İstanbul’un yüz yıllık tarihini yansıtan 10 film
Sinemamızdaki ilk polisiye film çalışmasının ya da İstanbul'un Fethi'ni konu alan ilk sinema filminin hangisi olduğunu biliyor musunuz? Sizler için İstanbul'un yüz yıllık tarihini sinema perdesine yansıtan 10 filmi derledik.
Giriş Tarihi: 27.04.2019
09:41
Güncelleme Tarihi: 27.04.2019
10:09
Türk sinemasının ilk polisiye filmi
Yılmaz Ali, 1940 yapımı siyah-beyaz bir polisiye Türk filmidir. Türk sinemasındaki ilk polisiye film çalışmalarından birisidir. Tiyatro dışından gelen ilk sinemacı yönetmen Faruk Kenç'in çektiği ikinci sinema filmdir. Daha önceki sinema filmlerine kıyasla hareketli sahneleri ve dış mekân kullanımları ile dikkat çeker. Yılmaz Ali'de yönetmen Faruk Kenç'in yurt dışında edindiği tecrübelerin de mutlaka etkisi vardır. Yılmaz Ali ilk polisiye olmanın yanında sinemamızda şaryonun kullanıldığı ilk filmdir.
Yılmaz Ali filminin özeti:
Bir polis hafiyesi olan Yılmaz Ali (Suavi Tedü), esrarengiz olaylar sonucunda bir grup kaçakçının peşine düşer. Gazetecilik yapan kız arkadaşı Hayriye'nin (Nevzat Okçugil) de yardımıyla kaçakçıları kıstırmayı başarır…
Filmin karakteristik mekânı Karaköy ve Beyoğlu'dur . Bu semtleri, caz müziği eşliğinde çekilen sahnelerde geniş caddeleri, yüksek binaları, büyük arabaları ve tramvayları ile izleriz. Rumelihisarı, Aşiyan ve Boğaz'da gerçekleşen dış mekân çekimlerinde ise İstanbul tüm güzelliği karşımıza çıkmaktadır. Büyük binaların yanı sıra şehrin önemli yapıları, mahalleleri ve yalıların görüntülenmesiyle bir ilke imza atan ''Yılmaz Ali'' filminden sonra söz konusu dış mekânlar, Türk sinemasında oldukça sık kullanılacaktır.
Yönetmen: Faruk Kenç Yıl:1940 Oyuncular: Suavi Tedü, Nevzat Okçugil, Celal Çağla, Feride Canan, Beatris Kalfayan, Cahit Irgat Senaryo: Faruk Kenç Eser: Vala Nurettin Yapımcı: Halil Kamil Görüntü Yönetmeni: Necati Tözüm
Filmde, işgal altındaki İstanbul'da Milli Mücadele'ye destek veren bir askerin macerası anlatılır. İstanbul'un işgali üzerine halk ve yöneticiler ikiye ayrılmış durumdadır. Türk zabiti İzzet Bey, Kuva-yı Milliye ile çalışmaktadır. İstanbul'dan Anadolu'ya teçhizat gönderilmesi için çalışırlar. Bir gün yapılan baskında Milli Mücadele'nin önemli subayları tutuklanır. Onların serbest bırakılması için işgal kuvvetleri komutanının kızı Bayan Betty kaçırılacaktır. Bu iş için İzzet Bey vazifelendirilir.
1919 yılında padişahın geçit resmiyle başlayan filmde, bunun gibi o yıllarda çekilen belgesel niteliğindeki orijinal kayıtlar kullanılmıştır. Sultanahmet görüntüleri, hınca hınç insanla dolu Sultanahmet Meydanı , Türk askerlerinin İzmir'e girişi, işgal kuvvetlerinin İstanbul'u terk etmeleri bunlardan bazılarıdır.
Allahaısmarladık filminin özeti:
Yüzbaşı İzzet (Suavi Tedü) Kuvayı Milliye için çalışmaktadır. Padişah yaveri olan eniştesi Binbaşı Celal bu yüzden İzzet'ten şüphelenmektedir. Bir gün İzzet, işgal kuvvetlerinden bir subayla kavga eder, subayın yanında İşgal kuvvetleri komutanı General Thomson'ın kızı Betty (Gülistan Güzey) vardır.
