Halk ozanlarımızdan türkü seçkisi
Millet olarak sevinçlerin paylaşılmasında, üzüntülerin azaltılmasında, düğünlerde, törenlerde, köy odalarında halk, âşıkları ve şairleri dinleyip, eğlenerek vakitlerini dolu dolu geçirirlerdi. Günümüz insanlarının çoğu bu âşıklara ve ortama şahit olmadı ama onlardan miras kalan türkülere ve şiirlere yüreklerinde yer açmasını bildiler. Değerli halk ozanlarımızdan biri olan Aşık Veysel'in doğum yıl dönümünde, âşıklarımızın türkülere dönüşen eserlerinden seçkiler hazırladık.
Giriş Tarihi: 25.10.2019
14:11
Güncelleme Tarihi: 25.10.2019
15:27
Âşık edebiyatının yetiştirdiği önemli isimlerden olan Karacaoğlan, sevdanın ve tabiatın şairi olarak anılır. Karacaoğlan'ın şiirlerindeki dil ve söyleyiş güzelliği Türk halk şairlerinin pek çoğuna öncülük etmiş, ancak bu güzelliğe az sayıda şair ulaşabilmiştir. Günümüze miras bıraktığı şiirleri serüvenini, nağmelerde sürdürür. Araştırmacıların büyük çoğunluğu Toroslar ve Güney Anadolu'da, özellikle Maraş-Antep dolaylarında yaşadığını belirtmekle beraber Kırşehirli, Kilis, Rumeli ve Belgradlı olduğunu söyleyenler de vardır. Âşık edebiyatının en belirgin özelliklerinden biri sayılan irticali söyleyiş yeteneği ve samimiyet Karacaoğlan'da pek çok halk şairinin ulaşamadığı bir seviyededir. Buna dilinin sadeliği, mahallî ve çarpıcı unsurları ustaca kullanması da eklenince Karacaoğlan şiirinin gerçek çehresi belirlenmiş olur.
Hayatı hakkında daha detaylı bilgi okumak için tıklayın.
Güzel ne güzel olmuşsun Görülmeyi görülmeyi Siyah zülfün halkalanmış Örülmeyi örülmeyi
Benim yarim bana küsmüş Gayrı sözün benden kesmiş Zülüflerin göze dökmüş Sevilmeyi sevilmeyi
Seğirttim ardından yettim Eğildim yüzünden öptüm Adın bilirdim unuttum Çağırmayı çağırmayı
Dünyanın en büyük üç ozanı arasında gösterilen Âşık Mahzuni Şerif, halk ozanlarının önemli isimlerindendir. Söz ve besteleri pek çok sanatçı tarafından sıklıkla kullanılmıştır. Eserlerinde kullandığı dil, vurgular ve söz öğeleri bakımından bir halk eğitimcisi olarak değerlendirilir. Bu nedenle bütün eserleri değer yüklü bir ozanımızdır. 12 yaşından itibaren amcası Âşık Fezali'den saz çalmayı öğrendi. Âşıklık yol ve erkânı ile tasavvuf bilgisini Şakir ve Cırık Baba'dan öğrendi. Cırık Baba, saz çalıp nefesler de söyleyen bu kara kuru mahcup delikanlıya "Mahzuni" mahlasını verdi.
Hayatı hakkında daha detaylı bilgi okumak için tıklayın.
İşte gidiyorum çeşm-i siyahım
İşte gidiyorum çeşm-i siyahım Önümüze dağlar sıralansa da Sermayem derdimdir servetim ahım Karardıkça bahtım karalansa da
Hayli dolaşayım yüce dağlarda Dost beni bıraktı ah ile zarda Ölmek istiyorum viran bağlarda Ayağıma cennet sıralansa da
Bağladım canımı zülfün teline Sen beni bıraktın elin diline Güldün Mahzuni'nin berbat haline Mervanın elinde parelense de
Dinlemek için tıklayın.
Türkülerinde kendi hayatını anlatan Neşet Ertaş, sanatı kadar mütevazı kişiliği ve her konseri öncesinde sevenlerine söylediği "Ayaklarınızın türabı, gönüllerinizin hizmetçisiyim!" sözleriyle gönülleri fethetti. Garibi, garipliği iyice içine sindirmiş olan saz ve söz ustası Neşet Ertaş, eserlerinde garibi sadece mahlas olarak kullanmadı, bazı eserlerine isim de yaptı. Bu nedenle onun eserlerini bir feryat, bir ses olarak okuyup, dinlemek gerekir. Sayısını kendisinin bile bilmediği ve çok sayıda esere imzasını atan Anadolu'nun yanık bağırlı aşığı hem bir hoca hem bir usta hem de bir ruh ikizi olarak gördüğü babasının tavsiyesi ile türkülerinin çoğunda "garib"i mahlas olarak kullandı.
Hayatı hakkında daha detaylı bilgi okumak için tıklayın.