Bir var oluş mücadelesi: Anlaşılmak
Anlaşılma ihtiyacı, insana yaşam boyu eşlik eder. Bazen kaygıya dönüşebilen bu gereksinim, karşı tarafın kendisini tam anlamıyla anladığına kanaat getirildiğinde açığa çıkar. İnsanların algılarını kontrol edebilmek elimizde olmasa da kendimizi en doğru biçimde ifade etmek yanlış anlaşılma ihtimalini düşürür. Peki, duygularımızı en iyi şekilde nasıl ifade edebiliriz?
Giriş Tarihi: 27.11.2022
12:40
Güncelleme Tarihi: 30.11.2022
23:48
Kişi anlaşılmadığında neden huzursuz hisseder?
🔹 Kişi anlaşılmadığında yok sayıldığını, var olamadığını hissettiği için güvensiz ve huzursuz hisseder. Görülmemek, herkesi rahatsız eder. Sanat terapisti Avşar, anlaşılmamanın gönülde bir yaraya sebebiyet verdiğini ama şifanın da bu yaranın içinde olduğunu şöyle aktardı:
"Anlaşılmayan kişi cebinde o anlaşılmayan taşlarla hayata devam ederse, anlamayan kişi olmaya başlıyor. Anlaşılmasa da en iyi şifacı yaralı olandır. Yarasını bilip o yarayı tedavi edendir, bir bakıma da. Biz ne kadar hayatımızdaki olumsuzlukları cebimizdeki taşlar olarak görmeyi bırakıp ağırlıklarımızı atarsak başkalarıyla kuracağımız iletişimin temel taşları da yerinden oynayıp olumluya dönecektir."
İçimizdeki güç: Öz güven
🔹 İsteklerinin, ihtiyaçlarının farkında ve bunu karşısındakine aktarabilen çocuklar yetiştirmek oldukça önem arz eder. Bunun için de kendini doğru ifade eden anne ve babalara ihtiyaç vardır. Kağan, konuyu şu ifadelerle açıklar:
"Çocuk yetiştirmede çocuğun kendini anlayabilmesi için en önemli nokta aslında duygularını ifade etmeyi öğretebiliyor olmak. Maalesef yaptığımız şey, çocuk ağladığında "Ağlama, niye ağlıyorsun?" demek. Bu yaklaşımlar ile çocuğa duyguyu anlamayı kapat diyoruz, açık ifadeyle. Hayır diyorsak bile sırtını sıvazlayıp; "Anlıyorum, çok öfkelendin ya da anlıyorum bu senin çok istediğin bir şey almak istiyorsun; o yüzden çok sinirlendin, öfkelendin." demek. Yani duygularını ifade etmeyi öğretmek. Bir çocuk duygularını ne kadar ifade eder ve anlarsa o kadar duygular ile iç içe olmayı öğrenir. Bu kadar somatik şikayetlerimizin olmasının nedeni çocukluk çağından ve kültürümüzden öğrendiğimiz duyguları yok saymak. Kültürel olarak duygu öğretilerine baktığımızda, cinsiyet anlamında erkeklere öfke gösterilmesi gereken bir duyguymuş gibi öğretilir. Kızlara baktığımızda bastırılması gereken bir duygu olarak öğretilir. Duygularımızı bastırdığımız için mesela kanser hastalığı daha çok kadınlarda görülür. Erkeklerde en çok gördüğümüz nedir? Öfke kontrolsüzlüğü. Çünkü öfke gösterilmesi gereken bir erkeklik becerisi olarak gösteriliyor."
📌Somatik nedir? Vücutla ilgili, vücut yapısıyla ilgili, bedensel anlamlarına gelir.
Öfke kontrol bozukluğu nedir?
🔹 Anlaşılmadığını hisseden ya da kendini ifade edemeyen birey öfkeyle duygularını dışarıya vurur.
🔹 Öfke, insanın temel duyguları olan üzüntü, sevinç, korku, nefret gibi duygulardan biridir ve günlük hayatta sıkça karşılaşılır.
🔹 Bütün duygular gibi öfke de fizyolojik ve biyolojik değişimlere sebep olur. Ayrıca yalnızca insanlara özgü bir duygu değil, her canlının tehdit ya da başka bir durum karşısında olaylara gösterdiği olağan bir tepkidir.
🔹 Günlük hayatta mevcut ruh halimizi bozan ya da değiştiren birçok olayla karşılaşabiliriz. Olaylara uygun tepkiler vermek, oldukça normal ve sağlıklı bir duygudur. İnsanların çoğu bu durumlarda tepkisini anında gösterir. Ya sesini yükseltir ya kavga eder ya da etrafı kırıp döker. Bu tepkiler kontrol edilemediğinde kişi kendisine, etrafa zarar verebilir ve bunun sonucunda sosyal ilişkileri bozulabilir.