Arama

27 Mayıs 1960 Darbesi edebiyatımıza nasıl yansıdı?

Hayatla beslenen edebiyatımız, ülkemizde yaşanan siyasal, sosyal değişimlerden etkilendi. Tarihimizdeki darbeler de bu sebeple edebiyatçılarımızın sırt çevirdiği meseleler arasında olmadı. Fakat sanatçılarımızın demokrasi tarihine vurulmuş ilk darbeye ve Adnan Menderes'in idamına bakışı insanı hayrete düşürecek şekildeydi. Trajik olaylar, edebiyatçılar tarafından görmezden gelindi, hatta demokrasi tarihinin kara lekesi olan bu darbe açıkça alkışlandı. Öyle ki Adnan Menderes'in darbeyi hak ettiği gibi bir algı oluşturmaya çalıştılar. Peki, 27 Mayıs 1960 Darbesi edebiyatımıza nasıl yansıdı? Ahmet Hamdi Tanpınar'ın okurlarını hayrete düşüren tutumu neydi?

◾ 27 Mayıs 1960 Darbesi'nde yaşanan trajik olaylar edebiyatçılar tarafından görmezden gelindi, hatta demokrasi tarihinin kara lekesi olan bu darbe açıkça alkışlandı. Öyle ki Adnan Menderes'in darbeyi hak ettiği gibi bir algı oluşturmaya çalıştılar. Bu durum bir nevi 12 Eylül Darbesi'nin davetçisi oldu.

◾ 1960 darbesi, çok partili hayata geçtikten sonra, halkın büyük bir çoğunluğunun oylarıyla iktidara gelen Demokrat Parti ve Menderes'e karşı yapılan bir askerî müdahaleydi. Bu müdahalede kuşkusuz CHP'nin teşviklerinin rolü vardı.

◾ Yön dergisi ve Doğan Avcıoğlu'nun etrafında toplanan edebiyatçılar, halkın bir devrim yapacak bilinçte olmadığını düşünerek, ordunun devrimci bir müdahale yapmasını savunuyorlardı.

◾ Bu kişiler, 60 darbesini de destekleyip bu kanlı müdahaleyi genelde "devrim" olarak ele aldılar. Bu sebeple solun Demokrat Parti'ye bakışı, genelde İkinci Meşrutiyet dönemindeki 'Jöntürk'çü bakışla örtüşür.

◾ Tıpkı Jöntürklerin Sultan Abdülhamid'e baktıkları gibi, 'sol edebiyatçılar' olarak adlandırılan bazı yazarlar da bu dönemde Demokrat Parti ve Adnan Menderes'i baskıcı, özellikle öğrencilere şiddet uygulayan bir iktidar olarak ithamda bulundular.

◾ O günlerde, daha sonra darbeye zemin hazırlamak amacıyla yapıldığı belli olan öğrenci hareketlerini şiirlerinde yücelttiler. Bu olaylarda öldürülen Turan Emeksiz ve Nedim Özpulat'a şiirler yazdılar, Emeksiz'in öldürülmesinden hareketle iktidarı 'faşist'likle suçladılar, ölen gençleri "devrim şehidi" olarak tasvir ettiler.

◾ Nazım Hikmet'in "Beyazıt Meydanındaki Ölü", Enver Gökçe'nin "Turan Emeksiz" başlıklı şiirleri, bunun en örnekleridir.

◾ 60 Darbesini şiirlerine konu edinen bir başka "sol" görüşlü şair de İkinci Yeni'nin ünlü ismi Cemal Süreya. Şairin bu minvalde kaleme aldığı ilk şiir "555 K"di. Şiirin başlığı aslında o günlerde solcu öğrencileri, Demokrat Parti iktidarını ve Turan Emeksiz'in öldürülmesini protesto etmeye çağıran bir parolanın kısaltmasıydı. Anlamı; 5. ayın, 5. gününde, saat 5'te Kızılay Meydanı'nda buluşalım demekti.

◾ Cemal Süreya'nın günlüklerinde belirttiği üzere o ve arkadaşları da bu eyleme katıldı ve şair bu şiirini söz konusu eylem üzerine kaleme aldı. Cemal Süreya da diğer örneklerdeki gibi, şiirinde Demokrat Parti iktidarını baskıcı ve işkenceci olarak ithamda bulunmuştu. Demokrat Parti dönemini; "Karanfil bıyıklı genç teğmenleri/Ak saçlı profesörleri, öğrencileri" öldüren, sindiren bir iktidar olarak eleştiriyordu. Ona göre 'Millet hayınları' yani iktidarı, elinde tutanlar masum gençlerin kanına girmişlerdi.

◾ Süreya'nın bu bağlamda yazdığı bir başka şiiri 'Kısa Türkiye Tarihi II' de darbe anayasasını "gül" devrine benzeterek över. Şöyle der:

"Üç anayasa ortasında büyüdün
Biri akasya
Biri gül
Biri zakkum"

◾ Şiirdeki akasya, 1924 Anayasası; "gül", 1960 Anayasası; "zakkum" ise 12 Eylül Anayasasıdır. Cemal Süreya, demokrasi tarihimiz için unutulmayacak bir kara leke olan bu darbe anayasasını Türkiye'deki en demokratik ve en özgürlükçü anayasa olarak gördü.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN