Kemal Sayar’ın insan ruhunu çözümlediği eseri: Ruh Hali
İnsanlar arasındaki iletişimin azaldığı, maddiyatın ve materyalizmin ön plana çıktığı çağımızda, ruhsal hastalıklar ve problemler toplumun hemen her sınıfında baş gösteriyor. Problemlerini çözme arayışındaki insanlar psikologlara, ilaçlara ve kişisel gelişim kitaplarına başvururken ne yazık ki yeterli zamanda kısa ve etkileyici çözümlere ulaşamıyorlar. Kemal Sayar'ın "Ruh Hali" kitabı ise tüm bu sorunları ele alan, karanlıkta kalmış alanlara ışık tutan, Türkiye'de ruh sağlığı alanındaki yerli kaynak açığını giderecek mütevazi bir eser mesabesinde. Sizler için Kemal Sayar'ın insana seslendiği "Ruh Hali" eserinden birbirinden güzel ve izah edici alıntıları bir araya getirdik.
Giriş Tarihi: 19.05.2022
12:31
Güncelleme Tarihi: 13.10.2022
16:12
"Ergenlik dönemi karşı cinsi tanıma zamanıdır. Hormonal değişiklikler ergenlerin karşı cins hakkında fikir almak için harekete geçmesine yol açar. Yetişkinlikte herkes kendi kalesine çekilir. Cinsiyetler arasındaki ilişkiler yetişkinlik döneminde tamamen birbirinden ayrılır. İki cins arasındaki farklar gittikçe artmaya başlar.
İlerleyen yıllarda kadınlar bir veya iki yakın arkadaşla derin ilişkiler kurarken, erkekler yakın arkadaş yerine birçok arkadaştan oluşan bir grubun içerisinde yer almayı tercih ederler. Kadınlar arasındaki arkadaşlık, erkeklerin arkadaşlıklarına göre daha güçlüdür. Ayrı kutuplara çekilen kadınlar ve erkekler, yetişkinliklerinde romantik ilişkiler yaşamak için karşı cinse yakınlaşmaya çalışırlar. Ancak uzun süre ayrı geçen onca zamandan sonra bir araya gelmek zor olur. Her iki cinsin de arkadaşlık ilişkisini romantik duygular ile karıştırması işi daha da zorlaştırır. Oysa hem kadının hem de erkeğin her daim birbirine ihtiyacı vardır."
Kemal Sayar
Kafka'nın babasına mektubundan alıntılar
"Akıl duyguyu, kudret sevgiyi, dış içi arar. Âşık olan kişi, sevdiğiyle psikolojik olarak bütünleşmiş, anlam duygusunu yakalamış, doyum içinde bir varlıktır. Sevmekle zaman durur, uzak âlemlere kulaç atılır. Gerçek âşıklar, içe çekilir, içe doğru derinleşir, varoluşun kemikleri yakan ıstırabıyla kendilerinden geçerler.
Onlar bu sızıdan hiç uyanmak istemez, "Aşk derdiyle hoşem/El çek ilacımdan tabib" diyebilirler. Çünkü bilirler ki âşığın asıl derdi çileyle pişmek, çilede yanmak ve bu çileyle tamamlanmaktır. O yüzden erenler yüzyıllar boyu mum alevinde eriyen pervaneyi âşığa misal verdiler. Yanmazsan olmazsın. Ağlamazsan, çöle düşmezsen, inlemezsen tamamlanmazsın. "Mecnun olup çöle düşmeyeceksen/Ne Leylâ'yı çağır ne çölü incit" der bu toprakların bir türküsü. Çölü incitmeden, onun uğruna cefa çekmeyi göze alarak yaşanır aşk. Âşık bir çabayla sınanır önce. Ayrılıkla imtihan edilir."
Kemal Sayar
"Evliliğe pembe düşlerle başlayıp sevdiğimiz insanı yere göğe koyamazken, birdenbire onu çekilmez bir insan haline getirir, melek gibi bir insanı birden şeytan yapıveririz. Evlilik öncesi nişanlılık döneminde karşımızdaki insanın kusurlarını hiç görmeyiz. Olumlu özelliklerini ise yere göğe koyamaz, onu öve öve bitiremeyiz. Aradan birkaç sene geçince bir de bakarız ki karşımızda bambaşka bir insan var.
Evliliği dikensiz gül bahçesi olarak hayal etmek doğru değildir. Zaten hayatın kendisinin dikensiz gül bahçesi olması neredeyse imkânsızdır. Önemli olan hayatta memnun kaldığımız anların memnun kalmadığımız anlardan daha fazla olmasını sağlayabilmektir. Karşımızdaki insanla, çocuklarımızla, ailemizle en üst düzeyde uyum sağlayabildiğimiz, birbirimizi dinlediğimiz, anladığımız ve birbirimize tahammül edebildiğimiz bir beraberliği kurmanın yolunu aramak gerekir."
Kemal Sayar
Dervişane bir divan şairi: Usuli
"Eşler bazı konularda anlaşamayabilirler, bu illa ki birisinin haklı, birisinin haksız olmasını; bir tarafın doğruyu, bir tarafın yanlışı temsil etmesini gerektirmez. Evlilikten doğru ve yanlış kelimeleri, "meli" "malı" içeren ifadeler kalkarsa sorunların üstesinden gelmek kolaylaşır. Doğrular ve yanlışlar değil, "onun bakış açısı-benim bakış açım" anlayışı hâkim kılınır. Çünkü diyalog ancak eşler birbiriyle konuşabildiği, bir araya gelebildiği zaman başlar. Ancak o zaman karşılıklı konuşma ve karşılıklı işitmeden bahsedebiliriz."
Kemal Sayar
"Çocuk eğitiminde bazı hatalara düşeriz. Bir kısmı iyi niyetle yapılmış yanlış davranışlar olan bu hataların başında, övgüyü yanlış kullanmak gelir. Halbuki övgü penisilin gibidir, yerli yerinde kullanılırsa hastalığı iyileştirir, gereksiz kullanımı halinde alerji yapar. Övgüyü yerli yersiz kullandığımızda çocuklarımızın birtakım istenmeyen tepkiler geliştirmesine yol açabiliriz. Yerinde kullanılmış övgü çocuğun fiziksel görünümüne ve içinde bulunduğu duruma değil, davranışlarına yönelik olmalıdır."
Kemal Sayar
Rene Guenon'un "Doğu ve Batı" kitabından ufuk açıcı tespitler