Ünlü ressamların içe bakan resimleri: Otoportre
Otoportre, portre gibi resimde ve fotoğrafta sanatsal bir biçim. Öz portreler, doğaları gereği içe bakan resimlerdir. Kendi portresini yapan ressamın derdi 'kendisi' iledir ve işi kişiseldir. 14. yüzyılda aynanın Venedik'te bulunup geliştirilmesi ile ressamlar da kendi portrelerini yapmaya yönelmişlerdi. Sokrates insan yüzünü 'ruhun aynası' olarak ifade ederken diğer yandan 'Otoportre'ler de ressamların bir nevi aynası oldu. Batıdaki portreciliğin gelişen bir trend izlemesi, Osmanlı'da da 15. yüzyıldan başlayarak 19. yüzyıla kadar devam eden bir geleneği; "minyatür sanatında portrecilik" geleneğini başlatmış olduğu söylenebilir.
Giriş Tarihi: 23.09.2018
14:15
Güncelleme Tarihi: 23.09.2018
14:42
Hüseyin Avni'nin resimleri şiirseldir. Çok sayıda otoportresinin bir kısmını karakalem desen çalışması şeklinde yapmıştır. Henüz akademik eğitim görmeden yaptığı bu çalışması, arzuladığı bohem sanatçı yaşantısına göndermedir. Eserini Şehzade Abdülmecid Efendi'nin beğenisine sunan Avni Lifij'e bu sayede Avrupa'nın kapıları açıldı.
Otoportrelerinde genellikle sembollere yer vermiş. Ağzında tüttürdüğü piposu, sağ elinde içilmeyi bekleyen kırmızı şarap, yoksulluğun, yaşam sürecindeki sıkıntıların simgesine dönüşen eskimiş, delinmiş çoraplarıyla karşıtlık oluşturuyor. Keyfi de, mutluluğu da, gururu da, hüznü de aynı anda yaşadığını söylemek istiyor seyirciye. Resmin sağ altındaki bitmemişlik hiç sırıtmazken, tamamlanmış ya da tamamlanmayacak bir ömrün de ipucunu veriyor gibi.
Namık İsmail, otoportrelerinde kendisini genellikle dörtte üç duruşunda resmetmiş. Arkadaki açık renkli fon mekânsal özelliklerden uzak. Hareket ve ışık resimlerinin en önemli özelliği. Burada da önden ışıklandırmayla dikkati yalnızca portresinin üzerine çeker. Temiz fırça sürüşüyle uyguladığı açık değerler, tenine doğal bir şeffaflık kazandırmış. Renk ve sürüş tekniğindeki yetkinlik kıyafetinde de kendini gösterir. Bu gençlik otoportresinde sanatının gerçekçi yönünü öne çıkarırken, psikolojik ipuçları vermekten geri kalmaz.
"Resim üç değil, dört boyutludur. Dördüncü boyut kendimin yansımasıdır. Diğer üç boyut iki gözün görüşüne dayanır, dördüncü boyut yaratıcı vizyonun doğal niteliğine" der Kokoschka. Hem ressam hem şair hem de oyun yazarıyken, çocukluğunda asıl okumak istediği alanın kimya olması da ilginçtir.
Osman Hamdi Bey, kendisini Rüstem Paşa Camisi'nin önünde İstanbul ulemasının nizami kisvesiyle betimlemiş. Sarı cüppesinin altındaki entarinin göğsüne sokulmuş Kur'an, belinde yeşil kuşak ve elinde tespih var. Akademik-klasisist anlayışın hakim olduğu eserini bir fotoğrafından yararlanarak yapmış. Kendini belgelemek gayesi yok, değişik mekan, objeler ve giysilerle oryantalist seriyi sürdürmüş.
Türk resim sanatında tek örnek olan otoportredir.
1839-1906 tarihleri arasında yaşamış olan Fransız ressam çoğu zaman modern sanatın babası olarak anılır.