27 Mayıs 1960 Darbesi'nin unutturulmuş mağduru; Zakar Tarver
1960 darbesinin ardından tutuklanarak camları gazete yapıştırılarak kapatılmış bir gemiyle Yassıada'ya götürülenler arasında iki dönem Demokrat Parti milletvekili yapan Zakar Tarver de vardı. Adnan Menderes ile sevk edildiği Yassıada'da gördüğü işkenceden hayatını kaybeden Tarver'in yaşadıkları, 27 Mayıs'ın bilinmeyen hikayeleri arasında yer alıyor.
Giriş Tarihi: 27.05.2019
11:51
Güncelleme Tarihi: 27.05.2019
12:10
Yedikule'deki Surp Pırgiç Hastanesi'nde 1923-1933 yılları arasında Radyoloji Klinik şefliğini yaptı. 1948-1955 yılları arasında başhekim olarak görev yaptı. 1942-43'de ise II. Dünya Savaşı yıllarında yüzbaşı rütbesiyle Sivas'ta tekrar askerlik görevini yaptı.
Bugün yayın hayatına devam eden Surp Pırgiç dergisinin kuruculuğunu üstlenerek, 'R. Zakaryan' ve 'Z. Kar' mahlaslarıyla Ermenice hikâyeler yazdı.
Siyasete ilk olarak İstanbul Belediyesi'nde Meclis üyesi olarak girdi. "O, çevresindekilerin yoğun ısrarları kıramayarak" milletvekili adayı oldu ve 1954'te milletvekili seçildi.
İKİ DÖNEM DEMOKRAT PARTİ MİLLETVEKİLLİĞİ YAPTI
1954 ve 1957 seçimlerinde DP'den İstanbul milletvekili seçildi ve iki dönem milletvekilliği yaptı. Mecliste sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi için çalışmalar yürüttü. Nüfusun 50 milyona yükseltilmesi, çocuk ölümlerinin önüne geçilmesi, 10 binin üstünde hekimin yetiştirilmesi, 5 bin kişilik tıp fakültesi ve eczacılık okullarının kurulması, Milli Sağlık Planı hazırlanması konusunda önergeler veriyor, Meclis'te Sağlık ve Sosyal Yardım Komisyonu'nda aktif olarak çalışarak Sağlık Vekili Lütfi Kırdar ile büyük bir mesai yapıyordu. Eğitimle ilgili konularda da ön plana çıkan Tarver, Avrupa'ya ve Amerika'ya gönderilen öğrencilerin dışarıdan ucuza kitap getirebilmeleri için bunlardan alınan vergilerin düşürülmesini öneriyordu.
"Bütün ilim ocaklarına mümkün olduğu kadar hibe ve yardıma teşvik edecek şerait içerisinde bulunalım. Bu ocaklara dışarıdan malzeme gelecek, gümrükten muaf olacaktır. Dahilden ve hariçten alacağı maddi yardımların tamamen muaf olması ilim ocaklarının teşvik edilmesi" temennisinde bulunacak kadar da eğitime önem verirdi.
DARBECİLERİN İŞKENCESİYLE KATLEDİLDİ
1960 darbesinin ardından tutuklanarak camları gazete yapıştırılarak kapatılmış bir gemiyle Yassıada'ya götürüldü. Kısa bir süre sonra Tarver'in ölüm haberi geldi. Resmi ölüm raporunda kalp krizi neticesinde vefat ettiği bildirilse de ölümüyle ilgili gerçek bu değildi. O, darbecilerin işkencesiyle katledildi.
Naaşı ailesine teslim edilen talihsiz mebusun cenazesi binlerce insanın katılımıyla Balıklı Ermeni Mezarlığı'nda defnedildi.
"DAYANAMAYACAĞIMI HİSSEDİYORUM"
Tarver'in o günlerde yaşadıklarını Hadi Hüsman, "Hatırladıklarım, Düşündüklerim" isimli hatıratında şöyle anlattı:
"İstanbul Mebusu Sayın Dr. Zakar Tarver, İstanbul'un, belki de Türkiye'nin belli başlı tanınmış röntgen mütehassıslarından biri... Sakin, dürüst, çok iyi bir insan. Yassıada'daki ilk günlerimizden birinde idi, havalandırmaya çıkarmışlardı, yanıma geldi, bitkin bir hali vardı: 'Hadi Bey, Yeşilyurt'tan motorla Yassıada'ya getirilirken yolda çok dövdüler bizi, kalbime de bir yumruk yedim. Son derece sarsıldım, dayanamayacağımı hissediyorum, göreceksiniz öleceğim. Hem de yakında... Şayet bir gün buradan çıkarsanız, sizden rica ediyorum, İstanbul'da akrabalarımı bulun ve size söylediklerimi onlara anlatın...' dedi. Çok müteessir oldum. Aziz arkadaşım Dr. Zakar Tarver, kısa bir süre sonra vefat etti."
YASSIADA'YA GÖTÜRÜLÜRKEN DARBEDİLDİ!
Celal Bayar'ın torunu Prof. Emine Gürsoy Naskali de bir röportajında Yassıada'da yaşananlara ilişkin, "Zakar Bey'in, Yassıada'ya götürülürken gemiye bineceği veya gemiden ineceği sırada görevli subay tarafından itilip düşürüldüğü, başını çarptığı ve darp edildiği anlatıldı. Ölümüne bu hadise sebep olmuş. Beyin kanaması olmuş, revire kaldırılmış. Bu olayı ben annemden dinledim. 'Öyle olduğunu nasıl kanıtlarız, bunu anlatacak şahidimiz var mı?' diye sormuştum anneme. Zakar Bey'le birlikte Yassıada'ya götürülenler hadiseyi o yıllarda bu şekilde anlatmışlar. Yani oradakilerin hepsi şahit. Aynı grup içinde bulunanlar görmüşler ve hadiseyi böyle anlatmışlar." ifadelerini kullanmıştı.