Arama

Zihnin işgali: Takıntı

Takıntı, insanın zihninde kontrol edemediği düşüncelerinin günlük hayatını etkileyecek düzeye gelmesidir. Bu durumun oluşmasında pek çok sebep vardır. Hastalık, genler aracılığıyla aktarılabileceği gibi çevresel faktörlerin etkisiyle çocuklukta yaşanan travmaların sonucuyla da açığa çıkabilir. Bu durumun tedavisi mümkündür. Ancak süreç boyunca en önemli görev ailelere düşmektedir.

"Babaya şikayet etmek çözüm değil"

🔹 Bazen anneler, çok yoruldukları ve çocuklarına yetişemedikleri zaman onları babalarına şikayet etmekle ikaz ediyor. Ancak bu doğru bir davranış değildir. Baba, ailede erkek olarak bir otorite figürüdür. Annenin sıcak, sevecen, şefkatli yaklaşımlarının yanında babanın bir duruşu, heybeti vardır. Bu da çocuklarda otomatikman korkmaya müsait bir otorite algısı oluşturur. Eğer anne, çocuğunu babasının karşısında çaresiz duruma düşürecek şekilde şikayet etmekle tehdit ederse orada travma oluşabilir.

◽ Annelerin çocukları dizginlemede babaya şikayet etmekle korkutma denemelerini yanlış bulan Erdim, "Sürekli korkutulan çocuk, korku ile sevgi yan yana geldiği vakit, korku sevgiyi baskılar. Korktuğu kişiden insan kaçar. Bu durumda kişi babası ile muhabbet edememeye, sıkıntısını açamamaya başladığını söyler. Çünkü artık baba, o çocuğun gözünde korkutucu bir figürdür. Babayla aralarında olması gereken sıcak, candan diyalog oluşması mümkün değildir. Bu bilhassa erkek çocuklarında derin bir boşluk oluşturur" der.

"Sevgi insana değer katar"

🔹 Hayatı, bir ölçü üzerine yaşarız. Yemeği fazla yersek bu bizim için zararlıdır. Ama az yersek de zararlıdır. Derse çok çalışırsak da konuları algılayamayabiliriz, az çalışırsak da. Bunun gibi sevginin fazlası da azı da zarardır. Eğer insanın hayat dengesinde boşluklar oluşursa sıkıntılar baş gösterir.

Erdim, konuyu şöyle açıkladı: "İnsan asli unsurları tamamlayamamışsa, dengesinde boşluklar oluşur, denge sıkıntısı yaşar. Bir şeyin fazlası da zarar, azı da zarar. O yüzden bir insanın en acil ihtiyaçları dediğimizde, elbette hayatını sürdürmek için açlığının giderilmesi, güvenli ortam oluşturulması, hava, su, gıda dengesi, ondan sonra da mutlaka sevgi. Değer katan bir sevgi."

🔹 Sevgi, insanın en çok ihtiyaç duyduğu histir. En kötü hastalıklarda bile sevginin iyileştirici gücüne inanılır.

🔹 Sevgi dokunmaktır, bakmaktır. İnsan, bakışlarıyla bile karşısındaki insanı toparlayabilir. Gözler, duyguların en kestirme, etkili ve hızlı biçimde ifade edilme aracıdır.

"Sevgisiz yetişen çocuğun dengesi bozulur"

Erdim, "Anne babalar, çocuklarına bakışlarıyla bile iyilik, şifa kazandırabilirler. Çocuklar, sığındıkları limanda beslenme, dallarından tabiri caizse en acil olanı aort damarı kopmuşsa orada çocuk kan kaybeder. Orada çocuğun dengesi bozulur. Mutsuz, huzursuz olur ve kolay hasta olur. Aksileşir, memnun olmaz, yapacağını yapamaz, okulda performansı düşük olur. Hayatı sarsıntı geçirir. İşin garibi ondan sonra yine çocuk suçlu olur. Sen derslerine dikkatli çalışmıyorsun, sen kardeşine sataşıyorsun, benim dediğimi yapmıyorsun diye. Bir de niye diye sor. Bu çocuk niye böyle? Acaba bundan benim yaptığım ya da yapmadığım bir şeylerin dahli olabilir mi? Ben neyi yapsaydım ya da yapmasaydım, nasıl konuşsaydım ya da konuşmasaydım bu durum olurdu diye bir soralım kendimize" diyerek çocuğun hareketlerinde suçu anne babaların önce kendilerinde aramaları gerektiğini anlattı.

🔹 Eğer anne babalar, çocuklarının davranışlarının nedenini tutumlarından kaynaklandığını anlamadıkça ve buna uygun çözüm yolları aramadıkça çocuklar için yapılabilecek pek bir şey yok demektir.

Ebeveynlere rehber niteliğinde alıntılar

OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUĞUN BELİRTİLERİ:
▪ Kirlenme korkusu
▪ Düzenli ve simetrik olma
▪ Kendisini veya sevdiklerinin zarar görmesine ait düşüncelere kapılma
▪ Başkalarının dokunduğu nesnelere dokunamamak
▪ Nesneler düzenli olmadığında strese girme
▪ El sıkışmaktan rahatsızlık duyma
▪ Sürekli el yıkama
▪ Aşırı temizlik takıntısı
▪ Mikroplardan korkma
▪ Sürekli duş alma isteği
▪ Sürekli bir şeyleri kontrol etme ihtiyacı duyma
▪ Bir şeyleri sayma
▪ Kilitlendiklerinden emin olmak için kapıları tekrar tekrar kontrol etme
▪ Kapalı olduğundan emin olmak için ocağı tekrar tekrar kontrol etme
▪ Belirli kalıplarda sayma
▪ Bir duayı, kelimeyi veya ifadeyi içten içe tekrarlamak

EN SIK RASTLANAN TAKINTI ÇEŞİTLERİ:
▪ El yıkama
▪ Bir yerlere dokunamama
▪ Üç kere, on kere sayarak bir şeyler yapmak
▪ İki adım atıp iki adım geri geldikten sonra tekrar ileri gitme
▪ Bir yerlere bakmama ya da bir yerlere bakmak

TAKINTI NASIL TEDAVİ EDİLİR?

🔹 Takıntının tedavisinde iki aşama vardır. Bunlardan biri ilaçla tedavi, diğeri ise uzman desteğidir. Ancak bilinmelidir ki ilaç, hastalığı ortadan kaldırmaz, sadece bastırır. İlacı bırakan bir hastada aynı semptomların tekrar görülmesi muhtemeldir. İyileşmek isteyen kişi, bu durumu zihninde yenerse iyileşebilir. Ancak, çevresindeki insanların sevgisini hissetmesi de hastanın takıntılarından kurtulma sürecini hızlandırır.

"TERAPİST EŞLİĞİNDE ALIŞTIRMA YAPILMALI"

◽ İlaçların iyileştirmediğini söyleyen Erdim, "İlaçlarla ancak bastırırsınız. Ben yirmi yıldır gitmedik doktor bırakmayan ama buna rağmen takıntısı geçmeyen hastalar tanıdım. Bu hastalığın iki boyutu var. Bir defa doktora gidecek. Bu opsesyon ve kopulsiyonların o kadar zorlayıcı etkisi var ki. Psikoterapiyle düzelmiyor. O kadar kendisini alıkoyamıyor ki. O yüzden bu, ilaçlarla belirli bir dengeye getiriliyor. İlacın yanında bir psikoterapi. Ev ödevi verilecek, yaptığını görecek. Hangi noktada yapamadı, o esnada hangi düşünce geldi ve düşünceyle baş etmek için ne yapabiliriz demeli. O tür düşüncenin daha doğru düşüncesi nedir, öyle düşünmese şöyle düşünse acaba onu da yapabilir mi diye sorgulamalı. Hadi bu sefer bunu deneyelim gibi pratiğe dökülen yöntemler de var. Bazen de terapist eşliğinde alıştırma yapıyoruz." sözleriyle tedavi sürecini aktardı.

  • 10
  • 10

TAKINTIDAN NASIL KURTULUNUR?

◽ Erdim, takıntılı olmaya açık kişileri şöyle açıkladı:

"Köklerinden hakkıyla beslenememiş, beslenemediği için zayıf kalmış, zayıf kaldığı için de gene beslemeyenler tarafından suçlanmış, duygusal olarak, direnç olarak zayıf, çökmeye hazır bir psikolojideki çocuk demektir. İşte buradan depresyon, kaygı, obsesif kopülsif bozukluk, fobi, özgüvensizlik, değersizlik, yetersizlik duyguları çıkar. Zemin hazırdır. Kollarını açmış, bütün sıkıntıları, sorunlu davranışları davet eder bir pozisyonda."

🔹 Aile sevgisinden mahrum olan çocuklar, büyüdüklerinde takıntılı hale gelir. O halde iyileşmeleri için ihtiyaçları olan şey sevgidir. Ailelerin çocuklarının gönüllerini tamir etmesi gerekir.

"YÜREĞİ SEVGİYLE TAMİR EDİLMELİ"

Erdim konuyu şu örnekle özetledi: "Öyle ki ısıtılmak istene bir bina düşünün. Kaloriferler sonuna kadar yakılıyor ama bina ısınmıyor. O zaman nerede kaçak olduğuna bakılır. O kaçakları kapatmadan bina ısınmayacaktır. Aynı şekilde takıntılı davranış sergileyen çocukların da değer kaçaklarını bulmak ve tamir etmek gerekir. Çocuğun sevgi ihtiyacı, aile şefkati boşluğu doldurulmalıdır. Yüreği tamir edilmeyen çocuğun iyileşmesi mümkün değildir."

🔹 Onarılma içten olur, bozulmanın içten olduğu gibi. Yıkılan bir şeyi tamir etme, bozulan bir şeyi onarma, tamamiyle yürekten başlar.

🔹 Yüreğine tesir edemediğiniz insanın zihnine tesir edemezsiniz. Eğer yüreği düzelirse akıl ona destek olmaya başlar. Böylece kişinin duruşu, bakışı, anlayışı yani kısaca her şeyi düzelir.

🔹 Anne babalar evlatlarını eleştirmemeli, şikayet etmemeli, emir cümlesi kullanmamalı, kıyaslama yapmamalı, geçmişi gündeme getirmemeli, küslük yapmamalı ve başa kakmamalıdır.

🔹 Tüm bunların aksine bol bol takdir etmeli, duaya sığınmalı, güler yüz göstermeli, tatlı dilli olmalı, niyet tutarak sadaka vermeli, sıfır beklenti içerisinde olmalıdır. Yapamadıklarına değil yaptıklarına, tecrübe edip de başaramadıklarına değil de başardıklarına, eksiklerine değil tamına ve kendisinde bulunan ama bizim bir türlü göremediğimiz değerli yönlerine vurgu yapacağız ki içten onarabilelim.

🔹 En önemlisi de onu sevdiğinizi her fırsatta söyleyerek her haliyle kıymetli olduğunu hissettirmek gerekir. Çünkü insan eksiğiyle, yanlışıyla, günahıyla bir tamdır.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN