İlk Müslüman psikoloji alimi: Ebu Zeyd El-Belhi
Müslüman alimler, fenni çalışmalar içerisinde psikolojik bazı konulara yer vermiştir. Bunlardan birisi de Ebu Zeyd el-Belhi'nin beden ve ruh sağlığı hakkındaki kitabıdır. Bu eser, İslam dünyasında tıp konusunda yazılmış ilk eserdir. Beden ve ruh sağlığını bir arada işleyen eser, sadece tıp tarihi değil, psikoloji tarihine de büyük katkı sağlamıştır. Birçok psikoloğun ilgisini çeken Ebu Zeyd el-Belhi hakkında merak edilenleri derledik.
Giriş Tarihi: 02.12.2019
17:51
Güncelleme Tarihi: 03.03.2020
10:57
EBU ZEYD'E GÖRE İNSANIN SIHHATİNİ BOZAN İKİ ŞEY
Ebû Zeyd Belhî, ktiabında şöyle diyor: "Hüzün ve şiddetli ıstırâb, ruh! Hastalıklar arasında önemli bir yer işgal etmektedir. Bu hastalık, insanın kalbinde yer tutunca sıhhate zararlı olur. Istırâb, hüznün aşırı hâlidir ve yakıp kavuran bir ateşdir. Hüzün ise, bu ateşten geri kalan kor gibidir. Bu sebeple bedeni tahrib etmekte, bedenin sıhhatini bozmakta çok etkilidir. Meselâ normal arzuları değiştirip, bunlardaki tadı ve lezzeti yok eder. Huzur ve sürürün faydası neyse, hüzün de bu faydanın zıddını doğurur. Huzurlu insanın yüzü dâima güleçtir. Mahzun olanın yüzü ise tersine soluktur. Hüzün, bâzan çok sevilen şeyin elden çıkması ile meydana gelir."
İLK KEZ PSİKOLOJİK RAHATSIZLIKLARI SINIFLANDIRDI
Akli yani felsefî ilimler içinde matematik ve astronomiye özel bir ilgi duyan Belhî, belki sırf bu yüzden hocası Kindî'nin aksine astrolojiye inanmamış ve ancak matematik ve fizik esaslara dayalı bir gök biliminin geçerli olabileceğini savunmuştur.
El-Belhi ilk defa psikolojik rahatsızlıkları norotik ve psikotik olarak sınıflandırmıştır. Bunlar, korku ve anksiyete, kızgınlık ve agresiflik, üzüntü ve depresyon ve obsesyondur.
Kendisinden on altı yıl sonra vefat edecek olan Fârâbî'nin en-Nüket fîmâ yasıhhu ve mâ lâ yasıhhu min ahkâmi'n-nücûm adlı eserindeki ayırımları dile getirmiş olması bakımından Belhî'nin bu yaklaşımı önemlidir.
Belhî, Emîr Ahmed b. Sehl'in iktidarı kaybetmesinden sonra doğduğu köye çekilip satın aldığı bir çiftlikte ilmî faaliyetle meşgul oldu. Bir aralık Sâmânî emîrinin Buhara'da vezirlik teklifini kabul ettiyse de yolda bu fikrinden vazgeçerek Şâmistiyân'a döndü ve burada vefat etti.
DİN İLE FELSEFEYİ UZLAŞTIRDI
Belhî'nin fikrî şahsiyetinde en fazla ön plana çıkan eğilim dinle felsefenin uzlaştırılmasıdır. Bir yandan tefsir çalışmaları yapan ve çağının müfessirlerince itibar görmüş metinler kaleme alan Belhî'nin bir yandan da coğrafya, matematik, astronomi, tıp, ahlâk, siyaset gibi çok çeşitli sahalarda eserler vermesi bu tavrının bir sonucudur. Belhî hocası Kindî gibi ilâhî bilginin beşerî bilgideki artma veya derinleşmenin miktarı oranınca kavranabileceğine inanıyordu.
"BİR KİMSE DİNİN EMİRLERİNİ YERİNE GETİRMEDİKÇE FİLOZOF OLAMAZ"
Onun gözünde bir ilâhî ve yüce hikmetler toplamı olan dini gerçek anlamda kavramanın yolu beşerî hikmet arayışının ifadesi olan felsefî araştırmalardan geçmektedir. Dolayısıyla din hem bu hikmet arayışında kılavuzluk eden, yönlendirici emir ve nehiyleriyle felsefî araştırmanın ilkelerinden uzaklaşmaya engel olan bir metot, hem de bu araştırmaların sonunda yeniden ve derinlemesine kavranmış hakikat olmaktadır.
Onun söz konusu yaklaşımı şu sözüyle ifadesini bulmuştur: "Din yüce felsefedir. Bir kimse dinin emirlerini yerine getirmedikçe filozof olamaz."