmını orada yazdı. I. Dünya Savaşı sırasında da Macaristan'da bulundu ve Türk-Macar dostluğunun pekişmesi için başarılı çalışmalar yürüttü. Milli Mücadele sırasında Türkiye'ye geri döndü.
1920'de Ankara'nın ilk yurtdışı temsilciliğini açtığı Azerbaycan'a temsilci olarak gönderilir. Memduh Şevket, TBMM'nin yurtdışına gönderdiği ilk temsilcidir. Burada Azerbaycan bağımsızlığını kaybedene kadar kalır.
Her ayrılık biraz acıdır. Bereket versin ki unutulur
(Veysel Çavuş, M. Şevket)
Ülkeye geri döndükten sonra bir dönem görev verilmeyen Memduh Şevket Esendal'e, 1925'te Tahran Büyükelçiliği görevi verildi. 1930'a kadar burada görevini ifa eden hikâyeci diplomat, tam bilinemeyen bir nedenden dolayı istifa eder. 1933'te Afganistan'a büyükelçi olarak gönderilen yazar,1941 yılına kadar burada kalır ve bu dönemde Rusça öğrenerek Rus edebiyatıyla ilgilenir. Edebiyat tarihçileri arasında Türk edebiyatında Çehov tesirini onunla baştanlar vardır.
Cumhurbaşkanlığı genel sekreterliği de yapan Ruşen Eşref , 1934'te Tiran'da elçi olarak görev alır. Aynı yıl Atina'ya tayin edilen Eşref, kısa bir süre sonra merkeze çağrılı Budapeşte'ye gönderilir. 1940'da Türkiye'ye geri döner.
Emeklilik yıllarında yazdığı hatıratında görevinin Cumhurbaşkanlığı genel sekreterliğinden bürokratlığa neden geçirildiği hakkında herhangi bir açıklama yapmaz. 1959'da vefat der.
Türk edebiyatında devrin büyük şair ve yazarlarıyla yaptığı röportajlarla tanındı ve bu röportajlarını Diyorlar ki adıyla kitap haline getirdi.