18 maddede cülus töreni hakkında bilinmesi gerekenler
Sözlükte oturmak anlamına gelen cülus, kadim saltanat geleneğiydi. Osmanlı döneminde sultanlar, büyük ve ihtişamlı törenlerle tahta çıkarlardı. Saltanat değişiklikleri imparatorluğun dört bir tarafında büyük şenliklerle kutlanırdı. Payitaht, Osmanlı tarihinin en önemli merasimlerine sahne olurdu. Peki, yeni hükümdarlara nasıl dua edilirdi? Padişahlar ne tören sırasında ne giyerdi? Tahta çıkış merasimi nasıldı?
Giriş Tarihi: 21.05.2020
15:55
Güncelleme Tarihi: 21.05.2021
13:41
OSMANLI TARİHİNİN EN İHTİŞAMLI MERASİMİ
Yeni hükümdarın saraydaki biat merasiminden sonra halk içine ilk çıkışı, kılıç kuşanma münasebetiyle tertiplenen alayla olurdu. Bu Osmanlı tarihinin en önemli ve ihtişamlı törenleriydi. Avrupa'daki taç giyme töreni, Osmanlı'daki kılıç kuşanmaya denk gelir.
Kılıç alayları iki aşamada icra edilirdi. Kılıç alayı denilen birinci aşama, merasimin yapıldığı yere kadar gelinişi ihtiva ederdi. İkinci kısım ise mukaddes emanetlerden olan kılıçlardan birinin kuşanma safhasıdır. Buna taklîd-i seyf denirdi.
PADİŞAHLAR HANGİ KILIÇLARI KUŞANDI?
Padişahlar, Peygamberimizin, Hazreti Ömer'in, Halid bin Velid'in, Osman Gazi'nin, Yavuz Sultan Selim'in kılıçlarını kuşanırlardı. IV. Murad, Peygamberimizin ve Yavuz Sultan Selim'in kılıçlarını kuşanmıştı.
Yıldırım Bayezid ve II. Murad'a Bursa'da Emir Sultan kılıç kuşatmıştı. 16. yüzyılın sonlarından itibaren Eyüp'te kılıç alayları yapılmaya başlandı. Edirne'de tahta çıkan II. Mustafa ve II. Ahmed ise Eski Camii'de kılıç kuşandı. Cülûsun on beşinci günü yeni padişahın Mukaddes Emanetler Dairesi'ne gitmesi ve kayıt defterlerini gözden geçirmesi de âdetti.
PADİŞAHLARIN MÜHR-İ HÜMAYUNU
Tahta çıkan hükümdarlar askere ve devlet ricaline bir defaya mahsus olmak üzere cülus bahşişi dağıtır ve maaşlarına zam yaparlardı. Padişah, cülustan sonra kendi adına mühr-i hümayun denilen mührü kazıtırdı. Bu mührün biri saltanat değişikliğiyle görevden alınan eski sadrazama veya hükümdarın tayin ettiği yeni sadrazama verilirdi.
Osmanlı da ilk cülus bahşişini Yıldırım Bayezid döneminde verildi ve bu âdet Fâtih Sultan Mehmet veya oğlu II. Bayezid zamanında kanun haline getirildi. Tahta çıkan padişahın, "Kullarımın bahşiş ve terakkîleri makbulümdür, verilsin " demesi, ardından başçavuşun ölen padişaha ve yeniçerilere dua etmesi, çavuşların da "âmin" demeleri ve bütün bu sözleri askerin işitmesi âdetti.
SULTANLARIN MERASİM KIYAFETLERİ
Cülus törenleri sırasında bazı padişahlar başlarına yûsufî denilen bir sarık sarar veya bu adla anılan bir serpuş giyerlerdi. Evliya Çelebi'nin aktardığına göre Hz. Yusuf'a ait olan bu sarığı Yavuz Sultan Selim Mısır'dan getirdi. IV. Murad kılıç alayından sonra hırka-i şerife yüz sürdü ve Hz. Yusuf'a ait olduğu düşünülen sarığı başına giyerek iki rekat namaz kıldı.
IV. Mehmed cülûsu sırasında henüz yedi yaşında olduğundan dolayı başına, üzerine beyaz tülbent çekilen kavuk türü olan mücevveze giydi. Edirne'de cülûs eden II. Ahmed ise yûsufî destarın İstanbul'da kalmasından dolayı geçici olarak küçük bir destara iki büyük zümrüt sorguç takılmak suretiyle yapılan sarığı giydi. III. Ahmed, cülûsu sırasında sırtına padişahlara mahsus samur kapaniçe giydi ve üç sorguçla süslenmiş yûsufî sarığı sardı. Aynı şekilde III. Selim de cülûsunda başına yûsufî serpuş giydi.
Kapaniçe : Devrik yakalı, kolsuz, kol yerine omuzlarında kısa parçalar ve yakasının arkasında hemen hemen yere kadar uzanan enli iki şerit bulunan gösterişli kürk