İhvân-ı Safâ, kuruluş amacını ahlaki olarak tanımlar ve risaleler boyunca ahlak anlayışını çeşitli yerlerde dile getirir.
🔸 İhvân-ı Safâ, insanın özüne işlemiş olan ve artık yerleşik bir hale gelmiş vaziyette bulunan ahlakı "insanın her organının potansiyel olarak sahip olduğu bir fiil veya davranışı ya da sanatı uzun uzun düşünmeden ortaya koyması" şeklinde tanımlamıştır.
🔸 Erdemli fiilleri meleklere, kötü fiilleri de şeytanlara has olarak gören İhvân-ı Safâ, ahlaki bir çabanın ilmi bir kazanıma vesile olacağı görüşündedir.
🔸 Nefsini terbiye edip dinin emrettiği gibi davranan, sonra da eşyanın hakikatlerini araştırmaya koyulan kimsenin artık meleklerin ilhamını kabule hazır duruma geldiğini savunmuştur.
🔸 İhvân-ı Safâ, toplumda huzur ve mutluluğun sağlanması, düzenin korunması için bir devlet başkanını zorunlu görmüştür.
🔸 Siyaset felsefesi açısından riyaset gerçekleşmeden siyasetin anlam kazanmasının mümkün olmadığını belirtmiş; bu nedenle insanın önce kendini, arzu ve ihtiraslarını kontrol altına alması gerektiğini savunmuşlardır.
🔸 İhvân-ı Safâ'nın Abbasi yönetiminden memnun olmadığı çıkarımına ulaşılmaktadır. Yaşadıkları devirde kötü kimselerin yönettiği bu devlet hakimiyetinin sona ermek üzere olduğu vurgulanmıştır.
🔸 Topluluğa göre, her devletin başlangıç evresi ve ulaşmak istediği hedef vardır; o hedefe ulaşıldığında ise gerileme ve çökme başlamaktadır.
🔸 Bu çözülme döneminin yaşandığı devirde halk arasında kötülükler yayılmakta ve ahlaki yozlaşma artmaktadır. Bu nedenle de güç, başka devletlere geçmektedir.
🔸 İhvân-ı Safâ, siyaset felsefesiyle doğrudan ilgilenmemiş olsa da devlet yönetimine bakarak olması gerekenleri ifade etme yoluna gitmiştir.
🔸 Devlet yöneticisinin niteliklerine ve erdemli topluma dair fikirlerin kaynağını ise Farabi'nin görüşleri oluşturur.