Türkiye'nin önemli sulak alanlarından biri olan ve biyolojik çeşitliliğin korunması açısından büyük önem taşıyan Tuz Gölü, doğal güzelliğiyle de ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Temmuz ayında büyük ölçüde kuruyarak adeta tuzdan çölü andıran göl, tuzda yürüyerek negatif elektriğini atmak için Ankara ve diğer çevre illerden gelen misafirlerini ağırlıyor. Ankara'dan güney kentlerine tatile giden tatilcilerin, uğrak yerleri arasında yer alan Tuz Gölü'nün hayranları arasında çok sayıda yabancı turist de yer alıyor. Yaz aylarında bazı bölgelerinde karşı kıyıya kadar yürümenin mümkün olduğu gölde, ziyaretçiler bu sıra dışı imkânı gönüllerince değerlendirmenin mutluluğunu yaşıyor. Tuz Gölü, ayrıca gün batımını görüntülemek isteyen profesyonel fotoğrafçılar ile anı fotoğrafı çekmek isteyenlere eşsiz görüntüler yakalama fırsatı sunuyor. Bu fotoğraflar eşliğinde Türkiye'nin pırıltılı incisi Tuz Gölü'nün tarihine kısaca değinelim... Ankara'dan güneydoğu yönüne doğru yola koyulduğunuzda, 110 km sonra bozkırın ortasında batı yönünde göreceğiniz beyaz ışıltı gözlerinizi kamaştıracaktır. Güdüğünüz ışıltılar sanki cennete bir dokunuş gibidir. Tuz kristalleri adeta milyarlarca inci tanesi gibi sizleri çağırır. Tuz Gölü'nün bu çağrısına kayıtsız kalamaz ve kendinizi bulutların içinde hissedersiniz. Bu mucizevi muhteşem doğa olayı karşısında hayranlığınızı gizleyemezsiniz. Böyle bir deneyimi yaşama şansına ulaşmanın ayrıcalığını yaşarsınız. Tuz Gölü, çok sığ olan su derinliğine sahiptir. Özellikle yaz aylarında su derinliği nerede ise hiç kalmayacak seviyelerde seyreder. Yakın bölgelerdeki pek çok insan dahi Tuz Göl'ü üzerinde yürünebildiğini bilmez. DOĞAL TEDAVİDE ETKİLİ YÖNTEM TUZ Tuz hayatımızda çok önemli bir yer kaplamaktadır. İlk önce, sağlık boyutundan konuyu incelediğimizde; vücutta birikmiş negatif elektriği alır, vücuda dinlenmiş ve tazelenmiş hissi verir. Halk arasında, Tuz Gölü tuzunun bazı mantar türlerinin ve cilt hastalığı semptomlarının azalmasında etkin olduğu yaygın rivayettir. Tuz doğal tedavide etkili bir yöntemdir. Tuz Gölü'nün kapasitesini, dünyada tercih edilen agro (kırsal) turizm seçeneği kapsamında değerlendirmek mümkündür. Tuz Gölü, uluslararası kriterlere göre A sınıfına giren bir sulak alanıdır. Gölün ornitolojik önemi, yurdumuzda en büyük flamingo kolonisinin kuluçka alanı oluşudur. Yine kış aylarında çok sayıda Sakarca Kazı gölde barınır ve çevresindeki tahıl ekili alanda beslenir. İlkbaharda göl içinde oluşan adalarda ve göl kıyısındaki bataklıklarda suna, angıt, çamurcun, büyük yağmurcun, kocagöz, ince gagalı martı, gümüşü martı ve bataklık kırlangıcı kuluçkaya yatmaktadır. Ancak yine belirtmekte yarar vardır ki tarımsal uygulamalar, pestisitler ve gübreler Tuz Gölü'ndeki yalnızca su bileşimini değil, göl suyunda ve etrafta bulunan canlıların yaşamlarını da değiştirmektedir. Bu kirleticiler, alandaki toprağın alt katmanlarına inerek yer altı suları aracılığıyla Tuz Gölü'ne taşınmakta ve göl suyunun bileşimini ve içinde, etrafında yaşayan canlıların yaşamlarını olumsuz etkilemektedir. TUZ GÖLÜ'NÜN TARİHİ Yakın zamana kadar Türkiye'nin ikinci büyük gölü olan, kuraklık, kirlilik ve yanlış kullanım gibi sebeplerle günümüzde Van Gölü ve Beyşehir Gölü'nden sonra üçüncü sıraya gerileyen Tuz Gölü, Şereflikoçhisar ilçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Tuz Gölü, 1665 km2'lik bir alana sahiptir. Ortalama derinliği 0,7 m olan sığ göl Türkiye'deki tuz ihtiyacının yüzde 50'sini karşılamaktadır. Gölde her yıl için 200.000.000 ton tuz olunabileceği hesaplamıştır. Tuz Gölü yaklaşık olarak M.Ö. 3000'lerden beri yerleşim alanı olarak bu topraklara hayat vermiştir. Hitit, Asur, Frig, Pers, Roma, Bizans, Abbasi, Büyük Selçuklular, Anadolu Selçuklular, Karamanoğulları ve Osmanlı bölgede hâkimiyet kurmuşlar ve Tuz Gölünden yararlanmışlardır Şereflikoçhisar coğrafi konumu nedeniyle tarih boyunca ticaretin canlılığını koruduğu merkezdir. (Toros Üniversitesi İİSBF Sosyal Bilimler Dergisi, Meltem Keskin Köylü, Şereflikoçhisar'ın Pırıltılı İncisi Tuz Gölü'nün İlçe Ekonomisine Ve Tanıtımına Katkıları Üzerine Bir Değerlendirme) Türkiye'nin eşsiz güzelliklerinden olan Tuz Gölü'nden yola çıkarak, şairlerimizin vatan ve memleket sevdası üzerine yazdığı şiirleri kısaca derledik... Orhan Veli Kanık, Vatan İçin Neler yapmadık şu vatan için! Kimimiz öldük; Kimimiz nutuk söyledik. Cahit Sıtkı Tarancı, Memleket İsterim Memleket isterim Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun; Kuşların çiçeklerin diyarı olsun. Memleket isterim Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun; Kardeş kavgasına bir nihayet olsun. Memleket isterim Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun; Kış günü herkesin evi barkı olsun. Memleket isterim Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun; Olursa bir şikayet ölümden olsun. Ahmed Arif, Yurdum Benim Şahdamarım Engereğin dişlerine işledim, Ağu dişlerine Oluklu, çentik… Ve vurgun, Gözleri bir çift cehennem Burnuna kan tütmüş Pars bıyığına… Dağın pulat yüreğine işledim, Şimşeğin masmavi usturasına Sevdanı usul-usul Sevdanı mısra-mısra Lo ben seni hapislerde sevmişim, Ben seni sürgünlerde. Yurdum benim şahdamarım… Yücende buzul Ve kar, Maviş dağ tavşanları Gün vuranda alaran Zemheri yılanları Ve yakut bir hışımla Öyle çakılan Sonsuzluğun yakışığı kartallar. Başım gözüm üstünesin Suskum, avazım üstüne… Adından başka silah Yazgından başka günah Daha yazmamış Hiçbir gizli dosyada Hiçbir açık kitapta. Peşinde azgınları Kanlı paranın Yani Doların itleri, Altın, Sterlin kurtları Ve petrol Nemrutları Ve kurşun Yezitleri… Turgut Uyar, Türkiyem Seni boydan boya sevmişim, Ta Kars'a kadar Edirne'den. Toprağını, taşını, dağlarını Fırsat buldukça övmüşüm. Sen vatanımsın, ekmeğimsin Duyduğum, bildiğim zafersin yıllarca… Zonguldak'ta 63 numara Nazlı sahiller Akdeniz'de. Sevdasın ciğerlerimde parça parça Yarı kalmış dileğimsin… Sen Koçhisar'da tuzum, Sille'de kızım… Çift kulaklı Sürmene bıçağı belimde. Varmışım çiğ köfte yemeye Adana'ya Dadaloğlu'ndan bir koçaklama dilimde: – Şu yalan dünyaya geldim geleli… Hey vatanım, bacım, sağdıcım, emmim Senden bir yara her yerimde. Desteye güreşmişim Kırkpınar'da. Durmuş da yorgunluk çıkarmışım, Bir akşam vakti Dört bardak kırtlama çayla Erzurum'da.. Ardahan'a varmışım yollar uzamış Bel vermiş, yol vermemiş dağlar. Yüce Tanrı dört yanını bezemiş, Beni yakan bir Konyalı kız imiş.. Seni boydan boya sevmişim Ta Edirne'ye kadar Kars'tan. Taşını, toprağını, yiğidini, Fırsat buldukça övmüşüm.. Ataol Behramoğlu, Türkiye Üzgün Yurdum, Güzel Yurdum Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum Boynu bükük ay çiçeği Şiirin ve aşkın geleceği Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum Dağ rüzgarı, portakal balı Alçak gönüllü, hünerli, sevdalı Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum Yazgısı kara yazılmış gelin Kurumuş sütü memelerinin Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum Harlı bir ateş gibi derinde yanan Haramilerin elinde bulunan Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum Güngörmüş, bilge toprağım Yunus, Pir Sultan ve Nazım Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum Bozlat, ağıt, halay ve zeybek Dumanı üstünde ekmek Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum Yüzü kırış kırış anam Ağlayan narım, gülen ayvam Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum Asmaların üstünde gün ışığı En güzel geleceğin yakışığı Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum Zinciri altında kımıldayan Bitecek sanıldığı yerde başlayan Edip Cansever, Mendilimde Kan Sesleri Boynu bükük duruyorsam eğer İçimden öyle geldiği için değil Ama hiç değil Ah güzel Ahmet abim benim İnsan yaşadığı yere benzer O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer Suyunda yüzen balığa Toprağını iten çiçeğe Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine Konyanın beyaz Antebin kırmızı düzlüğüne benzer Göğüne benzer ki gözyaşları mavidir Denize benzer ki dalgalıdır bakışları Evlerine, sokaklarına, köşebaşlarına Öylesine benzer ki Ve avlularına (Bir kuyu halkasıyla sıkıştırılmıştır kalbi) Ve sözlerine (Yani bir cep aynası alım-satımına belki) Ve bir gün birinin adres sormasına benzer Sorarken sorarken üzünçlü bir görüntüsüne Camcının cam kesmesine, dülgerin rende tutmasına Öyle bir cıgara yakımına, birinin gazoz açmasına Minibüslerine, gecekondularına Hasretine, yalanına benzer Anısı işsizliktir Acısı bilincidir Bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan Gülemiyorsun ya, gülmek Bir halk gülüyorsa gülmektir Ne kadar benziyoruz Türkiye'ye Ahmet Abi. Fazıl Hüsnü Dağlarca, Vatan Türküsü Sizin aldığınız rüzgar, sizin verdiğiniz sessizlik Kırmızıda, akta. Çalışmanızın Ölümsüzlüğünüzün kımıldanışı Buğday buğday, bu toprakta. Allah bir nefes gibi yakın Gökyüzü bir nefes kadar uzakta. Gidecektir kâinatın son zerresine dek Hürriyetiniz, bu toprakta.