Abdülhamid’in 33 yıllık başarısının sırrı neydi?
O, koskoca bir imparatorluğun en zor dönemlerinin mirasını omuzlarına alan bir hükümdardı. Üç kıtaya hükmetmiş Osmanlı Devleti, tarihinin en zor dönemlerini yaşıyordu. Sultan Abdülhamid, tüm bu zorluklara göğüs germiş, milletinin başında dimdik ayakta duruyor, elinde tuttuğu İslâm sancağından bir an olsun ayrılmıyordu. 33 yıl boyunca hükümdarlık yapan Ulu Hakan'ın başarı sırlarını sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 14.05.2019
16:43
Güncelleme Tarihi: 14.05.2019
17:54
Abdülhamid Han, disiplinli bir sultandı. İşleri zamanında takip etmek en büyük özelliklerinden biriydi. Yapılan müracaatlar intizam içerisinde tetkik edilir ve hiçbir kâğıt parçasının kaybolmasına, hiçbir muamelenin kontrolden kaçmasına ve işlerin uzamasına müsaade etmezdi. Aynı zamanda getirilen ve gönderilen evrakların kayıtlarına çok büyük hassasiyet gösterirdi. Kendisine arz olunun şeylerle kendisinin verdiği emirlerin kayıp ve tahrif olmamasına çok dikkat ederdi.
Marifet, yabancı medeniyetleri körü körüne taklit değil, faydalı olanı alarak bünyeye adapte etmektir. Batı'daki bilim ve teknolojideki ilerlemenin sebepleri ve teknolojideki yenilikleri ülkeye getirmek için öğrenciler gönderdi. Sultan, Batı medeniyeti hakkında şunları söylemektedir:
"Avrupa'nın medeniyetine (bilim ve teknoloji alandaki) daima takdir ederim.Fakat Hıristiyanlığı (kültürlerini) hiçbir zaman Müslümanlığa tercih etmedim ve üstün taraflarını da görmedim. Başkalarını gelişi güzel taklit etmekten hoşlanmadım. Marifet, bu medeniyeti kendimize uydurabilmektir. Ben bu medeniyetin iyi taraflarını hatta sarayıma getirdim."
II. Abdülhamid Han, iyi bir okuyucuydu. Şehzadelik yıllarında başlayan kitap okuma sevgisi ömrü boyunca devam etti. Çok zengin bir kütüphane yaptırdı. Dünyanın her tarafından getirilen eserlerle donatıldı. Sultan, gece yatmadan önce kitap okuturdu. Kızı Ayşe Sultan, yazdığı hatıratında babasından bu konuda şunları nakletmektedir:
"Gündüzleri beni meşgul eden işlerin ağırlığından kurtulmak, 20 zihnimi başka taraflara sevk edip düşüncelerimi defetmek ve rahat uyuyabilmek için her gece odamda kitap okutuyorum. Okuttuğum eserler ciddi olursa büsbütün uykum kaçıyor. Onun için bir takım romanlar tercüme ettiriyorum." Der ve gülerek ilave ederdi: "Küçüklüğümde dadım bana ninni söylerdi. Şimdi de okunan kitaplar aynı tesiri yapıyor. Esasen yarı dinliyor, yarı dinlemeden uykuya dalıyorum. İşte benim uyku ilacım budur."
II. Abdülhamid Han, istisnalar haricinde erken yatıp erken kalkardı. Güneş doğmadan kalkar, sabah namazını kılarak dualar eder, Kur'an-ı Kerim okur, ibadetini yaptıktan sonra kahvaltısını yapardı.
II. Abdülhamid Han'ın en önemli sırlarından biri kuvvetli imana sahip olmasıydı. 33 yıllık saltanatı boyunca gücünü bu iman kuvvetinden aldı. Ülkeyi kalkındıracak tek unsurun eğitim, onun da temelinin din olduğunu sık sık tekrar ederdi. Osmanlı'nın huzuru ve güçlenmesi İslamiyet'in yükselmesine bağlı olduğunu düşünürdü.
II. Abdülhamid Han, Osmanlı devletini ayakta tutan temel gücün İslamiyet olduğuna inanmaktaydı. "İmparatorluğumuz, din, iman ülkesidir ve öyle kalacaktır. Eğer din anlayışı yıkılırsa, imparatorluğun sonu gelmiş demektir. Kendi programımızı tatbik etmeliyiz. Ve her şeyden evvel İslamiyet'in gösterdiği yolda gitmeliyiz. Hiçbir padişah başka türlü hareket edemez ve etmemelidir. Eğer yeniden canlanmak, eski kuvvetimizi bulmak, eski büyüklüğümüze erişmek istiyorsak bize bu kudreti vermiş olan, Avrupa'nın sözüm ona medeniyetini taklit etmek değil, bilakis kudretimizin esas olan İslamiyet'e dönmektir.''