Arama
Sosyal medya devleri seçimleri nasıl etkiledi?
3 Kasım 2020 tarihinde gerçekleştirilen ABD Başkanlık Seçimi sonrası kimin kazandığı sorusu halen yanıt bulabilmiş değil. Bununla beraber seçime hile karıştığı, sosyal medyanın seçim sürecine müdahale ettiği konusu gündemden düşmüyor. Seçim gününden itibaren Başkan Trump'ın Facebook ve Twitter'daki sosyal medya paylaşımlarına sansür uygulanması ve erişiminin kısıtlanması, teknoloji devlerinin çıkarları doğrultusunda etik kuralları hiçe saydığını ortaya koyuyor. Sosyal medya devleri seçimleri nasıl etkiledi? Geleneksel medyanın ABD seçimlerindeki tavrı ne oldu? Trump iddialarında haklı mı?
New York Post gazetesinin ele geçirdiği, Joe Biden'ın oğlu Hunter Biden'a ait olduğu iddia edilen e-postalarda, Biden'ın Başkan Yardımcısı olduğu dönemde, oğlunun Ukraynalı enerji şirketi Burisma ile ilişkisi ortaya çıkmıştı.
Facebook'un yaptığı açıklamada, söz konusu haberin "doğru bilgi içerme" standartlarına uygunluğunun incelendiğini, bunu yaparken de haberin erişiminin kısıtlandığı bildirilmişti. Twitter ise haberle ilgili bağlantıların ya da görsellerin paylaşılmasını engellediğini duyurmuş; "hacklenme yoluyla elde edilmiş belgelerin paylaşılmaması" ilkesine dayandıklarını açıklamıştı.
Doç. Dr. Yusuf Özkır'ın AA'da yayınlanan analizine göre, ABD'de 3 Kasım'daki başkanlık seçimlerinde sosyal medya platformlarında yaşananlar, giderek büyüyecek yeni bir tartışma ve tehdit dalgasını uzun süre gündemde tutacak.
Sosyal medya şirketlerinin Joe Biden lehine ve Trump aleyhine pozisyon alması "ifade özgürlüğü" gibi büyülü bir kavram üzerine inşa edilen imajı da yok etmiş durumda.
ABD seçimlerinde 88 yerel ve ulusal gazeteden sadece üçü Trump'a desteğini açıklamıştı. New York Times, Wall Street Journal, Washington Post, Time ve Atlantic, Trump'a destek veren yayın kuruluşları.
Trump'a yakınlığı bilinen New York Post'un Twitter hesabı ise Biden aleyhine bir haberinden dolayı 14 gün boyunca sansürlenmişti.
ABD'de hem geleneksel hem de sosyal medya mecralarının Trump'a karşı ortak cephe alması, bu platformların seçim sürecinin aktif unsurları olduklarını ortaya koyuyor.
Trump'ın bu mecralarda içeriklerinin sansürlenmesi ise hem teknoloji şirketlerinin sahiplik yapısını hem de yeri geldiğinde lobicilik faaliyetleri yürüttüklerini; bunun ise hiçbir etik kurala dayanmadığını, küresel iletişim akışı üzerinde kontrol mekanizma kurduklarını kanıtlar nitelikte.