Vahdetin temsili lalenin Türk şiirindeki imgesi
Klasik Türk edebiyatında ilk olarak Mevlânâ'nın şiirleriyle varlığını gösteren lâle, Türkler tarafından asıl vatanı Orta Asya'dan Anadolu'ya getirildi ve bütün dünyaya yayıldı. Klasik Türk şiirinde 16'ıncı yüzyıla kadar yabanî ve taşralı bir çiçek olarak değerlendirilen lâle, özellikle Lâle Devri'nden sonra şairlerin vazgeçemediği temalardan biri oldu.
Giriş Tarihi: 28.04.2018
18:18
Güncelleme Tarihi: 21.05.2020
06:47
ŞEHİRLİ LÂLE
Zamanla yeni türleri yetiştirilerek "şehirli" olan lâle, çiçek meclisinin başlıca konukları arasına kabul edilir. Gülle rekabet edememiş gibi görünse de, Baki'nin lâle redifli gazelinde tâcına jâlelerden mücevher takarak çemenliğin sultanı olur.
Jâlelerden ta k ınur tâcına gevher lâle Şâh olupdur çemen iklîmine benzer lâle Bâkî
Lâlenin şiirimizde çeşitli anlam ilişkileri içinde kullanımı dışında, ortak özellik gösteren şiirlere konu olması için 18. yüzyılı beklemesi gerekmiştir. "Osmanlı edebiyatında tür olarak kendilerinden söz edilen pek çok yapının 18. yüzyılda etkinliğini kaybettiği" gerçeği göz önüne alındığında, böylesine kısa bir tarihi süreçte örnekleri görülen lâle manzumelerinin belirgin bir adlandırmaya gidilmeden yazılmalarını anlamak mümkün olacaktır.
Şeyhülislâm Esad Dîvânı'ndaki 43 beyitlik kaside, Ahmed Paşa Dîvânı'ndaki terci-i bendin 5. bendi, Melîhî, Zâtî, Bâkî, Muhibbî, Sâbit ve Âsâf Dîvânları'ndaki lâle redifli gazeller, şimdiye kadar yapılan çalışmalarda tespit edilen lâle redifli şiirlerdir. Tüm lale isimlerini içeren kasidelerin toplandığı Fâiz Efendi ve Şâkir Bey Mecmuaları da lâle konulu şiirler için zengin birer kaynak oluşturmaktadır.
MANİSA'LI LALE
Nâbî Dîvânı'nda yer alan, Der Sitâyiş-i Muhassıl-ı Haleb Hacı Ali Ağa başlıklı kaside, Manisa şehrinin güzellikleri ve klasik şiirde sıklıkla bahsedilen Manisa lâlesi ile lâlezârlarının tasvirine dairdir.
O lâlezâr ki yokdur nazîri 'âlemde Hak eylemiş anı hass-ı diyâr-ı Magnîsâ
....
'Aceb ki lâlesinün dâgı yok derûnında Sitânbul olsa n'ola dâgdâr-ı Magnîsâ Nâbî
Konuyla ilgili, gazel nazım şekliyle kaleme alınmış bir örnek Mîrzâ-zâde Ahmed Neylî Dîvânı'nda yer alır. Gazel-i Müzeyyel Bâ-Esâmî-i Lâle der Vasf-ı Vezîr-i Mezkûr başlıklı müzeyyel gazelde, o dönem meşhur olan lâlelerinin isimleri zikredilir.
Gönülde şevk-i vuslât dîdede rûy-ı nigâr olsa Çerâğân vakti gelse fasl-ı seyr-i lâlezâr olsa
.... Hemîşe neyyir-i iclâli reşk-i mihr ü mâh olsun Budur Hakdan duâmız her ne dem leyl ü nehâr olsa Mîrzâ-zâde Ahmed Neylî
Şâkir'in, Dîvânı'ndaki Kasîde-i bî-Hemtâ der-Medh-i İbrahim Paşa Bâ-Esâmî-i Lâle Lehâ inşâ-şud isimli kaside, lâle isimlerinin yer aldığı bir manzumedir. Vezir İbrahim Paşa medhiyesi olarak kaleme alınan 58 beyitlik kasidenin tamamında her beyite bir veya birkaç isim gelebilecek şekilde lâle isimleri yerleştirilmiştir:
Nola reşk-âver-i gülzâr-ı 'adn etse gülistânı
Getirdi şevke şevk-i nev-bahârı 'andelîbânı
....
Nihâl-i sâye-dâr-ı devletin kılsın ter ü tâze
Hudâ göstermesin sensüz cihâna sadr-ı dîvânı
Şâkir
Şevk-engiz adlı yeni bir lâle soğanı
Lâle Devri şairi İzzet Ali Paşa da dönemin diğer şairleri gibi lâle ile yakından ilgilidir. Şevk-engiz adlı yeni bir lâle soğanı yetiştirecek kadar bu çiçeğe meraklı olan şair, dîvânında ya bir manzume ya da beyit vasıtasıyla yeni yetiştirilen lâleleri tavsif etmeye çalışmıştır. Paşa, yetiştirilen lâlelerin isimlerini tespit etmek için 62 beyit yazmıştır. Ayrıca lâle redifli bir kasidesi vardır. Sitâyişgerî-i Dâdâr-ı Cihân Merhûm Sultân Ahmed Hân 'Aleyhi'r-rahmetü ve'lgufrân isimli 51 beyitlik lâle redifli kasidesinde lâle çiçeği çeşitli anlam ilişkileri kurularak betimlenmiştir:
Sahn-ı gülşende olup gice sâf-ârâ lâle
Seheri oldı şikest-âver-i sermâ lâle
....
Şeh-levendâne n'ola sâkını teşmîr itse
Altı yaprak dimisin geydi ser-â-pâ lâle
İzzet Ali Paşa
Lâle redifiyle kaleme alınmış başka bir kaside Lâle Devri şairlerinden Şeyhülislam Es'ad Efendi Dîvânı'nda bulunmaktadır. Kasîde der Midhat-i Şehriyârî başlıklı manzumenin tamamı 43 beyittir:
Yine zîb-âver olup gülşene yer yer lâle Feyz-i nevrûz ile dâğ oldı ser-â-ser lâle
.........
Ravza-i şevket ü iclâlini feyyâz-ı ezel İde mer'â-yı gül ü sünbül-i hoş-ter lâle Şeyülislam Es'ad
Başka bir şiirde ise, lâleler ve lale bahçesi, sarı, kırmızı ve turuncu renkleriyle bir güneş istiaresi çerçevesinde parlak renkleriyle görsel bir şölene dönüşür.
Şafak-pûş oldı zann itse gören hûrşîd-i rahşânı Turuncı câme ile reşk-i mihr-i tâb-dâr olsa Mîrzâ-zâde Ahmed Neylî
Kaynak Klasik Türk Edebiyatında Lâle Ve Edebî Bir Tür Örneği Olarak Lâle Şiirleri, Sevda Önal
ŞİİRİN ZİRVESİNDEKİ ŞAİR: ARİF NİHAT ASYA
ARİF NİHAT ASYA, LALELER
Yabani bir dağ bitkisiyken, bir kültür çiçeğine dönüşen lâlenin Türk şiirindeki yolculuğunu Arif Nihat Asya'nın Laleler isimli şiiriyle sonlandırıyoruz:
Kokunuz nerde ve siz nerdesiniz Ey hakikatli vatan lâleleri?
Hani yer cenneti Sâdâbâd'ın Ünü bir yurdu tutan lâleleri
Ben ararken sizi gurbet gurbet Açtı mermerde Sinan lâleleri
Şakı ey kuş, vatanındır dallar... Andırır dalda yuvan, lâleleri... Ki uyandırdı sesin, yıllardır Uyuyan lâleleri
Açtı billûrda Bakî ve Nedîm, Açtı mermerde Sinan lâleleri!
Ebedi kubbede aylar günler Seyrederler oradan lâleleri...
Siz de ey dal dal esen meltemler Geçmeyin okşamadan lâleleri Uğrayın bir de Süleymaniye'ye Ki açar orda Sinan lâleleri.