Mehmet Akif Ersoy'un musiki yönü
Şair, veteriner hekim, öğretmen, vaiz, hafız, Kur'an tercümanı ve siyasetçi. Belki de bu unvanlarının içerisinde en önemlisi İstiklal Marşı'nın yazarı. Kısa hayatına birçok mesleği sığdıran bu başarılı isim Mehmet Akif Ersoy'dan başkası değildi. Mehmet Akif, hayatının her döneminde musikiyle bizzat uğraştı. Bunun yanı sıra yakın dostlar edindiği musiki çevreleriyle de bağını hiç koparmadı. İşte Mehmet Akif'in ruha ve kulağa hitap eden musiki yönü…
Giriş Tarihi: 25.04.2019
14:05
Güncelleme Tarihi: 25.04.2019
15:02
Muhitiniz ne acayip muhit-i velveledar; Ki her gürültüsü bir başka intibaha medar! Sanayiin ne var afakı tutsa demdemesi? Bedayiin de münevvim değil ki zemzemesi. Ne musikinize girmiş girmiş, uyuşturur negamat; Ne şi'rinizden olur tarumar fikr-i hayat. Onun lisan-ı semavisi ruha söylerse; Bununki ruh-ı mealiye nefheder hisse. Gelip de görmeli san'atta gaye var mı imiş? Hayır denir mi ki: Her gayenizde en müthiş, En ince san'atin esrarı yükselip duruyor, Sizinki yüksele dursun biraz da gel bizi sor!
Akif'in musiki zevkinin zaman içinde özellikle dindışı musikide enstrümantal eserlere yöneldiği Prenses Emine Abbas'a yazdığı mektuptan anlaşılmaktadır. Eski musikide kulağa rahatsız edici geldiği söylenen birçok güfte bulunmaktadır ve Akif bu tarz güftelere "hanende musikisi" ismini koymuştur. Ama yine de eski musikiye bağlıdır, hatta Mısır'da bulunduğu sürede sürekli olarak Şerif Muhiddin, Tanburi Cemil Bey ve Hafız Kemal'in plaklarını dinlemiştir. Sadece dinlemekle kalmamış, Asım Şakir'e yazdığı mektuplarda Medeni Aziz Efendizade Zühdü ve Hafız Kemal gibi büyük sanatkarların yakasını bırakmamasını tavsiye etmiştir.
Milli mücadele yıllarının Ankara'sında da, eski musiki, Mehmet Akif'in sığındığı limanlardan biriydi. Hasan Basri Çantay, Taceddin Dergahı'ndaki hususi sohbet toplantılarında arkadaşlarıyla birlikte şarkılar, ilahiler okuduğunu ve güzel seslilere gazel ve naat okuttuğunu anlatmıştır. Şark Musiki Cemiyeti Reisi Ali Rıfat Bey'in Taceddin Dergahı'nda yazdığı şiirlerden olan Bülbül'ü bestelemesi onu son derece memnun etmiştir. Hasan Basri Bey, bir gün Ali Rifat Bey'in kardeşi Samih Rifat'ın Akif'i evine davet ettiğini ve oğlu Hatif'le arkadaşlarının Bülbül'ü muhtelif sazlarla Akif'e dinlettiklerini anlatır ve şöyle der:
"Of, Akif'i görmeliydiniz!"
Beşir Ayvazoğlu / Türk Edebiyatı dergisi