Abdülhamid'in az bilinen 10 eseri
Sultan II. Abdülhamid, payitahtın dört bir yanında yeni eserler yaptırdı ve eski eserleri ihya etti. Bugün İstanbul'daki 68 askeri yapıdan 37'sinin II. Abdülhamid Han'ın eseri olduğunu biliyor musunuz? Ya da Beyazıt Devlet Kütüphanesi'nin kurulması için şahsi bütçesinden yardımda bulunduğunu? Sizler için, Abdülhamid'in az bilinen 10 eserini derledik.
Giriş Tarihi: 16.04.2019
14:59
Güncelleme Tarihi: 15.09.2019
19:37
POSTA VE TELGRAF NEZARETİ (BÜYÜK POSTANE)
Sirkeci'de bulunduğu sokağa ismini veren Büyük Postane, Sultan II. Abdülhamid döneminde, Posta ve Telgraf Nezareti binası olarak inşa edilmiştir. 1905'te yapımına başlanıp 1909 yılında tamamlanan binanın mimarı, Birinci Ulusal Mimarlık Akımı'mızın önemli şahsiyetlerinden Mimar Vedat Bey'dir. Bina ülkemizdeki en büyük postane binası olma özelliğine sahiptir.
Osmanlı'da posta ve postane hizmetlerinin serencamına göz attığımızda, 1840 yılında kurulan Posta Nezareti posta hizmetlerini düzenlemek amacıyla kurulmuş, Eminönü'nde Yeni Camii arkasında alt katı postane, üst katı posta nezareti olarak iki katlı ahşap yapıda hizmet vermeye başlamıştır.
Büyük Postane binası, her yönüyle döneminin en önemli mimarlık anlayışının ürünüdür. Ön cephesiyle dikkatleri üzerine çeken ve son derece hareketli olan binanın üç girişi bulunmaktadır.
Postanenin giriş kapısının orta kısmında ve kemerin üstünde çini üzerine kufi hatla yazılmış, "Posta ve Telgraf Nezareti" ibaresi okunmaktadır. Bu ibareyi, Sultan II. Abdülhamid devrinin meşhur gazeteci ve yazarlarından Mehmed Tevfik Ebuzziya yazmıştır. Lacivert zemin üzerine beyaz olarak yazılan kitabenin sağ ve sol tarafında kalan kemerlerin üstündeki çinilerde, geometrik süslemeler yer almaktadır.
Bir dönem İstanbul Radyoevi olarak da hizmet veren Büyük Postane binası, günümüzde de kuruluş amacına uygun olarak, posta, telgraf ve telefon, pul bölümlerinden ve müzeden meydana gelmektedir.
AT MEYDANI (HİPODROM) PROJESİ
Şehir tarihimiz açısından İstanbul'un simge mekânlarından birisi olan Bizans'ın Hipodrom'u, Osmanlı Devleti'nin At Meydanı, Osmanlı dönemi boyunca açık bir alan olarak kullanılmıştır. Bizans döneminde olduğu gibi dönemin çeşitli faaliyetlerine şahitlik etmiştir. At Meydanı ismi verilen mekânda yer yer cirit ve at yarışlarının yapıldığı, Osmanlı hanedanının düğün ve sünnet gibi görkemli şenliklerinin düzenlendiği, hatta Fatih Sultan Mehmed'in de gürz talimi yaptığı bilinmektedir.
Lady Montegu 10 Nisan 1718 tarihinde, İstanbul'dan Lady Bristol'e yazdığı mektupta, ''Laf aramızda Londra'daki St. Paul Kilisesi Ayasofya ile kıyaslanmayacağı gibi en bakımlı meydanlarımız da At Meydanı ile boy ölçüşemez'' diyordu.
Fakat devrin her türlü siyasal ve kültürel gelişimlerine şahitlik etmiş meydan zamanla bakımsız kalmış, yangınlar ve depremler sonrasında açık alana sığınma ihtiyacı hisseden vatandaşların kurduğu geçici barakalarla tarihi meydan bakıma muhtaç hale gelmiştir.
At Meydanı'nı düzenlemeye yönelik ilk ciddi adım Sultan Abdülaziz döneminde atılmış, 1856 yılında Yılanlı Sütun ve Dikilitaş'ın temellerinde kazılar yapılmıştı. Kazıları yapan İngiliz arkeologlar, At Meydanı'nın orijinal seviyesini tespit etmişlerdir. 1861 yılında Zaptiye Nazırı Hüsnü Paşa'nın girişimi ile meydan, bir park olarak düzenlendi.
Bu hususta diğer bir ciddi girişim ise Sultan Abdülhamid'in iradesiyle gerçekleşti. Ticaret Mektebi, Defter-i Hakani Nezareti, Baytar Mektebi bu dönemde yapıldı. Sultan'ın ikinci girişimi, 1899'da Alman İmparatoru II. Wilhelm de meydanın kuzey ucunda yapılması için bir çeşme hediye etti.