Yeşilçam sinemamızın neresinde?
Bir sokak ismi olmasına rağmen Türk sinema tarihinde film üretiminin oldukça fazla olduğu dönem Yeşilçam'dır. 1960'lı yıllarda, sinemanın ivme kazandığı bu dönemde Hollywood özentisi filmler çekilir. Toplumun derdinden uzak ve estetik değeri düşük olan bu tüketim eserleri ülkemizde her dönem tartışma konusu oldu. Peki, Yeşilçam Türk sinemasının neresinde?
Giriş Tarihi: 24.08.2023
09:14
Güncelleme Tarihi: 24.08.2023
10:04
🔹 Yeşilçam filmleri, belli bir kesime tepeden bakan, karikatürize edilmiş karakterler ortaya koyar. Ancak gerçek hayatta bunun bir karşılığı yoktur. Sinemada gösterilenler ile toplumda yaşananlar birbirinden oldukça farklıdır.
🔹 Konu ile ilgili Mesut Bostan şu ifadeleri kullanır:
"Kültürel birikimimizin bir parçası olarak görüyoruz. Ama Yeşilçam sineması tabiri, 1960'larda tamamen kültürel aşağılama, hatta neredeyse küfür gibi kullanılıyor."
🔹"Yeşilçam toplumu temsil ediyor mu?" sorusu hala bir tartışma konusudur. Çünkü Yeşilçam, toplumsal değerlerin çarpıtılarak aktarılması ve dönemin birlik beraberlik duygularını belki de farkında olmadan yansıtması ile kendi içerisinde çelişkileri bulunan yapımlardan oluşur.
🔹 1960'lı yıllarda ülkenin politik olarak zorlu süreçlerden geçtiği bir dönemde sinemanın nasıl bir noktada olduğunu Karaköse şöyle anlatır:
"Sinemaya baktığımızda Yeşilçam ve ağırlıklı olarak melodramları görüyoruz. Aslında o sosyal yapıyı dönemin filmlerinde neredeyse hiç görmüyoruz. Sadece sanki gerçeküstü masalsı bir dünya var, oradaki melodramlar, aşk, evlilik, intikam gibi öyküler var. Orada toplumu çok görmüyoruz ama arkadaşlığı, aileye bakışı biraz abartılı bir şekilde görüyoruz. Hollywood rüyası dediğimiz gibi bizde de herhalde bir Yeşilçam rüyası dönemi olmuş o dönemlerde."
Sinema tarihinin başlangıcı
MELODRAM
🔹 Yüksek kalite barındırmayan, tüketime yönelik, kopya etmek üzerine kurulu olan Yeşilçam, esasen karşıtlık üzerine kurulu, melodram türünde yapımlardır. Özellikle zengin - fakir ayrımını sıkça gördüğümüz filmler sınıfsal ve kültürel karşıtlıklara yer verir.
🔹 Konu ile ilgili Bostan, "Türkiye'de kültürel, toplumsal, sınıfsal karşıtlıklar çok derin. Edebiyat, tiyatro, opera bu kültürel karşıtlıkları gidermek bir yana tam tersine onları daha da artıracak şekilde Türkiye'de düzenlenmiş. Sinemanın burada bir etkisi var. Sinema 1950 sonrası özellikle Yeşilçam sinemasında bir uzlaşı anlatısı olarak ortaya çıkıyor. Toplumdaki karşıtlıklar, bir şekilde aşk denkleminde eşitleniyor. Geçmişte zengin fakir ayrımı çok temel bir ayrımmış demek ki sürekli onun üzerinden kurulmuş. Bugün de bu sefer kültürel karşıtlıklar üzerinden aynı mesele tartışılıyor" sözleriyle günümüz filmlerinde bu durumun, ekonomik karşıtlıklardan ziyade kültürel hayat tarzı üzerinden işlendiğini söyler.
STAR SİSTEMİ
🔹 Sinemanın belki de en gerçekçi olmadığı dönem Yeşilçam'a denk gelir. Yeşilçam, star sistemi adı verilen ve oyuncuların uzun yıllar boyunca şirketlerle anlaşmalı olarak rol aldığı bir film sektörüdür. Oyuncular için en önemli şey güzel görünmek ve çokça tanınmaktır.
🔹 Oyuncuların taşralıyı canlandırırken bile yaptıkları ağır makyajlar dikkat çeker. Dönemin filmlerinin tek gayesi güzel görünmek olan oyuncular, kılık kıyafet ve makyaj bakımından rolüne tamamen bürünemez. Bunun altındaki en büyük sebep star sistemidir.
🔹 Karaköse star sistemine dair şöyle konuşur:
"O dönemin star sineması oluşu, o starların güzel görünmeyi her şeyin önünde tutması de etkili oluyordu. Sonraları biraz daha oyunculuğun ön plana çıkması ile yönetmen sinemasında oyunculukların sadece güzel görünmek değil oynamak da olduğu dönemlere gelince zaten aynı oyuncuların nasıl dönüştüğünü de görüyoruz. Türkan Şoray'ın da Hülya Koçyiğit'in de çok daha toplumsal içerikli ve doğal dönemlerini görüyoruz."
Hafızalarda yer eden 10 film
SİNEMADA GÖÇ MESELESİ
🔹 Sinema, toplumda var olan bir ihtiyacı karşılar aslında. Özellikle 1950 sonrası İstanbul'a gerçekleşen beyin göçü, toplumun gündeminde olduğu gibi sinemanın da konusu olur.
🔹 Sinemada göç olgusu hakkında Bostan, "Yeşilçam'ı var eden, göç tecrübesi. Çünkü 1950 sonrası ortaya çıkan bir sinema. 1945 öncesi toplum kabaca daha statik bir toplumdu diyebiliriz. 1945 sonrası genel ekonomik, siyasi ve liberalleşme söz konusu oluyor. Yeşilçam da onun tezahürlerinden biri aslında. Sinema bir taraftan taşraya gidiyor, ulaşım, elektrik imkanları artıyor. Küçük beldelerde bile sinemalar kurulmaya başlıyor. Bir taraftan da 1950 sonrası İstanbul'a göç, Türk sinemasının bütün hikayesini oluşturuyor" der ve bu tecrübenin Türk sinemasının bütün hikayesi olduğunu değerlendirir.