Klasik Türk Müziği’nde "Babalar ve oğulları"
Bütün mesleklerde olduğu gibi hem görgü hem de genetik yollarla çocuklar baba veya annelerinin mesleğini seçmeye meyilli olmuşlardır. Yaşanılan ortamda örnek alınacak bir olay, olgu bulunduğunda; sanat, müzik alanında da önemli bilgilerin yer aldığı görülünce her çocuk ister istemez yaşanılan ortamın ruhuna ayak uyduruyor ve meslek seçimini içinde olduğu şartlara göre yapıyor. Sizler için babalarının yolundan giden, Klasik Türk Müziği'nde "Babalar ve oğulları" listesini hazırladık. İşte özellikle besteledikleri saz eserleriyle öne çıkan Klasik Türk Müziği'nin üstadları...
Giriş Tarihi: 01.02.2019
17:04
Güncelleme Tarihi: 01.02.2019
20:04
ŞEMSETTİN ZİYA BEY (1882-1925)
Mahmut Celalettin Paşa'nın oğludur. Galatasaray Sultânîsi'ni bitirdikten sonra özel hocalarla yetiştirildi. Fransızca, Arapça, Farsça öğrendi. 16 yaşında Sultan Abdülhamit'in oğlu şehzade Abdülkadir Efendi'ye emir subaylığı yaptı ve hünkâr yaverliğine yükseltildi. Daha sonra sarayın teşrifatından bıkarak ayrıldı. İlk musiki derslerini babasının konağından aldı. Babasının ısrarıyla, müziğe keman çalarak başladı. Babasının ölümünde sonra Tanburi Cemil Bey'den tanbur ve kemençe dersleri aldı.
Ağabeyi Atıf Esenbel de Cemil Bey'den tanbur ve kemençe dersleri almıştır. Şarkıları Rahmi Bey ve Lem'i Atlı üslubunu hatırlatır. Şemseddin Ziya Bey felsefe ve tarihle de ilgilenmiş, zengin bir edebiyat ve şiir birikimine sahip olmuş, şarkılarının çoğunun güftesini kendisi yazmıştır. Gerek teknik gerekse melodik yapı bakımından eserlerinin yapısı sağlamdır. Çocuklarından biri eski Dışişleri Bakanı ve Washington Büyükelçisi Melih Esenbel'dir. Kültürlü, terbiyeli ve içe dönük bir kişiliği olduğu söylenir.
Enderun'da (saray okulu) yetişmiş, kendileri de müzisyen olan Sultan III. Selimve II. Mahmut'tan çok ilgi görmüş, Tanbûri olarak saray fasıllarına katılmış ve çavuş rütbesiyle Enderun'da hocalık yapmıştır. Sultan II. Mahmut'un muhasibi olmuştur. Şevkefza ve bestenigâr peşrevleri meşhurdur. Tanbûri Zeki Mehmet Ağa'nın babasıdır.
ZEKİ MEHMET AĞA (1776-1846)
Numan Ağa'nın oğludur. Babası gibi Sultan III. Selim zamanında saray sazendesi, Enderun hocası ve muhasip oldu. II. Mahmut tarafından himaye edildi. Sultan III. Selim'in de hocası olan Tanbûri İshak'tan daha farklı bir üslup geliştirdiği söylenir. Bugün hala yeniliğini koruyan bestelerinden ferahfeza peşrevini II. Mahmut'un buyruğuyla Dede Efendi'nin ferahfeza makamındaki takımı için bestelenmiştir. Ferahfeza ve ferahnâk peşrevleri, aynı makamlarda yapılan fasıl icralarında tüm zamanların en tercih edilen eserleridir. Zeki Mehmet Ağa, İsmail Dede Efendi'yle birlikte hacca gitti, her ikisi de koleradan öldü ve Hicaz'da defnedildi. Tanburi Büyük Osman Bey'in babasıdır.
TANBURİ BÜYÜK OSMAN BEY (1816 – 1885)
Tanburi Numan Ağa'nın torunu, Zeki Mehmet Ağa'nın oğludur. Babasının ısrarıyla henüz sekiz yaşındayken Enderun'a alındı. Babasının kimseye tanburöğretmediği söylenir. Bu yüzden tanburu başkalarından öğrenmiş ama kendi gayretiyle ustalaşmıştır. Özellikle babasının ölümünden sonra sadece sazıyla meşgul olmuş ve en güzel peşrevlerini bu dönemde bestelemiştir.
Sultan Abdülmecit ve Abdülaziz dönemlerinde sarayın sersazendesi (sazendelerin başı) oldu. Tanbur tavrının babasından daha renkli olduğu söylenir. Çok nüktedan, güler yüzlü zarif bir kimseymiş. Bu nedenle her mecliste aranır, sevilir ve sayılırmış ama musiki konusunda hiç taviz vermezmiş. Tanburun iki telinden birinde gayet hafif bir uyuşmazlık sezse derhal telin birini koparır atar ve sazını tek elle çalarmış. Eserlerini değiştirenlere, nağme ilave edenlere de çok kızarmış. Hatta bir gün, uşşak peşrevinin teslim'ine geçilecek bölümünü biraz değişik çalmaya kalkan bir kanuniyi dövmeye bile kalkıştığı söylenir.