Arama

Geleneği sinemaya aktaran yönetmen: Derviş Zaim

Yönetmen Derviş Zaim, geleneksel sanatları filmlerine yansıtarak kendine özgü bir sinema dili kullanır. Yönetmenlik hayatına 1996 yapımı Tabutta Rövaşata filmi ile başlayan isim, Filler ve Çimen, Cenneti Beklerken, Rüya, Gölgeler ve Suretler gibi birbirinden eşsiz yapımlara imza atar. Fikriyat'a konuşan Zaim, genç sinemacılara tavsiye niteliğinde şu ifadeyi kullanır: "Mümkün olduğu kadar hata yapmaya devam etsinler".

"SİNEMAYA GİRİŞ BİLETİ"

🔸 Yönetmenin ilk filmi, 1996 yılında çektiği Tabutta Rövaşata'dır. Zaim, bu filmin kendisi için sinemaya giriş bileti olduğunu söyleyerek, "Gerçek bir araba hırsızı var filmde. Bu kişiyi tanıyordum ve muhabbetim de oluyordu. Yarı akıllı yarı meczup bir adamcağızdı. Ondan esinlenmiştim. O, neorealizm ile başlayıp biten bir film olmadı. İçerisine kurmaca gibi başka şeyler de girdi. Sanat sinemasının kalıpları da var. Gerilla tarzında, sıfır bütçe ile yapılmış bir eserdir. O dönemin ağır Yeşilçam koşulları altında Türk sinemasını başlatan filmdir. Kan, ter ve gözyaşı ile yapılmıştır" şeklinde konuşur.

"SİNEMA, ZAMANI VE MEKANI TIRAŞLAMA SANATIDIR"

🔸 Yönetmen, geleneksel sanatlardan minyatürü temeline aldığı 2006 yapımı filmi Cenneti Beklerken'de zaman ve mekan unsurlarını oynak bir şekilde kullandığını belirtir. Zaim, "Sinema, zamanı ve mekanı tıraşlama sanatıdır. Ben mekan bazlı hareket ettiğimi düşünüyorum" ifadelerini kullanır.

10 maddede sinema

"HİKAYEYİ FLULAŞTIRMAK İSTEMEDİM"

🔸 Yönetmenin, konusu 1963 yılında Kıbrıs'ta geçen Gölgeler ve Suretler filmi, geleneksel sanatlardan gölge oyununu temeline alır. 2010'da çekilen filmde gölge oyunu, aklı ve kalbi terbiye aracı olarak anlam kazanır. Yönetmen, kullandığı metaforuu seyircinin anlayabileceği şekilde aktarma gayretindedir.

🔸 Film hakkında konuşan Zaim şu cümleleri kurar: "Bütün diğer filmlerim gibi daha deneysel hale getirilebilirdi. Çok daha festival filmi havasına gidilebilirdi ama bir taraftan da hikayenin fazla flulaştırılmasının seyirciyi kaybetmeye neden olabileceğinden korktuğum için o kadar büyük denemelere gitmek istemedim."

"RÜYA FİLMİ TEKRAR VE VARYASYONU AKTARIR"

🔸 Zaim'in 2016 yapımı filmi Rüya, Osmanlı klasik mimarisinden esinlenerek oluşturulur. Filmde mimarideki ritimden yararlandığını anlatan Zaim, "Mimarideki ritimden kastım tekrar ve varyasyondur. Bu Osmanlı mimarisinin kökeninde yer alır. Rüya filmi de bu tekrar ve varyasyonu günümüze aktarma amacıyla hazırlandı. Tekrar ve varyasyon, bu filmde dört ayrı kadının oynadığı yerde çıktı. Hepsi bu filmin aynı karakterini farklı durumlarda oynadılar" ifadelerini kullanır. Ayrıca yönetmen, Rüya'da mimarinin yanı sıra Yedi Uyuyanlar Menkıbesi'nden de etkilendiğini söyler.

Hafızalarda yer eden 10 film

"RÜYA'NIN ÖNCESİNİ ANLATAN RÜYET"

🔸 Rüya filminin öncesinde olup bitenleri anlatan Rüyet isimli bir kitap kaleme alan yönetmen, eserinden şöyle bahseder: "Film ile aynı karakterler söz konusudur. Rüyet, Şeyh Galip'in Hüsn-ü Aşk mesnevisi ile konuşur. Bir mesnevi formu ile çağdaş romanı aşılamaya gayret eder. Aynen sinemada yaptığım gibi bir romancı olarak Şeyh Galip'e bakıyorum ve "bana bugün için ne verebilir?" sorusunu soruyorum. Nasıl bir örüntünün romanı zenginleştirebileceğini, Batı romanından daha farklı nasıl bir eser çıkabileceğini soruyorum. Rüyet, bu manada mesnevi formu ile roman biçimini bir araya getirmeye çalışan bir denemedir."

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN