Arama

Benzer kaderlerle yolları kesişen 3 farklı hayat

Sinemada bu hafta 2'si yerli, 8 film gösterime girecek. Bu filmlerin içinde, Jafar Panahi'nin Cannes Film Festivalinde 'En iyi Senaryo Ödülü' kazanan son filmi 3 Faces (3 Hayat) var. Panahi, kariyerinin farklı dönemlerinde olan üç insanın yollarının kesişmesi sonucu yaşananları konu edindiği bu filminde, sosyal medyanın İran'daki popülerliğinden yola çıkarak, sinemadaki sansür kıskacını, İran toplumunun huzursuzluğunu ve bir rejim muhalifi olarak İran'ın sosyokültürel açmazlarını mercek altına alıyor.

  • 6
  • 11
SİNEMADA SANSÜR KISKACI
SİNEMADA SANSÜR KISKACI

Toplumsal muhalefetin cılızlaştığı rejimlerde tek muhalif güç sanattır. Ortaçağ Avrupa'sında açlıktan dolayı ölümlerin yaşanması ve kilisenin lüks ve varlık içerisinde yaşamasına rağmen halk muhalefetinin cılız olduğunu ve buradaki düzenin meşruiyetini sorgulayan tek gücün sanat adamları olduğunu görmekteyiz.

İran'ın sinema ile tanışması 1900'lü yılların başında gerçekleşiyor. Ülkede ilk uzun metraj film Ermeni asıllı yönetmen Ovans Oganyas tarafından çekilen Abi ve Rabi oluyor. 1970'lerden itibaren ise Abbas Kiyarüstemi ve Panahi önderliğinde, onca baskıya ve sansüre rağmen yepyeni bir sinema anlayışı ile birlikte daha modern bir anlatıma kavuşan İran sineması, 1990'lardan sonra tüm dünyaya yayıldı. Daryuş Mehrcui, Panahi, Mecid Mecidi, Asghar Farhadi, Abbas Kiyarüstemi başta olmak üzere dünya çapında tanınmış ve birçok yönetmene ilham olmuş sinemacılar barındıran İran, sinema sanatının icra edildiği önemli ülkelerden biri.

Sanat en çok baskıcı rejimler döneminde büyük gelişme gösterdi. Bunun en iyi örneği, İran şahı Muhammed Rıza Pehlevi döneminde yaşandı. Yoksul İran halkının, şahın baskıları karşısında çaresiz kaldığı bir anda rejimi eleştiren bir filmin sahnelendiğini gördük. Böylece rejimi bu derece yanıltan ve üstelik rejimin desteğiyle çekilen bir filmi en iyi özetleyecek kelime sanat oldu. Kısaca halkın konuşmadığı yerde sanat konuştu.

  • 8
  • 11
BİR REJİM MUHALİFİ OLAN PANAHİ
BİR REJİM MUHALİFİ OLAN PANAHİ

İran sineması, 1979 yılında İslam Devrimi'nin gerçeklemesiyle birlikte farklı bakış açılarını yansıtan ses getirici yapımlara imza attığı yeni bir döneme girdi. İran sinemasında sansürle başı derde girmeyen yönetmen yok gibidir. İran sinemasında sansürden en çok etkilenen yönetmenlerden biri de sıkı bir rejim muhalifi olan Panahi. Sinemasını sürekli yoksulların, kadınların yaşadıkları üstüne doğrultan Panahi 5. filmi Ofsayt'tan sonra mahkeme karşısına çıktı. Film çekmeme cezası alan yönetmen için uluslararası arenada büyük kampanyalar yapıldı. Taksi Tahran'da ise küçük bir kamerayı taksinin içine yerleştirip taksiye binenler üzerinden bir İran tablosu sundu. Panahi son filmi 3 Hayat'ta da sinema sektöründeki sansür kıskacına, dışlanıp küstürülen sanatçılara dikkat çekiyor. Devrim öncesinin en büyük sinema yıldızlarından, günümüzde film çekmesi yasak olan Shahrzad'ı anıyor.

Panahi'nin sinemasında sosyal gerçekçilik ve deneysel yönler sık işlenir. Panahi'nin sinema dili de Ghobadi gibi, mevcut rejime karşı eleştireldir. Panahi, açlık grevine varan cezaevi sürecinde 2010 yılında yaklaşık 320 bin TL kefaletle serbest bırakılsa da, ülkesi dışına seyahat etmesi, film çekmesi, uluslararası film festivallerine katılması yasağı halen devam ediyor. Tüm bu olumsuzluklara rağmen pes etmez; ABD'de aldığı Konuşma Özgürlüğü Ödülü'nden sonra Panahi duygularını; "Ben siyasi film yapmam çünkü bir partinin ya da grubun üyesi değilim. Sosyal bir sinemacı olarak toplumun çelişkilerine tepki gösteriyorum" şeklinde ifadede bulunur.

Kısaca bir rejim muhalifi olan Panahi, İran sinemasını var eden sayılı isimlerdendir. Rejimin baskına maruz kalmasına rağmen elini taşın altından çekmez, yasaklara boyun eğmez. Kısıtlı imkanları dahi olsa film çekmeye devam eder ve ülkesinde gösteremese bile festivallerde bunu başarır.

  • 9
  • 11
PANAHİ'NİN SİNEMA MACERASI
PANAHİ’NİN SİNEMA MACERASI

1988'de çektiği kısa belgesel Yaralı Başlar (The Wounded Heads) Panahi'nin ilk sinema macerası. Berlin Film Festivali'nde Gümüş Ayı kazanan Ofsayt (Offside, 2006) ile bu macerasına devam eden Panahi'nin ilk uzun metrajlı filmi ise Beyaz Balon (Badkoneke sefid, 1995). Locarno Film Fesivali'nde Altın Leopar ödülü aldığı bir sonraki filmi ise Ayna.

Ayna sadece İran sinemasının değil sinema tarihinin en deneysel örneklerinden biri. Panahi'nin tüm dünyada tanınmasının asıl müsebbibi olan Altın Ayı ödüllü Daire (Dayereh, 2000) Tahran'daki bir grup kadının hayatlarının kesişmesini, esasında hepsinin aynı kaderi paylaşmasını konu edinir. Kanlı Altın (Talaye sorkh, 2003), Panahi filmografisinde oldukça ilginç bir yerde durur.

  • 10
  • 11

Filmin merkezine bu kez bir erkek karakteri, pizza dağıtan Hüseyin'i koyar. Kanlı Altın her ne kadar diğer Panahi filmlerine nazaran kişisel bir öykü gibi dursa da İran'daki toplumsal ve sınıfsal farklılıklara temas etmesi açısından diğer İran Sineması örneklerinden ayrılır. Ofsayt Panahi sinemasına ait bütün sinemasal kodların kullanıldığı, kadın kahramanları itibarıyla Daire'yi anımsatan bir film.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN