500 yıl süren Osmanlı geleneği: Surre Alayı
Osmanlı'da 500 yıl süren bir gelenek olan Surre Alayı'nın, her yıl hac mevsiminde hacca gitmek isteyenlerle birlikte pek çok kıymetli eşya ile kutsal mekânlara gönderildiğini biliyor muydunuz? Ya da bu alayın, İstanbul'dan dualarla yola çıkıp, Haremeyn'e giderek ahaliye, zahitlere ve ihtiyaç sahiplerine emanetlerini ulaştırdığını? Sizler için, "infâk" emrinin en güzel örneklerinden biri olan, Surre Alayı hakkında bilinmeyenleri derledik.
Giriş Tarihi: 26.03.2019
12:21
Güncelleme Tarihi: 19.02.2020
13:24
İLK 'SURRE'Yİ HANGİ PADİŞAH YOLLADI?
Osmanlı Devleti'nde ilk bilinen Surre Alayı Yıldırım Beyazıd tarafından Edirne'den gönderildi. Gönderilen hediyeler arasında 80.000 altın da vardı. Bu geleneği Çelebi Mehmet, İkinci Murat Han ve Fatih Sultan Mehmet artırarak devam ettirdi. Yavuz Sultan Selim döneminde halifeliğin Osmanlı'ya geçmesiyle bu daha da sistemleştirildi. Haremeyn-i Şerif'e her şeyin en güzelini layık gören Osmanlı, surre alaylarına özellikle dikkat ediyordu.
Osmanlı padişahları, 923'te Haremeyn'in Osmanlı yönetimine girmesinden itibaren surreyi düzenli biçimde gönderdiler. Bu anlamda ilk surrenin daha Yavuz Sultan Selim Kahire'de iken yollandığı bilinmektedir.
Devletin en zor zamanlarında da devam eden alaylar, Haremeyn evkafı nazırı darüsseade ağalarının sorumluluğuyla hazırlanırdı. Gönderilecek para ve eşyaların listesini gösteren surre-i hümayun defterini darüsseade ağasının yazıcısı ve Haremeyn müfettişi mühürlerdi. İmzalana deftere nişancı tuğra çekerdi. Daha sonra ise padişahın Mekke emirine hitaben yazdırdığı name-i hümayun kızlar ağası tarafından surre eminine teslim edilirdi.
Her yıl Recep ayının girmesiyle birlikte İstanbul'da surre alayı hazırlıkları başlardı. Recebin on ikinci günü padişahın da katıldığı büyük bir merasim yapılırdı.
Surrelerin kaynakları arasında en önemlisi Haremeyn vakıfları idi . Osmanlı topraklarında mevcut hânedan mensuplarına ve devlet erkânına ait büyük vakıfların birçoğunun gelirlerinin bir kısmı Haremeyn'e tahsis edilmişti. Bunların dışında devlet hazinesinden, Hazîne-i Hâssa'dan ve ferdî bağışlardan önemli miktarda maddî destek gelirdi.
Ayrıca hânedan mensuplarının, devlet erkânının ve halktan dileyenlerin hazırladıkları hediye ve paralar "ferâşet çantası" denilen, bir yüzünde gönderenin, diğer yüzünde alıcının adı ve adresi yazılı deri çantalara konularak Evkaf Nezâreti'ne teslim edilirdi. Bunlar da surre alayı ile gönderilirdi. Dönüşte bu çantalar, içinde Haremeyn'den yollanan hediyeler olduğu halde sahiplerine iade edilirdi. Bütün bunlar o yılın surre ve ferâşet defterlerine kaydedilirdi.
ALAYIN GÜVENLİĞİ NASIL SAĞLANIYORDU?
Surre alayının güvenliği güzergâh üzerinde bulunan sancak beyi, beylerbeyi veya valilerce sağlanırdı. 1863 yılı surre alayının Payas civarında eşkıya saldırısına uğrayıp surrenin gasbedilmesi ve bir sonraki hac mevsimine kadar bölgede güvenliğin sağlanamaması yüzünden 1864'ten itibaren denizyolu tercih edildi ve Beşiktaş İskelesi başlangıç noktası oldu. 'Surre emini'ne sadrazam huzurunda kendisine "hil'at" giydirilirdi.
Surre alayına kalabalık bir maiyet halkıyla beraber muhafız askerler de refakat eder, ayrıca alaya İstanbul'dan ve güzergâh üzerindeki yollardan da hacca gitmek isteyenler katılırlardı. Surre alayı Şam'a varınca, surrenin götürülmesinden sorumlu surre emini, görevini emirü'l-hac mevkiindeki Şam beylerbeyine devrederdi. O da surreyi Mekke'ye ulaştırır, hediyelerin dağıtımı yapıldıktan ve hac farizası yerine getirildikten sonra Mekke şerifinin padişaha hitaben kaleme aldığı bir teşekkür ve dua mektubuyla birlikte alay yine aynı güzergâhı takip ederek İstanbul'a geri dönerdi.