Arama

Kemal Sayar’ın insan ruhunu çözümlediği eseri: Ruh Hali

İnsanlar arasındaki iletişimin azaldığı, maddiyatın ve materyalizmin ön plana çıktığı çağımızda, ruhsal hastalıklar ve problemler toplumun hemen her sınıfında baş gösteriyor. Problemlerini çözme arayışındaki insanlar psikologlara, ilaçlara ve kişisel gelişim kitaplarına başvururken ne yazık ki yeterli zamanda kısa ve etkileyici çözümlere ulaşamıyorlar. Kemal Sayar'ın "Ruh Hali" kitabı ise tüm bu sorunları ele alan, karanlıkta kalmış alanlara ışık tutan, Türkiye'de ruh sağlığı alanındaki yerli kaynak açığını giderecek mütevazi bir eser mesabesinde. Sizler için Kemal Sayar'ın insana seslendiği "Ruh Hali" eserinden birbirinden güzel ve izah edici alıntıları bir araya getirdik.

  • 21
  • 51
Şiddet
Şiddet

"Şiddete yönelik davranışları tırmanışa geçiren etkenlerin başta gelenlerinden biri medya, şüphesiz. Medyadaki şiddet çocuklarımızı nasıl etkiliyor? Bu, üzerinde çokça çalışılan ve araştırma yapılan bir konu. Özetle şunu söyleyebiliriz ki, yetişme çağında televizyondan veya bilgisayar ve video oyunlarından şiddet içerikli mesajlar alan kişiler, erişkin hayatlarında şiddeti çok daha kolay uygulayabiliyorlar. Demek ki şiddetle büyüyen insanlar, şiddeti daha kolay meşrulaştırabiliyor."

Kemal Sayar

Sezai Karakoç'un kaleminden alıntılarla "İslam"

  • 22
  • 51

"Zayıf insanların daima mağdur edildiği, iyilerin ezildiği bir dünya tasavvuru insanları kendi adaletlerini kendileri tesis etme noktasına getirir. Herkes kısasa kısas prensibince hareket edip kendi adaletine tesis etmeye çalışınca da çok kaotik bir yapı ortaya çıkar. Oysa şiddet ancak düzenli ve meşru bir güç tarafından kontrol altına alınabilir. Bu da insanların bireysel inisiyatiflerinden başka, daha yüksek bir otorite tarafından, devletin kolluk güçleriyle, adalet mekanizmasıyla yerine getirilmesi gereken bir ödevdir."

Kemal Sayar

Medeniyetimizi besleyen kaynak: Tercüme-i Kitab-ı Coğrafya

  • 23
  • 51
Televizyon
Televizyon

"Televizyondan verilen mesajlar hepimizin ama özellikle çocuklarımızın gerçeklik algısını ciddi biçimde etkiliyor. Çünkü televizyon doğası gereği "normal" olana itibar etmez; daima anormal olanı, sıra dışı olanı konu eder. O nedenle televizyondan gelecek mesajların bir süzgeçten geçirilerek, eleştirel gözle bakılarak alınması veya reddedilmesi gerekir. Bu türden televizyon izleme faaliyetine biz "televizyon okuryazarlığı" diyoruz. Televizyon okuryazarlığı, televizyonda olup biten her şeyi bir eleştiri süzgecinden geçiren, neyin niçin yapıldığını bilen bilinçli bir izleme faaliyetine işaret eder."

Kemal Sayar

İmam Şafii Divanı'ndan inciler

  • 24
  • 51
Tüketim kültürü
Tüketim kültürü

"Tüketim kültürü ve marka bağımlılığı çeşitli sebeplerle hızla yayılıyor. Bunun en başta gelen nedeni, "tükettiğin kadar varsın" diyen sistemin, tüketmeyeni yok sayması, "hiç"e indirgemesidir. Tüketim endüstrisi, bize ihtiyacımız olmayan şeyleri aldırma ve yeni ihtiyaçlar yaratma üzerine kuruludur. Tükettiğimiz ürünlere baktığımızda bunların hepsinin gerçek bir ihtiyaca tekabül ettiğini söyleyemeyiz. Kredi kartı ile alışverişin "avantajlarını" vurgulayan reklâmların da tüketim kültürünün yayılmasında etkisi olduğunu görmezden gelemeyiz.

Açık ki çoğumuz ihtiyacımız olmayan şeyleri de satın alıyor ve satın aldıkça kendimizi daha mutlu, daha tamamlanmış hissediyoruz. Neden böyle bir yanılsamaya kurban oluyoruz? Öncelikli olarak yoğun bir mesaj bombardımanıyla karşı karşıyayız. Medyada ve sosyal çevrede "tükettiğin kadar varsın" mesajı mütemadiyen yeniden üretiliyor. Tüketmedikçe eksik kaldığımızı hissediyor, içimizde bir boşluk duyuyor ve bu boşluğu doldurmak için yeniden tüketime yöneliyoruz. Bunda biraz kolaya kaçmanın da rolü var. Çünkü içimizdeki boşluğu asıl dolduracak olan içsel ve kalıcı değerlere ulaşmak ciddi anlamda çaba gerektiriyor. Manevi değerler kazanma zahmetine katlanmak zor geldikçe, değer açlığımızı maddi tüketim unsurları üzerinden gidermeye çalışıyoruz."

Kemal Sayar

Şiirimizin özgün sesi Nef'i Divanı

  • 25
  • 51
Reklamcılık
Reklamcılık

"Reklâmcılık yüzyılın son çeyreğinden itibaren, giderek daha da oburlaşan bir iştahla çocuklara yöneliyor ve çocukluğu muhasara altına alıyor. Bazı araştırmalar, üç yaşındaki bir ABD'li çocuğun ortalama 100 markanın logosunu tanıdığını gösteriyor.

Elektronik medyanın yaygınlık kazanmasıyla reklâmcılar anne babayı bir kenara iterek, kolaylıkla etki altına alabilecekleri çocuklara doğrudan mesaj göndermeye başladılar. Televizyonun girdiği her ev artık fethedilmiş bir toprak parçası gibi, reklâmcılar "vaat edilmiş topraklar"ı olan çocukluğa kolayca erişebiliyorlar."

Kemal Sayar

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN