Arama

Stockholm Sendromu: Rehine krizlerinde psikolojik bir fenomen

"Stockholm Sendromu," adını 1973 yılında Stockholm'da yaşanan bir banka soygunu ve ardından gelişen rehine krizinden almıştır. Bu sendrom, rehinelerin veya tutsakların, kendilerini alıkoyan kişilere karşı garip bir bağ geliştirmesi durumunu ifade eder. Stockholm Sendromu'nun ortaya çıkışını ve tarihini inceledikten sonra, bu fenomenin ne olduğunu, hangi belirtileri gösterdiğini ve neden meydana geldiğini anlamaya çalışacağız.

🔸 Genellikle rehinelerin kurtarılmasından sonra bile kendilerini kaçıranlarına karşı olumlu duygular beslemeleri veya onları savunmaları bu sendromun en bilinen davranış tepkilerinden biridir.

🔸 Stockholm Sendromu, psikolojik bir savunma mekanizması veya travmatik bir tepki olarak açıklanmıştır, ancak tam nedenleri hala tam olarak anlaşılamamıştır.

KUSURSUZLUK SANRISI: ÖRDEK SENDROMU

  • 8
  • 10
Stockholm Sendromunu karakterize eden 4 temel bileşen
Stockholm Sendromunu karakterize eden 4 temel bileşen

🔸 Stockholm Sendromu'nun en temelde 4 bileşeni üzerinde durulur, onlar şöyledir:

1- Bir rehinenin onu esir alan kişiye karşı olumlu duygular geliştirmesi.

2- Rehine ile onu esir alan kişi arasında önceden bir ilişki olmaması.

3- Rehinelerin polis ve diğer yetkililerle iş birliği yapmayı reddetmesi.

4- Kurban, saldırganla aynı özgürlüğe sahip olduğunda, rehinenin kendisini esir alan kişinin insanlığına olan inancı ve onu bir tehdit olarak algılamayı bırakması.

  • 9
  • 10
Stockholm Sendromu'nun tedavisi var mıdır?
Stockholm Sendromu’nun tedavisi var mıdır?

🔸 Stockholm sendromu, ABD'de psikiyatrik hastalıkların ve bozuklukların teşhisi için temel referans kaynağı olan Zihinsel Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı, yani DSM tarafından tanınmayan bir sendromdur. Bu, temel olarak tutarlı bir akademik araştırma zemini eksikliği nedeniyle gerçekleşmektedir. Stockholm sendromu nadir bir olgu olarak kabul edilir; FBI verilerine göre, rehine kurbanlarının yaklaşık %8'inde Stockholm sendromu belirtileri görüldüğü tespit edilmiştir.

GÜCÜN KARANLIK TARAFI: STANFORD HAPİSHANE DENEYİ'NİN ÖĞRETTİKLERİ

  • 10
  • 10
Celladına aşık olma veyahut mağdurun psikolojine dair
Celladına aşık olma veyahut mağdurun psikolojine dair

Editör Yorumu

🔵 Stockholm Sendromu, mağdurların cellatlarına karşı geliştirdiği duygusal bağ ile açıklansa da bu ilişki aslında tek yönlü değildir. Mağdur, hayatta kalma içgüdüsüyle yakından ilişkili bir savunma mekanizması geliştirir. Hayatta kalma içgüdüsü, insanın yaratılışsal olarak en temel dürtülerinden biridir, bu nedenle kurban, bu içgüdünün gerektirdiği iş birliğine razı olur. Esir alan kişiyle olan ilişkisinde, onunla duygusal bir bağ kurarak hayatta kalabileceğine inanır. Bu bağ aynı zamanda, rehin alan kişinin de rehin aldığı kişiyle duygusal bir bağ kurmasına neden olabilir, zira her konuda uyumlu olan bir rehineye doğrudan zarar vermek pek olası olmayacaktır. Pragmatist bakış açısıyla düşünüldüğünde, Stockholm Sendromu, mağdurun travmayı atlatma yeteneğini artıran olumlu duygular geliştirmesini sağlar. Bu durumda, birey o kadar travmatik bir deneyim yaşar ki, içinde bulunduğu yoğun stresi azaltmanın tek yolu, esir tutanla kurduğu olumlu ilişkidir.

Stokholm Sendromu'nun ortaya çıkışı olarak bilinen tarihi banka soygunundaki soyguncu Jan-Erik Olsson, bu tuhaf ilişki durumunu bir röportajında şu şekilde ifade eder:

"Rehinelerin hatasıydı. Onlara söylediğim her şeyi yaptılar.
Eğer onlar böyle davranmasaydı şimdi burada olmayabilirdim.
Neden hiçbiri bana saldırmadı? Öldürmeyi zorlaştırdılar.
O pislik içinde keçiler gibi her gün birlikte yaşamamızı sağladılar.
Birbirimizi tanımaktan başka yapacak bir şey yoktu."

X Halil İbrahim Kutlu

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN