Arama

  • Anasayfa
  • Galeri
  • Sinema
  • Fikriyat'tan bir Semih Kaplanoğlu röportajı: "Ölüm idrakini ortadan kaldırmak istiyorlar"

Fikriyat'tan bir Semih Kaplanoğlu röportajı: "Ölüm idrakini ortadan kaldırmak istiyorlar"

Usta yönetmen, yapımcı ve yazar Semih Kaplanoğlu ile Fikriyat ekibi olarak Bergman'dan, doğanın hakikatine, özümüzden, sinemanın insan üzerinde uyandırdığı tefekkür meselesine kadar bol istifadeli bir röportaj gerçekleştirdik. "Filmler niye öyle uzun diye soru alıyorum. Çünkü zaman idraki vermeye çalışıyorum. Seni sıkmaya çalışıyorum arkadaş!" diyen usta yönetmen eserlerinde özü ve hakikati arayan bir derviş esasında... Bu samimi ve felsefi sohbette; yaşamdaki yerinize, ölüm gerçeğine, suyun akışına, rüzgarın sesine bir başka bakacaksınız.

  • 6
  • 22
Helalleşmek…
Helalleşmek…

Bekir Salih Yaman: Filmde bizi en etkileyen sahnelerden biri; Hasan'ın Hac öncesi helalleşmek için gittiği ayakkabıcıyla arasındakiydi. Yıllardır ödenmeyen borç... Ayakkabıcının almak istememesi… Bir de üstüne ayakkabı hediye etmesi… Çok fazla detay vermeyelim elbette filmden ama veresiye defterini çıkarıp yıllar sonra Hasan Yılmaz'ı borçlu listesinden silmesi… Helalleşme bu kadar iyi anlatılamazdı sanırız.

Semih Kaplanoğlu: Bir gözlem var tabi, o gözlem aslında taşradaki esnafın hayattaki bakışı ve yaklaşımı… Tabi ki her şeyi genelleyemeyiz ama borcunun peşine düşmüyor, bir borç olduğunu da sonuç olarak kaydetmiş. Ve Hasan geldiğinde de zaten alacağını yazdığı halde bir şekilde talep etmemiş. Ve onu aslında gönlünde affetmiş. Öyle affetmiş ki onun yerine aynı şekilde ayakkabı hediye ediyor. O şekilde bir karşılık veriyor.

  • 7
  • 22
Özümüze dönmeyi başarabilir miyiz?
Özümüze dönmeyi başarabilir miyiz?

Özge Özkul: Toplumu, insanımızı o kadar iyi gözlemlemişsiniz ki… Kapitalizm, neoliberal dünya; kısacık film karelerine bu kadar etkili eleştiriler sığdırmanız… Sistemle bir derdiniz var değil mi? İnsanlık, doğa ve beşeri münasebetler nereye gidiyor? Topraktan, kökten kopmak… Siz filmlerle kökümüze/özümüze dönüşe çağrıda bulunuyorsunuz. Başarabilecek mi insanlık?

Semih Kaplanoğlu: Bence bu mücadele her zaman devam edecek. Özümüze ulaşma meselesi sonunda bireye dayandığı için bireyin niyetiyle ve ameliyle de doğrudan alakalı... Bu benim bakış açım...

"Biz neresindeyiz?" tek tek kişiler olarak bence ilk başta bunu sorgulamak lazım. Bunu sorgulamadığımız için tökezlemeler oluyor. Tarih hep bu tökezlemeleri gösteriyor bize. O yüzden her bireyin büyük sorumluluğu var.

Semih Kaplanoğlu sinemasında 'zamanın' ehemmiyeti

"İnsan binlerce yıl da geçse demek ki aynı yerde bocalayıp duruyor. Dışı değişiyor ama içi…"
Semih Kaplanoğlu

  • 9
  • 22
21. yüzyıl bizden, insanımızdan ve milletimizden neler götürdü?
21. yüzyıl bizden, insanımızdan ve milletimizden neler götürdü?

Bekir Salih Yaman: Toprakların miras yoluyla bölünmesi… İnsanların bu yüzden kavgası… Yabancılaşma… Aslında film bu yönü ile Anadolu'nun anlatılmayan bir hikâyesini de anlatmıyor mu? Yıllardır akrabalar ve dostların arasını açan bu büyük meseleyi ve insanın helalleşme halini sinemaya taşımaya sizi hangi saikler itti? 21. yüzyıl bizden, insanımızdan ve milletimizden neler götürdü? Siz bu hususta filmleriniz dışında da neler gözlemliyorsunuz?

Semih Kaplanoğlu: İnsan binlerce yıl da geçse demek ki aynı yerde bocalayıp duruyor. Dışı değişiyor ama içi… İşte sanat içe bakıyor. Sorun aslında insanın tekâmülünde... Kendini adadığı ve kendini değiştirdiği yerler ya da durumlar konusunda bence düşünmeye davet etmek gerekiyor.

Sanat aslında bireylere dönük bir şeydir çünkü sanatla devrim yapamazsın, sanatla sistem değiştiremezsin. Ben insana bakıyorum; hem bu memleketin hem de bin küsur yıllık medeniyetin üstünden, altından, yanından, sağından, solundan bakmaya gayret ediyoruz.

  • 10
  • 22
Nereden geldik, nereye gidiyoruz, ne olacağız?
Nereden geldik, nereye gidiyoruz, ne olacağız?

Nereden geldik, nereye gidiyoruz, ne olacağız? Herkesin sorduğu bu sorularda asıl meselenin cesaret olduğunun vurgusunu yapan Kaplanoğlu, sanatın da temelinde bu soruları sordurmaya çalıştığını söylüyor.

Semih Kaplanoğlu: Bir ilahi dinlediğinde ya da Tekke edebiyatından veya irfanların sözlerinden bir şeyler okuduğunda aslında hepsi sana bunu söylüyor. Yunus Emre de bunu söylüyor. Yunus Emre bugün bize niye değiyor? Niye unutmadık? Çünkü öze gidiyor. Değişmeyene gidiyor. Varlığa gidiyor.

◾ Biz bu varlık meselesini, içimizdeki değişmeyeni arayıp bulmadıkça ve bunu birbirimizde de görmeyi sağlayamadıkça yaptığımız her şey gündelik, sıradan ve geçici olacak. O yüzden sanatın, felsefenin, düşüncenin ya da tasavvufun birleştiği nokta hep buralar.

Marksizmi ele alalım. Sınırsız bir toplum ütopyası veriyor. Yani herkesin refah içinde olacağı, sınıfların ortadan kalkacağı, kimsenin kimseye tahakküm etmeyeceği bir şey söylüyor. Bu aslında bir tür ütopya. Temelleri yok. Çünkü bunu sana sadece sermaye ve mal paylaşımı üstünden anlatıyor. İnsan içi?

Bir şey söyleyemiyor. Hâlbuki bütün bunları yapan insanın içi. Sermayeyi, birbirini kandırmayı, öbürünün parasının üstüne yatmayı yapan ya da kandıran, yalan söyleyen ve bunu örgütleştiren, sistematikleştiren, sistemler kuran insan içi... Baktığın zaman insanda ne varsa dışarda da o var.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN