Arama

Ayna nöronlar

Eline iğne batan birinin, canının yandığını hissettiğimizde aynı duyguyu hissetmiş gibi yüzümüze neden aynı ifade oturur? Bir başkasının esnemesine baktığımızda neden biz de esneriz? Ekşi bir şey tadıp yüzü kırışan bir kişi gördüğümüzde neden bizim de yüzümüz kırışır? İşte tüm bu eylemlerin nedeni ayna nöronlardır.

🔷 Günlük hayatta kullandığımız empati kavramının nörobiyolojik açıklaması olarak görülür. Bu nöron gruplarından gelen verileri değerlendirmeyi engelleyen düşünce ve olaylar, doğru değerlendirme yapmamıza engel olabilir. Ayna nöronlarından gelen verilerin doğru değerlendirilmesi için trans hali oluşturularak engelleyici düşüncelerin uzaklaştırılması gerekir.

🔷 Bir kişinin bir yerini kestiğine şahit olduğumuzda, aynı yerde aynı acıyı hissetmemizin nedeni, bazı hücrelerimizin kendi elimiz kesilmiş gibi etkin hale gelmesidir. Beynimizde aynı hücrenin harekete geçmesiyle beynimiz bu durumu kendi yaşıyormuş gibi algılar. Esnemekte olan birinin karşısında bir süre sonra gelen esneme isteğimiz, tiksinmiş birinin yüz ifadesi karşısında bizim de aynı yüz ifadesine bürünmemiz de ayna nöronlar ile açıklanır.

İnsan olmanın gereği: Empati

Ayna nöronların taklite etkisi

🔷 Bireylerin sosyal gelişimi, öğrenmesi ve iletişimi için büyük bir role sahip olan taklit, enstrümantal öğrenme, ilişkisel öğrenme ve duygusal süreçlerle doğrudan ilişkilidir.

🔷 Taklit, sadece bir kas hareketini değil, çok daha karmaşık bir süreci yansıtır. Bilim insanları, taklit etme sürecinin başrolünde, bahsettiğimiz üzere makaklarda ve bataklık serçelerinde bulunan ayna nöronlarının olduğunu düşünüyor.

🔷 İnsanlardaki ayna nöronlar, yaşama başladıktan ilk on iki aydan sonra gelişir. Bundan dolayı bebekler genelde bir yaşından sonra çevrelerine daha tutarlı tepkiler verir.

🔷 Ayna nöronların insana özgü becerilerin gelişmesinde merkezi bir işlevi vardır. Gözlemlediğimiz kişileri taklit edemiyor olsaydık insana özgü becerilerimiz bu kadar gelişmiş olmayacaktı.

🔷 Ayna nöronlar taklit ve bunun aktarımı sonucu; dil gelişimi, kültürün aktarılması, ilk icatların günümüze kadar gelmesi gibi insan evriminde önemli bir yere sahiptir. Ayna nöronların işlevleri toplumsal iletişim ve etkileşim açısından da önemli bir rol oynar.

Hayati farkındalığımız: Algı

Hayvanlarda ayna nöronlar

🔷 Ayna nöronlarının keşfedildiği bir başka canlı da sesleri algılamada ve şarkı söylemekte çok aktif oldukları bilinen ve bataklık serçesi olarak adlandırılan "Melospiza georgiana" türü kuştur. Bu tür üzerinde yapılan araştırmalarda, ötme sırasında beyinlerinin HVC bölgesine gönderilen elektrotların aktif olduğu görülür. Bundan dolayı sonuçta kuşların ötmesini de sağlayan bu bölgede ayna nöronlarının olduğu bilgisine varılır.

🔷 Hayvanların, yön ve yer bulma kabiliyetlerine ayna nöronların da katkısı vardır. Bazı kuşlar, yaz aylarında yiyeceklerini toprağa gömer. Kışın etraf karla kaplandığında kuşun yiyecek bulamama kaygısı yoktur. Çünkü yazın toprağa gömdüğü palamudun yerini unutmaz. İhtiyacı olduğunda doğru noktaya yönelerek toprağın altındaki yiyeceği çıkarıp afiyetle yer. İşte hayatta kalmaları için kuşlara verilmiş bu yeteneğin, ayna nöronlar aracılığıyla gerçekleştiği düşünülür.

  • 10
  • 10

🔷 Son yıllarda ayna nöronların "sürü psikolojisi"nin anlamlandırılmasında da mühim bir rolü olduğu sonucuna ulaşıltı. Bir stadyumda maç izleyen kişilerin ortak tepkileri veya toplumsal olaylarda insanların daha sonra hayretle karşıladığı aşırılık ve taşkınlık hali bu nöronlarla açıklanır.

🔷 Şizofreni, otizm ve diğer bazı psikiyatrik bozukluklarda bu ayna nöronların rol oynayabileceği de düşünülen olasılıklar arasındadır. Buna kırık ayna teorisi adı verilir ve bu insanların karşı tarafa "ayna" olamadığı yani empati kuramadığı söylenir. Teoriye göre otizmli çocukların ayna nöronlarına dair merkezleri kırıktır. Otizmli çocuklarda duyu organlarından gelen sinyaller, ayna nöronlarında cevap ve görüntü oluşturmakta fakat bunlar beyinde mimikler ve konuşma merkezlerine iletilemediği için otizmli bireylerde mimikler, el kol hareketleri ve konuşma becerisi gelişmez.

🔷 Tüm bunlar gösteriyor ki insanlar fizyolojik olarak birbirini doğru anlamaya, birbirinin duyguları ile bağlantı kurarak yakın ilişkiler kurmaya uygun yaratılmışlardır. Bu canlıların üzüntüsüne, sevincine veya davranışsal tepkilerine kayıtsız kalmamamızın yaratılış olarak desteklendiğini gösterir.

Bir var oluş mücadelesi: Anlaşılmak

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN