Ünlü ressamların isimleriyle özdeşleşmiş renkler
Güneş ışınlarındaki büyülü yansımalar gözlerimizin görebildiğince uçsuz bucaksız bir şölen. Renkler, onlara yüklediğimiz anlamlarla aynı zamanda birer sembol haline geliyor. Renklerle en fazla tanışıklık halinde olan ressamların bazıları da kendilerine özgü renkler oluşturuyorlar. Tablolara baktığımızda ressamın imzasından ziyade renklerin kime ait olduğu hemen anlaşılıyor. Ünlü ressamların isimleriyle özdeşleşmiş renkleri sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 20.01.2019
12:48
Güncelleme Tarihi: 20.01.2019
13:42
YVES KLEIN - KLEIN MAVİSİ
1928 doğumlu yeni akımcı Fransız ressamın bulduğu ve onun ismi ile anılan renktir. Ressam anne ve babanın çocuğu olarak dünyaya gelen Klein mistisizme ilgi duyuyordu. Bu ilgisi eserlerine yansıyordu. Renklerle oynamayı seven ressam özellikle renkleri uhrevi ve simyacı bir durum yaratmak için kullandı. Mavinin tutkunu olan Klein, mavi rengini boşluğa açılan kapı olarak tanımlar.
Fransız ressam Yves Klein, 1961'de mavinin kendine özgü bir tonunun patentini aldı. Kendisi resim yapmak yerine, bu renge boyanmış modellere sardığı kumaşları tuval olarak kullanıyordu. Ressamın mavi rengine olan ilgisi genç yaşlarında etkisini göstermiş. Hatta 1947'de sahilde arkadaşlarıyla kumlara uzanan 19 yaşındaki Yves Klein'in gökyüzüne bakıp "ilk sanat eserim mavi gökyüzü olacak" dediği söyleniyor.
İHSAN CEMAL KARABURÇAK - KARABURÇAK MORU
Karaburçak bu boz moru sanat pratiğinde şöyle anlamlandırıyor: "Ben bir renk ressamıyım. Güneş de renkleri öldürdüğü için tabiatı havanın karardığı, bulutların biriktiği veya yağmurdan sonra toprağın, ağaçların ve binaların yıkandığı, renklerin meydana çıktığı saatlerde sevmekliğim bu yüzden olabilir. Koyu tonları da daha çok bu tonlar arasında uygun yerlere konulan ışıkların veya alttan gelen aydınlanmanın olgun cazibesi altında kaldığım için seçiyor olmalıyım."
VINCENT VAN GOGH - KROM SARISI
Ünlü ressam Van Gogh, sarıyı "mutluluğun rengi" olarak tanımlardı. 1880-90 yılları arasında yaptığı resimlerin çoğunda bu rengin hakim olduğu görülüyordu. Sarı rengini sevmesinin sebebi de ressamın ksantopsi adlı görme bozukluğu olduğu da ifade edilir. hastalık ya da en sevdiği renk de olsa 'Van Gogh sarısı' sarının en karamsar ve hüzünlü tonudur.
YÜKSÜK OTU HER ŞEYİ SARI GÖSTERİYORDU
Yüksük otu da fazla kullanıldığında çevreyi sarı gösteren bir zehirdir. Ünlü ressamın doktoru ve aynı zamanda resimlerinin modeli de olan Dr. Paul-Ferdinand Gachet, Van Gogh'un bir tablosunda elinde bir demet yüksük otu ile poz vermiştir. Belki de doktor, Van Gogh'un ara sıra geçirdiği nöbetleri, sara olarak değerlendirmiş ve tedavisi için yüksük otu kullandı.
Ressamın ölümünden sonra bir çok hekim, ressamın mektuplarında dile getirdiği ve arkadaşlarınca gözlenen tıbbi ve psikiyatrik şikayetlerini değerlendirerek hastalığının adını koymaya çalıştı. Olası tanılar arasında sara, şizofreni, manik-depresif psikoz, kalıtsal bir metabolizma kusuru olan akut porfiri, iç kulak sıvısında basınç artışının yol açtığı Meniere hastalığı, terebentin, kafur, ayrıca yüksük otu zehirlenmesi gibi hastalıklar vardı.
HENRI ROUSSEAU VE PAUL CEZANNE - KROM YEŞİLİ
Doğasever bir Rönesans ressamının karşılaştığı zorluklardan biri renk pigmentlerinin zamanla bozulması nedeniyle doğa resimlerinin bir süre sonra ilginç bir hal almasıydı. Uzmanlar, 16 ve 17'nci yüzyıla kadar doğa resimlerinin yapılmadığını, bu nedenle yeşile ihtiyaç duyulmadığın belirtiyor.
Daha sonra ise ressamlar yeşil üretmek için mavi ile sarıyı karıştırıyordu. Fakat 19'uncu yüzyılda Rousseau ve Cezanne daha çok doğa resimleri yapıyor ve bunlarda renk bakımından zengin ve kalıcılığı sağlayan zümrüt yeşili ve krom oksit yeşili gibi yeni pigmentleri kullanıyordu. Böylece yeşil olan ve yeşil kalan manzara resimleri ortaya çıktı.