Mutlaka izlemeniz gereken 10 film üçlemesi
Mavi hapı aldığında hikayenin sona erdiği, kırmızı hapı aldığında ise harikalar diyarında kaldığın nefes kesen bir üçlemeyi kim unutabilir ki? Ya da karanlık tarafa her yaklaştığımızda ''Güç seninle olsun'' repliğini… Sizler için mutlaka izlemeniz gereken 10 film üçlemesini derledik.
Giriş Tarihi: 21.02.2019
09:54
Güncelleme Tarihi: 21.02.2019
10:18
''Küçük bir kızken buna benzer bir lambam vardı. Altına geçer, elimi uzatır sıçramayı ve ona dokunmayı hayal ederdim. Büyüdükçe her şeyi unuttum.''
Mavi , kırmızı ve beyaz isimli üçleme, ünlü yönetmen Kieslowski'nin en önemli yapıtıdır. Fransa bayrağının renklerinden yola çıkarak hazırlanan afişler, Avrupa insanına Avrupa'nın birleşmesi sonucu yönetmenlerin sinemadaki fikir ayrılıklarını gösteren birer ayna niteliğindedir.
Üçlemenin ilk filmi olan Bleu (Mavi), özgürlük teması etrafında şekilleniyor. Filmin en güçlü yanlarından biri Julie'nin iç çatışmalarını abartısız ama bir o kadar da seyirciye hissettiren bir başrol oyuncusudur.
Üçlemenin eşitlik temasını ele aldığı ikinci filmi olan Beyaz'da , bir çiftin boşanma davaları ile başlıyor. Beyaz'da üçlemenin diğer filmlerinin aksine ünlü yönetmen Kieslowski, tematik rengi baskın renk olarak kullanmaz.
Serinin son filmi Kırmızı ise kardeşlik teması üzerine kurulmuş olsa da yalnızlığın en belirgin olduğu filmdir. Kırmızı rengin çekiciliği, arka fonda çalan müzik, karakterlerin boşlukta yok olma hissini ve bu boşluğu doldurma çabalarını anlatır. Filmde, başkarakter Valentine bir körlük dönemindedir ve film Valentine'nin bu körlükten uyanış dönemini anlatmaktadır. Fakat sevgiyi anlatan filmde, görünürde bir aşk yoktur.
Kieslowski, insan ruhunun derinlerini gözlediği üçlemesinde, sıra dışı anları ustaca yakalamayı başarıyor. Karakterlerin içinde bulundukları dünyanın onların kendi benliğini iyi analiz eden sineması, Kieslowski'nin kendi evreninden desteklenmektedir. Film, gösterime girdiği yıllarda birçok ödül aldı. Melies ödülünü kucakladı, Cannes Film Festivali'nde jürinin oldukça beğenisini, ödüllerini ve takdirini kazandı.
Yönetmen: Krzysztof Kieślowski
''Cyborg'lar acı hissetmezler. Ben hissederim. Bunu bir daha yapma.''
Terminator serisi nasıl doğdu?
Her şey, James Cameron'ın Roma ziyareti esnasında, gördüğü rüya üzerine başladı. Otel odasına kapanmış ve dış dünyadan kopan James, rüyasında gelecekten gelen bir Cyborg'un bir insanı öldürmeye çalıştığını gördü ve bu kurgu üzerine filmi yazdı.
1980'lerin en popüler bilim kurgu tasarımları olarak hatırlanan nükleer yıkım, insan görünümlü cyborg'lar gibi fikirlerin gerçekleştirilmesinin tarihi itibariyle teknik açıdan en mükemmel örneğini teşkil eden Terminatör, filmin yönetmeni ve yardımcı yazarı James Cameron'ı dünya çapında üne kavuşturmuş ve aksiyon filmleriyle yıldızlaşan Arnold Schwarzenegger'in ününü sabitleştirmesini sağladı.
Terminatör, çekildiği dönemden çok uzak bir gelecekte, 2029 yılında geçmektedir. Fütüristik filmde yeryüzü artık robotlar tarafından kontrol edilen ve bu robotlara karşı savaş veren bir grup insanlık direnişçisinin yaşadığı bir gezegendir.
Üçlemenin ilk filmi, 1984 yılında yayınlandı. Serinin ikinci filmi olan Terminatör 2: Kıyamet Günü 1991 ve üçlemenin son halkası olan Makinelerin Yükselişi 2003 yılında sinemaseverle ile buluştu.
Sinema tarihinin en önemli kötü karakterlerinden biri olan T-1000 robotunun vurulduğu efsane sahne için tam 8 ay uğraşıldığını ve 5 milyon dolar harcandığını biliyor muydunuz? Ya da serinin, ikinci filmdeki unutulmaz sahne için daha rahat çekilebilmesi silahın boyutları büyütüldüğünü?
Yönetmen: James Cameron
''Ona reddedemeyeceği bir teklifte bulunacağım''
Hala Corleone Ailesi'nin adını duymayan kaldı mı? Ya da'Baba serisini izleyip bu mafya filmlerinin neden bu kadar sevdiğini düşünmeyen?
Mario Puzo'nun 1969'da yayımlanan "Baba" isimli romanı Francis Ford Coppola'nın ellerinde sinema tarihinin efsane üçlemesine dönüştü. ''Baba'' üçlemesi, hiç kuşkusuz sinema dünyasının en önemli başyapıtlarından birisidir. Sinema dünyasının üç dev ismi Marlon Brando, Al Pacino ve Robert de Niro'nun isimlerini duyurduğu seri film, 1972, 1974 ve 1990 yıllarında çevrildi.
Diane Keaton, James Caan, Robert Duvall, Talia Shire, John Cazale, Andy Garcia, Sofia Coppola, Eli Wallach ve Joe Mantegna'nın da rol aldığı üçleme, Mario Puzo'nun şaheserinden sinemaya uyarlandı. ''Yönetmen ve konunun şahane evliliği'' olarak tanımlanan filmin kendi türünde eşi ve benzerinin hâlen çekilmediği konusunda tüm sinema otoriteleri hemfikir.
Yönetmen: Francis Ford Coppola
''Uzun zaman önce, çok uzak bir galakside...''
George Lucas tarafından yazılan Star Wars, sinema tarihinin en önemli filmlerindendir. Daha sonrada çekilen birçok bilim kurgu filmine de ilham kaynağı olan yapım, kısa sürede efsaneye dönüşüp nesiller boyunca izlendi.
İlki 1977, ikincisi 1980, üçüncüsü 1983 yılında çevrilen filmde perdeyi ünlü yönetmen George Lucas açtı. Seride, Mark Hamill, Harrison Ford, Carrie Fisher, Alec Guinness, Peter Cushing ve Anthony Daniels başroldeydi. ''Bilim kurgu filmlerinin babası'' olarak bilinen orijinal seri, sinema tarihinde her şeyin ilkini barındırıyordu.
Seyirciyi ''ışın kılıçıyla'' tanıştıran ''Yıldız Savaşları'', alanında efsane olmayı sürdürüyor. Serinin ilk üçlemesinden 16 yıl sonra, bizi hikâyenin öncesine götüren ikinci üçleme geldi.
Yapımcılar dokuz bölümden oluşan serinin altıncısı ile başlanmasını isteyince George Lucas seriyi altı filme indirdi ve dördüncü bölümle ilk Star Wars filmi çekildi. Hem tarihsel olarak doğru olması hem de sürpriz ögelerden kopmamak adına filmler 4-5-6-1-2-3 sıralaması ile izlenebilir.
Yönetmen: George Lucas
''Ne yazik ki, kimseye Matrix'in ne olduğu anlatılamaz. Kendin görmelisin. Bu son fırsatın. Buradan sonra dönüş yok. Mavi hapı alırsan hikâye biter. Yatağında uyanır ve istediğin şeye inanırsın. Kırmızı hapı alırsan Mucize Ülkesi'nde kalırsın ve sana tavşan deliğinin ne kadar derin olduğunu gösteririm. Unutma Sana gerçeği öneriyorum. O kadar.''
Bilim kurgu filmlerinde çığır açan film ''Matrix'' oldu. Başrolün önerildiği Will Smith'in ''böyle bir yapım hayal olur'' gerekçesiyle geri çevirdiği film, Smith'in hayallerinin dahi ötesine geçerek alanında bir numara oldu. Film aynı zamanda bir kapitalist eleştiridir.
Will Smith'in reddettiği rolü kabul eden Keanu Reeves, belki de yaşamının en iyi kararını verirken, Carrie Anne Moss, Laurence Fishburne, Hugo Weaving, Joe Pantoliano, Gloria Foster ve Monica Bellucci, seride kamera karşısına geçti. İlki 1999'da, diğer ikisi 2003 yılında gösterime giren ''Matrix'', sinema teknolojisinde çığır açmasının yanında bilim kurgu ile felsefeyi bütünleştirdi.
Tüm kültür endüstrisi ürünleri için geçerli olduğu gibi Matrix'in de gösterildiği her yer, sanal birer İdeolojik Şantiye Alanı'dır. Bu esas olarak; gerçek dünyadaki gerçek şantiyelerde, emeği sömürülerek hayatına devam etmek zorunda kalan çoğunluğun, zihinlerinde yürütülen bir inşa faaliyetini kapsar.
Yönetmen: Lana Wachowski