Arama

Abdülhamid'in emriyle kurulan İstanbul'daki hastaneler

Şehr-i İstanbul'un sevdalısı Sultan II. Abdülhamid, mevcut düzensizliğin önüne geçmek ve yeni yatırımlar yapmak kaydıyla can çekişen şehre yaşanırlık kazandırmak istiyordu. Abdülhamid'in siyasi yönü ile birlikte, Osmanlı vatanına kazandırdığı eserleri konuşmak, onun çağın gerekliliklerini ve ilerisini düşündüğünün bir kanıtıdır. Peki, Abdülhamid'in emriyle kurulan İstanbul'daki hastaneler hangileriydi?

  • 10
  • 20

Hekimlerin bu başarısının Sultan II. Abdülhamid Han da nişan vererek takdir etmiştir. Ayrıca harpte yaralanan askerlerden koltuk değneğine ihtiyacı olanlar tespit edilerek, Sultan'ın bizzat kendi eliyle sarayın marangozhanesinde yaptırdığı bastonlar yaralı askerlere hediye edilmiştir.

Sultan II. Abdülhamid Han hastanenin, oğlu Abbürrahim Efendi'nin sünnet olduğu gün açılmasını ister. Şehzade'nin sünneti nedeniyle Sultan Abdülhamid, zengin yoksul başvuran bütün ailelerin çocuklarının da Sergi Dairesi, Gümüşsuyu Hastanesi, Haydarpaşa Hastanesi'nde sünnet edilmesini emreder.

5 Haziran 1889 tarihinde resmi açılışı yapılarak hizmete giren hastanenin diğer hastaneler gibi ücretli olmadığını, din ve etnik ayrım yapılmadan tüm çocukların masraflarının padişah tarafından karşılanacağı bilgisi açılışa gelen İngiliz yetkiliye ifade edilmiştir.

  • 11
  • 20
DARÜ’L-KELB (KÖPEK HASTALIĞI VE KUDUZ TEDAVİHANESİ)
DARÜ’L-KELB KÖPEK HASTALIĞI VE KUDUZ TEDAVİHANESİ

Sultan II. Abdülhamid tarafından 1887'de Demirkapı'da Mekteb-i Tıbbıye-i Şahane içinde kurulan Darü'l-Kelb Tedavihanesi Dünya'nın üçüncü, Doğu ülkelerinin ise ilk kuduz hastalığı tedavi merkezi olmuştur.

Salgın hastalıklar, tarihsel süreç içinde insanlığın en büyük afetlerinden olmuştur. Bu hastalıklar içme suyundan, yemeklerden, hayvanlardan ve insandan insana geçmek suretiyle toplumda büyük etkileri olmuş, kitlelerin sosyal, ekonomik ve psikolojik olarak sıkıntılarına sebebiyet vermiştir.

33 yıllık saltanat: 33 fotoğrafla Abdülhamid

  • 12
  • 20
PASTEUR'ÜN EN BÜYÜK DESTEKÇİSİ
PASTEUR’ÜN EN BÜYÜK DESTEKÇİSİ

19. yüzyılda da, insanlığı en çok tehdit eden salgın, köpek ısırması sonucu ölümlere neden olan kuduz hastalığıdır. O dönemde, kuduz hastalığının tedavisi için ısırılan bölgeye kızgın demir ile dağlama yöntemi kullanılmışsa da olumlu sonuçlar pek alınamamıştır.

Paris'te 1885 yılında önemli bir gelişme yaşanmış Fransız bilim adamı Pasteur, icat ettiği ilacı 14 yerinden ısırılan 9 yaşındaki bir çocukta uygulayıp 10 günün sonunda başarılı neticeler alarak dikkatleri üzerine çekmiştir. Bu başarı dünya ve Osmanlı basınında da yerini almıştı.

Bu yeni tedavi yönteminden haberdar olan Sultan II. Abdülhamid Han, konuya hassasiyet göstererek, tıp dünyasında bu icadın yankılarını yakından incelemeye başlamıştı. Bu icadından dolayı Pasteur'e gerekli desteği vermeyi, onun sağlık hizmetlerinden Osmanlı halkını istifade ettirmeyi düşünen Sultan Abdülhamid Han, konuyu hassasiyet göstererek, tıp dünyasında bu icadın yankılarını yakından incelemeye başlamıştı.

  • 13
  • 20

Osmanlı halkını istifade ettirmeyi düşünen Sultan Abdülhamid, 26 Ekim 1885'te kuduzla ilgili enstitüye bağışlanmak üzere 10.000 Frank parasıyla bir ekip kurdurdu.

Sultan II. Abdülhamid'in Paris'e gönderdiği heyet, 6 ay Pasteur'ün yanında eğitim gördükten sonra, 1886 yılında yurdu döndü. Sultan II. Abdülhamid'in emriyle kurulan ve hizmete başlayan hastane, dünyanın üçüncü ve doğunun ilk kuduz müessesi olmuştur.

Dedesi Fatih Sultan Mehmed'in izinden giderek dünyanın neresinde olursa olsun, ilim, bilim ve icatları takip edip ülkesine bu hizmetleri getiren Sultan II. Abdülhamid, sağlık alanındaki bu hizmetiyle de yaşadığı asra mührünü vurmuştur.

  • 14
  • 20
DARÜLACEZE
DARÜLACEZE

Dârülaceze'nin büyük kapısı "Sefkat Kapısı"

Şişli ileçesinde bulunduğu caddeye ismini veren Darülaceze, 1895 yılında Sultan II. Abdülhamid Han'ın fermanıyla kurulmuştur. Darülaceze'nin kuruluş sürecine bakıldığında ana etkenin, 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi sonrası oluşan sosyal hayatın etkili olduğu görülmektedir. Osmanlı'nın mağlubiyeti ile neticelenen savaştan sonra özellikle Balkanlardan gelen muhacirler İstanbul'da cami, medrese, tekke han gibi mekanlarda misafir edilmiştir.

Abdülhamid'in Ramazanları nasıl geçerdi?

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN