Kemal Sayar’ın insan ruhunu çözümlediği eseri: Ruh Hali
İnsanlar arasındaki iletişimin azaldığı, maddiyatın ve materyalizmin ön plana çıktığı çağımızda, ruhsal hastalıklar ve problemler toplumun hemen her sınıfında baş gösteriyor. Problemlerini çözme arayışındaki insanlar psikologlara, ilaçlara ve kişisel gelişim kitaplarına başvururken ne yazık ki yeterli zamanda kısa ve etkileyici çözümlere ulaşamıyorlar. Kemal Sayar'ın "Ruh Hali" kitabı ise tüm bu sorunları ele alan, karanlıkta kalmış alanlara ışık tutan, Türkiye'de ruh sağlığı alanındaki yerli kaynak açığını giderecek mütevazi bir eser mesabesinde. Sizler için Kemal Sayar'ın insana seslendiği "Ruh Hali" eserinden birbirinden güzel ve izah edici alıntıları bir araya getirdik.
Giriş Tarihi: 19.05.2022
12:31
Güncelleme Tarihi: 13.10.2022
16:12
"Sevgide kendimizi yüceltme duygusu vardır. Evet, karşımızdaki insanı yüceltiriz ama o sayede kendimiz de biraz yücelmiş oluruz. Derken bir başkası çıkar ve bizim sevdiğimiz insan ona ilgi duyar. Bu genellikle gençlik dönemindeki aşklarda çok sık yaşanır. Tam bulutların üzerinde yürümeye hazırlanmışken birdenbire sevdiğimizi kaybedebileceğimiz düşüncesi, bizi aslında o kadar da sevilmeye layık birisi olmadığımız düşüncesiyle baş başa bırakır ve buna kıskançlık eşlik eder. Kıskançlık devreye girdiği zaman "sevilmeye layık olduğumuz" bilgisiyle baskılanmış emniyetsizlikler, güvensizlikler, geçmişte aldığımız darbeler birden canlanıverir. Birden zavallı, incinebilir, kusurlu varlıklar olduğumuz gerçeği şamar gibi yüzümüze çarpar. Artık kendimizi o sevgi ilişkisindeki yüce varlık olarak görmeyiz. Kendimizi terk edilebilir, uzakta bırakılabilir, unutulabilir bir varlık olarak algılamaya başlarız; bu da bizi incitir."
Kemal Sayar
Bir Osmanlı destanı: Osmancık'tan alıntılar
"Ailedeki en küçük çocuklar, o dönem için en yoğun ilgiyi üzerine çeken kişilerdir; başka biriyle paylaşamayacakları özel bir konuma sahiptirler. En azından birkaç yıl için, kardeşlerin en yeteneksizidirler. Bu nedenle kendilerini yetersiz ve değersiz hissedebilirler. Kendilerini ailenin diğer fertlerine ispatlamayla çalışırlar. En küçük kardeşler itaatkâr olma eğilimi gösterebilirler. Bu, büyük kardeşin hata ve başarılarını yakinen gözlemlemelerinden kaynaklanır. Diğer yandan, el üstünde tutuldukları takdirde sırtlarını hep birilerine dayamaya da alışabilirler."
Kemal Sayar
Nurettin Topçu'nun hayata bakışı: İslam ve İnsan
"İlişkilerimizi mahveden, durduk yerde birbirimizi incitmemize yol açan öfkeyi kontrol etmek ve yapıcı bir hale dönüştürmek için öncelikle onu tanımak gerekir. Öfke çoğu zaman haksızlığa uğradığımızı hissettiğimizde ortaya çıkar. Öfkelenen insanlar genellikle kendilerini bir kurban gibi hissederler.
Öfkeyi çoğunlukla başkalarına karşı, zaman zaman da kendimize karşı hissederiz. Başkalarında bizi öfkelendiren, o insanların bize yönelik haksız davranışları ve incitici sözleridir. Böyle bir tavır karşısında kendimizi küçük ve değersiz hisseder ve bize bunu yaşatana öfkeleniriz. O anda aklımızdan şu geçer: "Ben bu kişiye karşı saldırıda bulunursam, onun bana karşı küçültücü davranışlarının intikamını almış olurum. Kendimi yeniden iyi hissederim." Oysaki çoğu zaman, sonuç düşündüğümüz gibi olmaz. Duyduğumuz öfke ve giriştiğimiz saldırgan tutumlar, kendimizi daha da kötü hissetmemize yol açar."
Kemal Sayar
Osman Yüksel'e göre bir nesil nasıl mahvoldu?
"Çoğu evlilikte şöyle cümleleri çok sık duyarsınız: "Sen zaten hep böylesin. Sen on sene önce de böyleydin. Senin annen de böyle, senin baban da böyle." Oysa ilişkilerde asıl olan, "ben" diye başlayan, "ben dili"yle ifade edilmiş cümleler kurmaktır. "Sen beni hiç anlamıyorsun zaten" yerine, "Ben yeterince anlaşılmadığımı hissettim. Derdimi sana yeterince anlatamadığımı hissettim" gibi cümleler seçmeliyiz.
"Sen"le başlayan cümleler karşı tarafı suçlar, oysa "ben"le başlayan bir cümle kurduğumuz zaman duygularımızı anlatmış oluruz. Karşımızdaki insan da bizi anlama şansına sahip olur. Zaten çoğu zaman öfke, buna benzer iletişim hatalarından kaynaklanır."
Kemal Sayar
Genç yaşta solan çiçek: Fehim-i Kadim
"Şiddete yönelik davranışları tırmanışa geçiren etkenlerin başta gelenlerinden biri medya, şüphesiz. Medyadaki şiddet çocuklarımızı nasıl etkiliyor? Bu, üzerinde çokça çalışılan ve araştırma yapılan bir konu. Özetle şunu söyleyebiliriz ki, yetişme çağında televizyondan veya bilgisayar ve video oyunlarından şiddet içerikli mesajlar alan kişiler, erişkin hayatlarında şiddeti çok daha kolay uygulayabiliyorlar. Demek ki şiddetle büyüyen insanlar, şiddeti daha kolay meşrulaştırabiliyor."
Kemal Sayar
Sezai Karakoç'un kaleminden alıntılarla "İslam"