Celal bey, bir akşam İzzet'e Kuvayı Milliye'den olduğunu bildiğini ve o akşam Anadolu'ya uçak kaçıracaklarından haberdar olduğunu, Kuvayı Milliye için çalışmaktan vazgeçmezse uçakları işgal kuvvetlerine ihbar edeceğini söyler; ancak İzzet bunu kabul etmez ve eniştesi Celal'i öldürür. Kuvayı Milliye Cemiyeti İzzet'e özel bir durum için Betty'i kaçırma görevini verir. Betty'i İnebolu'ya kaçırır. bir süre burada kalındıktan sonra Betty İstanbul'a, İzzet de Garp Cephesi'ne gider…
Yönetmen: Sami Ayanoğlu Yıl:1951 Oyuncular: Gülistan Güzey, Suavi Tedü, Reşit Gürzap, Refik Kemal Arduman, Esen Görkmen Senaryo: Sami Ayanoğlu Kurgu: İzak Dilman Yapımcı: Cemil Fülmer Görüntü Yönetmeni: Kriton İlyadüs Müzik: Şerif Gürmeriç
İstanbul'un Fethi, Aydın Arakon'un yönettiği ve senaryosunu yazdığı 1951 yapımı siyah-beyaz Türk filmi. Film, İstanbul'un Fethi'ni konu alan ilk sinema filmidir . Filmde Fatih Sultan Mehmet'in Bizanslılara karşı savaşı, surları aşıp casusluk yapan iki yeniçeri askeri üzerinden anlatılmaktadır.
İstanbul'un fethiyle ilgili günümüze kadar çekilmiş tek ciddi film olan yapıt 1972 yılında renklendirilerek tekrar izleyicinin beğenisine sunulmuştur. ''İstanbul'un Fethi'' filminin tehlikeli savaş sahnelerinde, gerçek subay ve erlerden yardım alınmıştır. Filmin en dikkat çekici mekânı, Ayasofya'dır . Dış mekân çekimlerinde İstanbul surları ve Rumeli Hisarı kullanılırken, bu yerlerdeki zindan ve salonlar da iç mekan çekimlerinde kullanılmıştır.
İstanbul'un Fethi filminin özeti:
Sultan II. Mehmed (Sami Ayanoğlu), en güvendiği üç askerini; Hızır Bey (Cem Salur), Ulubatlı Hasan (Turan Seyfioğlu) ve Mustafa'yı (Eşref Vural) kuşatma öncesi istihbarat toplamak için İstanbul'a gönderir. Ayasofya'nın rahiplerinden biri olan Orifas (Yetvart Yeretzyan) bu üç askerin şehre giriş çıkışlarına yardımcı olur ve şehirde barınmalarını sağlar. İstanbul'un fethine sürekli karşı çıkan Sadrazam Çandarlı Halil Paşa (Reşit Gürzap) ise Bizans'la bir menfaat ilişkisi içerisindedir ve keşif harekâtından düşmanı haberdar eder. Tedbir olarak da Hızır Bey'in sevgilisi olan Saruca Paşa'nın kızı Fatma'yı kaçırmalarını salık verir. Tüm bu engellere rağmen Sultan'ın ordusu İstanbul'u fetheder…
Yönetmen: Aydın Arakon Yıl: 1951 Oyuncular: Sami Ayanoğlu, Reşit Gürzap, Müfit Kiper, Cahit Irgat, Atıf Avcı, Vedat Örfi Bengü, Turan Seyfioğlu, Kemal Ergüvenç, Kemal Tüzem, Sadi Yaşmaklı, Türkan Can, Filiz Tekin, Cem Salur, Nubar Terziyan Senaryo: Aydın Arakon Yapımcı: Nazif Duru Görüntü Yönetmen: İlban Arakon Müzik: Nedim Otyam
Kanun Namına, senaryosunu Osman F. Seden'in yazdığı, Ömer Lütfi Akad'ın yönettiği 1952 yılı yapımı siyah-beyaz Türkiye filmi. Başrollerde Ayhan Işık ve Gülistan Deniz oynadı. Gerçek bir cinayet olayından yola çıkılarak senaryosu yazılan film, Ayhan Işık'ın üne kavuşmasını sağlamıştır. Filmde 1952 İstanbul'unun Haliç'indeki tersane bölgesi, Süleymaniye, Beyazıt Meydanı, Kapalıçarşı, Nuruosmaniye Camii ve Sirkeci'yi tüm canlılığı ile izleriz.
