Saklı kalmış bir hazine: Osmanlı’da çocuk musikisi
Müzik, yaşamın temellendirildiği en mühim aşama olan çocuklukta gözden kaçırılmaması gereken bir meseledir. Çünkü doğan her çocuk aslında müzikle doğar. Kulağımıza okunan ilk ezanın sesi, annelerimizin ninnisi, sokaktaki satıcının nağmeleri, okulda yan sınıftan gelen flüt sesleri… Osmanlı'da çocukların musikiyi aşılamaya gayret etmiş, billur sesli müezzinlerin, üstad sayılan musikişinasların çocukluktan yetişmesine olanak sağlamıştı.
Giriş Tarihi: 27.07.2019
14:28
Güncelleme Tarihi: 27.07.2019
14:47
Sokak ve mahalleler de çocuğun müzikle beraber olduğu yerler arasındadır. Müzik zevkini ve repertuvarını edinmeye başlayan çocuk, kulak terbiyesinden geçerken doğal ortamlardan faydalanır. Evde ninniler ve ev halkının dinlediği şarkı ve türküler, günde beş vakit duyduğu ezanlar, temcit ve salâlar, şarkılı çocuk oyunları, tekerlemeler, sokak satıcılarının nağmeleri, şahit olduğu amin alayı, sünnet ve düğü merasimleri, cülûs şenliği benzeri şenlik ve merasimler, özellikle Ramazan ayındaki toplumun her kesiminin katıldığı ibadet ve eğlenceler bu doğal eğitimin zeminini oluşturmuştur.
Tanzimat'tan Harf Devrimi'ne kadar dönem incelendiğinde çocukların musiki hayatında camilerin önemli bir yer teşkil ettiği görülür. Camiler, musiki yeteneği olan çocukların keşfedilmesi ve yetiştirilmesi hususunda neredeyse sıbyan mektepleri kadar önemli rol üstlenir. Hatta musikişinaslarımızın önemli bir kısmı camide okuduğu Kur'ân ve ezanlar sayesinde keşfedilmiş ve esaslı bir musiki eğitiminin temelini camilerde atmışlardır.
Ayrıca camiler bizzat musiki eğitimi veren yerler olarak da karşımıza çıkar. Hafız Aziz Efendi, imamı olduğu Ortaköy Camii'nin avlusunda talebelerine musiki dersi vermiştir. Çocuklar, cami derslerinde musiki meşk etmekle birlikte Ramazan'da, bayramlarda, mübarek gün ve gecelerde yapılan musiki faaliyetlerine iştirak edenlerin de başında gelirdi. Yapılan hazırlıklar, eğlenceler ve ibadetler yönüyle de çocukların yoğun ilgisini çeken bu faaliyetler, devrin din, kültür, sanat hayatının yetişen yeni nesil tarafından benimsenmesinde önemli bir yapıyı oluşturur.
Çocukların günde beş vakit duydukları ezanla birlikte katıldıkları teravih namazları, ilahi, mevlid ve temcidler çocukların kulak terbiyesinde ilk adımı oluşturur. Sonrasında yeteneği tespit edilenler daha iyi bir eğitim almakta, diğerleri ise her ne yoldan ilerlerse ilerlesinler devrin musiki zevkini kazanmış olmaktaydılar. Camilerde musiki faaliyetleri günümüz Türkiye'sinde de yazları camilerde açılan Kur'an kurslarında devam niteliği taşır.
1869 yılında yürürlüğe giren Maarif-i Umumiye Nizamnamesi çerçevesinde yapılan yeni düzenlemeler içerisinde önce kız ortaokulları ile kız öğretmen okulları programlarında, sonra bazı ilkokulların ders dışı faaliyetlerinde, 1910'lu yıllarda da erkek öğretmen okulunun ders dağıtım çizelgelerinde müzik dersine yer verildi.