Osmanlı saray çalgısı santurun tarihteki serüveni
Osmanlı sarayında on altıncı yüzyıldan itibaren kullanılmaya başlanan santur, kanuna benzese de bir sehpanın üzerine konularak çalınır. Yirminci yüzyılın başında yapısından kaynaklı zorluk nedeniyle yerini uda bırakmasıyla unutulmasının ardından, sokak müzisyenlerin aracılığıyla yeniden tanınırlığı artan santurun, tarihteki serüvenini derledik.
Giriş Tarihi: 26.12.2019
16:26
Güncelleme Tarihi: 09.05.2022
12:21
Bizzat kendisi, Sultan İbrahim ve IV. Mehmed dönemlerinde sarayda görev aldığını, Enderun'da ilim, fikir ve sanat kabiliyetini geliştirdiğini, bazı genel mahiyette bilgiler yanında Doğu ve Batı dilleri ile Türk klasik ve halk musikisini öğrendiğini, kısa sürede santur çalmakta maharet gösterdiğini , Ufki mahlası ile şiirler yazdığını ve besteler yaptığını anlatır.
Santurun yaklaşık 3 bin 500 yıllık bir geçmişi vardır. Orta Çağ'da santur, İran'da çok yaygındı. Öyle ki tarihçiler, bu çalgının, İran'ın doğusundaki ve batısındaki bütün ülkelere bu ülkeden gittiğini kabul ederler. Çin santuru bir yana bırakılacak olursa, Orta Çağ'da ve daha sonra kullanılan "santur" türünden bütün çalgılar, ikizkenar yamuk biçimindedir.
Santurun perdeleri kanun kadar zengin değildir. Sesi incedir. Ses alanı 3 sekizli kadardır. Vaktiyle kanuna tercih edilen bu sazı, unutulmak üzereyken Santuri Ethem Efendi onu yeniden rağbete kavuşturmuş, Ziya Santur da 1947'de bu sazın metodunu yazmıştır.
Osmanlı döneminde kullanılan sazlardan
Ali Mustafa Efendi'nin Mevâidü'n-nefâis fî kavâidi'l-mecâlis adlı eserinde santurdan söz etmesine rağmen 16. yüzyıl Osmanlı minyatürlerinde santura rastlanmaması dikkat çekicidir. Evliya Çelebi 'Seyahatnamesi'nde santurdan da söz eder. Yine Levnî'nin Surnâme-i Vehbî için yaptığı birçok minyatürde de santura rastlanır.
Santur Türkiye'de tokmak veya zahme , İran'da mezrab adıyla anılan ve her iki elin ilk üç parmağıyla tutulan, şekli ülkeden ülkeye değişen ahşap iki çubuğun eşiğe yakın bölgede tellere vurulması suretiyle çalınır. Susturucusu olmayan santurlarda her tel sempatiyle diğer telleri titreştirir.
Bazı icracılar vuruşu yumuşatmak için tokmağın ucuna keçe sarar . Aynı sonuç bazı ülkelerde tellerin üzerine bir bez konarak elde edilir.