Kanun Namına filminin özeti:
İstanbul'da yaşanan gerçek bir olaydan esinlenerek çekilen ''Kanun Namına'' aksiyonlu sahneleriyle Türk sineması için bir mihenk taşıdır. İlk sahnelerinde Büyükada'yı gördüğümüz filmin sonlarında dış mekânlar yoğun biçimde kullanılmıştır. Polis kovalamacasında 1952 İstanbul'unun Haliç'indeki tersane bölgesi, Süleymaniye, Beyazıt Meydanı, Kapalıçarşı, Nuruosmaniye Camii ve Sirkeci'yi tüm canlılığı ile izleriz. Polisten kaçan Nazım'ı yakalamak zorlaşınca Kapalıçarşı'da ''Aksaray merkezden Nazım'ı tanıyan memurlar çarşıyı araştırsın'' duyurusundan İstanbul'un o zamanlar çok kalabalık olmadığını, hatta herkesin birbirini tanıdığını anlarız. Tüm doğallığıyla eski mahalleleri, henüz asfaltlanmamış dar sokakları ve bugün kullanılmayan İETT tramvayı ile film o yılları görmeyenlere dahi İstanbul nostaljisi yaşatır.
Ödüller : 1953 1. Türk Film Festivali; ''En Başarılı Film'', Ö. Lütfi Akad ''En Başarılı Yönetmen'', Osman F. Seden ''En Başarılı Senaryo'', Ayhan Işık ''En İyi Erkek Oyuncu'' ödüllerini almıştır.
Yönetmen: Ömer Lütfi Akad Yıl: 1952 Oyuncular: Ayhan Işık, Gülistan, Muzaffer Tema, Neşe Yulaç, Pola Morelli, Settar Körmükçü, Talat Artemel, Muazzez Ayraç, Nubar Terziyan, Muhterem Nur Senaryo: Osman F. Seden Yapımcı: Şakir Seden, Osman F. Seden Görüntü Yönetmeni: Kriton İlyadis, Enver Burçkin Müzik: Hamiyet Yüceses, Muharren Gürses
Taksici babasının ölümünden sonra ailesinin geçimini üstlenen Nebahat (Sezer Sezin), babasının işini yapmak zorunda kalır. Diğer dolmuş şoförleri ve müşteriler yadırgasa da taksi şoförlüğü, Nebahat'ın yeni mesleği olur. Zamanla varlığını herkese kabul ettiren Nebahat, gerektiğinde kendisine sarkıntılık eden müşterilerine bile dayak atacak hale gelir…
Sezer Sezin'i Türk sinemasının ilk ve en meşhur şoför ablası yapan film, güçlü eller tarafından hazırlanmış bir başyapıttır. Erkeklerin egemen olduğu meslek grubuna dahil olamaya çalışan bir genç kızın mücadelesini izlediğimiz film aynı zamanda ilk kadın şoför filmi olması bakımından önemlidir. Şoför Nebahat'ı sonraki versiyonlarında farklı aktrislerden takip ederken, bir dolmuş camında dönemin İstanbul'unu izleriz…
Filmin ilk sahnesinde Taksim Meydanı'nı görürüz. Günümüzle kıyaslandığında sadeliği ve tenhalığıyla dikkat çeken Taksim Meydanı, yüksek binalar, dolmuşlar, otobüsler ve tramvayla gayet modern bir durumdadır. Filmin Eminönü sahnelerinde de, bugün olduğu gibi insan kalabalığının oluşturduğu heyecana tanık oluruz.