9'uncu yüzyıldan günümüze Müslüman mirası üniversiteler
Geçmişten günümüze, üniversiteler daima ilmin kaynağı ve taşıyıcısı oldular. Temelleri İslam coğrafyalarında atılan üniversiteler, ilahi bir emir olan "ilim öğrenmenin" asırlar boyunca en büyük temsilcileriydiler. Dünya üzerinde ilmin taşıyıcısı olan ilk üniversiteler, 9'uncu yüzyılda Müslümanlar eliyle kuruldular ve bazıları bugün dahi eğitimine devam ediyor.
Giriş Tarihi: 23.10.2018
15:57
Güncelleme Tarihi: 23.10.2018
16:57
EN ESKİ ÜNİVERSİTELER MÜSLÜMAN COĞRAFYASINDA
Geçmişte İslam coğrafyalarında ilköğrenimini tamamlayan öğrenciler, okula devam ederek Arapça ve şiir, mantık, cebir, biyoloji, tarih, hukuk ya da ilahiyat eğitimi alabiliyorlardı. Bunlara ek olarak, bilimsel akademilere de rastlanıyordu.
Okul ve üniversite eğitimi arasında benzer bazı yönler bulunuyordu. Her iki eğitim de camide ve camilerin bulunduğu, bir yaşam kompleksi olarak tanımlayabileceğimiz külliyelerde başlıyordu.
Arap kültüründe dini uygulama mekânıyla yükseköğrenim mekânı, birbiriyle bir bütündü. Başka kültür ya da dillerde bunun bir örneği bulunmuyor. Camilerle özdeşleşen Müslüman külliyelerinden bazıları, dünyanın en eski üniversiteleri olarak tanınıyor.
İBNÜ’L HEYSEM VE İBN HALDUN’UN DERS VERDİĞİ ÜNİVERSİTE
Bu meşhur üniversitelerden birisi, kuruluşundan bin üç yüz yıl sonra dahi eğitimine devam eden El-Ezher Üniversitesi'dir.
Mısır'da yükseköğrenimin odağı olan El-Ezher, her dönemde en seçkin aydınları kendisine çekmiştir. Bu üniversite, çok eski olması kadar, mezun ettiği önemli kişiliklerle de ünlüdür.
Görmenin nasıl gerçekleştiğini keşfeden İbnü'l Heysem burada uzun süre yaşamış, 14'üncü yüzyılın önde gelen sosyoloğu İbn Haldun burada ders vermiştir.
BİR KADIN ÂLİMİN YAPTIRDIĞI İLK ÜNİVERSİTE
İlimle hemhal olmuş bir başka külliye de Fas'ın Fes şehrindeki Karaviyin'dir.
Bu üniversite, İdrîsîlerin yönetimi döneminde, 841 yılında, dindar bir kadın olan Fatıma El Fihrî tarafından cami olarak yaptırıldı.
İyi eğitim görmüş bir kadın olan Fatıma, başarılı bir işadamı olan babasından büyük bir miras kalması üzerine bu servetin tamamını Fas'taki halkın ihtiyaçlarına uygun bir cami/üniversite yaptırmak için kullanmaya söz verdi.
ÜNİVERSİTE YAPILANA KADAR HER GÜN ORUÇ TUTTU
İnşaat öncesinde, binanın yapımında kullanılacak malzemenin tamamının aynı ülkeden getirilmesini şart koşan Fatıma, projenin başlamasından tamamlanmasına kadar her gün oruç tutacaktı.
Fatıma El Fihrî, mensubu olduğu topluma bir eğitim merkezi kazandırmak istemişti. Bazı ulu camiler gibi, Karaviyin de kısa sürede gelişerek din ve siyasetin öğretildiği ve tartışıldığı bir yere dönüştü.
Burada verilen derslerin kapsamının başta tabiat bilimlerinde olmak üzere kademeli olarak genişletilmesiyle birlikte, tarihin ilk üniversitelerinden biri unvanını alan bir merkez ortaya çıktı.
DÜNYANIN DÖRT BİR YANINDAN ÂLİM GELİYORDU
Üniversite oldukça iyi bir donanıma sahipti. Başta "muvakkithane" de bulunan usturlaplar olmak üzere astronomi aletleri, kum saatleri ve zamanı hesaplamakta kullanılan diğer aletler ile mücehhezdi.
Astronominin yanı sıra Kur'an ve ilahiyat, fıkıh, kelam, şiir ve nesir, mantık, aritmetik, coğrafya ve tıp eğitimi veriliyordu. Ayrıca dil bilgisi, İslam tarihi, kimyasal elementler ve matematik alanlarında dersler mevcuttu.
Derslerdeki bu çeşitlilik ve öğretim kalitesinin yüksekliği, dünyanın dört bir yanından bilim insanlarını ve öğrencileri buraya çekiyordu.
Üniversitelere yapılan başvuru sayısı o kadar fazlaydı ki, günümüzde olduğu gibi, bir öğrenci seçme sistemi uygulanmak zorundaydı. Aranan şartlar arasında Kur'an-ı Kerim'in tamamının öğrenilmesi ile iyi derecede Arapça ve fen bilgisi yer alıyordu.