Yahya Kemal'in en çok sevilen 20 şiiri
Edebiyatımızın usta şairi Yahya Kemal, sadece şiirleriyle değil fikirleriyle de bir döneme damgasını vurdu. "Mısra haysiyetimdir" sözüyle şiirde dizenin bir iç uyumla, musiki cümlesi halinde kusursuzlaştırılması gerektiğini anlatan şair, şiirleriyle olduğu kadar şiirle ilgili görüşleriyle de ilgi gördü. Dizelerini kaleme alırken o kadar titiz davranırdı ki bir şiiri yazması senelerini alırdı. Bu nedenle yaşamı boyunca hiç kitap yayınlamadı. İşte İstanbul şairi olarak adlandırılan Yahya Kemal'in en çok sevilen 20 şiiri...
Giriş Tarihi: 01.06.2020
09:10
Güncelleme Tarihi: 01.06.2020
09:28
Bizdik o hücûmun bütün aşkıyla kanatlı; Bizdik o sabah ilk atılan safta yüz atlı.
Uçtuk Mohaç ufkunda görünmek hevesiyle. Canlandı o meşhur ova at kişnemesiyle!
Fethin daha bir ülkeyi parlattığı gündü; Biz uğruna can verdiğimiz yerde göründü.
Gül yüzlü bir âfetti ki her pûsesi lâle: Girdik zaferin koynuna, kandık o visâle!
Dünyaya vedâ ettik, atıldık dolu dizgin; En son koşumuzdur bu! Asırlarca bilinsin!
Çocukluk yıllarını Üsküp'teki şiirlerine de yansıyan Rakofça çiftliğinde geçiren Beyatlı, ilköğrenimini özel Mekteb-i Edep'te tamamladı. Beyatlı, 1892'de Üsküp İdadisi'ne girdi. Bir yandan da İshak Bey Camii Medresesi'nde Arapça ve Farsça dersleri aldı.
Artık demir almak günü gelmişse zamandan Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli, Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli,
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu! Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler; Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden, Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.
Sessiz Gemi şiirinin hikayesini izlemek için tıklayın.
Ailesi 1897'de Selanik'e taşınan usta şair, annesinin vefatı ve babasının tekrar evlenmesi sonrasında aile içinde çıkan sorunlar nedeniyle Üsküp'e döndü. Tekrar Selanik'e gönderildi. 1902'de İstanbul'a geldiğinde Vefa lisesine devam etti. 1903'te Paris'e giden Beyatlı, bir yıl kadar Fransa'daki Meaux okuluna devam edip Fransızca bilgisini geliştirdi.
Dönülmez akşamın ufkundayız. Vakit çok geç; Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç! Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile, Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle. Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan Geçince başlayacak bitmeyen sükunlu gece. Guruba karşı bu son bahçelerde, keyfince, Ya şevk içinde harab ol, ya aşk içinde gönül! Ya lale açmalıdır göğsümüzde yahud gül.
Siyasal bilgiler yüksek okuluna başladığı 1904 yılında Ahmet Rıza, Abdullah Cevdet ve Samipaşazade Sezai gibi dönemin ünlü isimleriyle tanıştı. 1912'de İstanbul'a dönüp 1913'te Darüşşafaka'da edebiyat ve tarih öğretmenliği yapan Yahya Kemal Medresetü'l-Vaizin'de uygarlık tarihi dersi verdi.
Ülfet belâlı şey, fakat uzlet sıkıntılı, Bilmem nasıl geçirmeliyim son beş on yılı?
İnsanlar anlaşıldı. Cihânın da sırrı yok, Kalsaydı terkeşimde bugün tek bir altın ok
En tatlı bir hayâl için atmazdım ufkuma. Dalsın yakında gözlerim artık son uykuma!
"Yalnız duyan yaşar" sözü, derler ki, doğrudur "Yalnız duyan çeker" derim, en doğru söz budur.
…
Selanik yıllarında "Esrar" takma adıyla şiir yazmaya başlayan Beyatlı, İstanbul'da Tevfik Fikret ve Cenap Şahabettin'in şiirleriyle tanıştı, İrtika ve Malumat dergilerinde "Agah Kemal" takma adıyla Servet-i Fünun'u destekleyen şiirler yazdı. Paris'te Fransız simgecilerinin şiirlerini okuyan şairin Fransız şiiriyle kurduğu yakınlık, Türk şiirine faklı bir açıyla bakmasını sağladı.
Sessiz bir vedanın öyküsü
Âheste çek kürekleri mehtâb uyanmasın, Bir âlem-i hayâle dalan âb uyanmasın.
Âgûş-ı nev-bahârda hâbîdedir cihan, Sürsün sabâh-ı haşre kadar, hâb uyanmasın.
Dursun bu mûsikî-i semâvî içinde sâz, Leyl-î tarâbda bir dahî mızrâb uyanmasın.
Ey gül sükûta varmağı emreyle bülbüle, Gülşende mest-i zevk olan ahbâb uyanmasın.
Değmez Kemâl uyanmaya ikmâl-i ömr içün, Varsın bu uykudan dîl-i bîtâb uyanmasın...
Türk şiiri ve Türkçe söz sanatlarını inceleyen ve "Mısra haysiyetimdir" sözüyle şiirde dizenin bir iç uyumla, musiki cümlesi halinde kusursuzlaştırılması gerektiğini anlatan şair, şiirleriyle olduğu kadar şiirle ilgili görüşleriyle de ilgi gördü.