Arama

Avrupalı seyyahın gözünden köleleri evlat sayan medeniyet

Fransız seyyah Abdolonyme Ubicinni, uzun süre İstanbul'da yaşamış, Osmanlı medeniyetine hayran kalmıştı. Batı'nın kalıplaşmış ön yargılarını yıkarak, Türklerin erdemlerini, onurlarına düşkünlüğünü, sade yaşantılarını, ağır başlılıklarını, inceliklerini gerçekçi bir tutumla anlattı. İstanbul'un sokaklarında dolaşıp, kahvehanelerine uğradı, bazı hanelerine misafir oldu. Peki, Avrupalı seyyah Abdolonyme Ubicinni, köleleri evlat sayan Osmanlı'yı nasıl anlattı?

  • 4
  • 10
AVRUPA'NIN KALIPLAŞMIŞ ÖN YARGILARINI YIKTI
AVRUPA’NIN KALIPLAŞMIŞ ÖN YARGILARINI YIKTI

Ubicini, İslam'ın Türkiye'deki hukuk düzeni ve günlük yaşayış üzerindeki etkisini inceler, ulemanın durumunu ele alır ve Tanzimat'la başlayan yeni yasaları değerlendirir; bunların Müslüman ve gayrimüslim tebaa yönünden getirdiği yenilikleri tahlil eder; okullar, kütüphaneler, basın, maliye, posta sistemi, ordu ve toplumsal yapı üzerinde ayrıntılı biçimde durur.

Ubicini XIX. yüzyılda Türker'e karşı oldukça tarafsız bir zihniyetin temsilcisidir. Bu dönemde Avrupa kamuoyunun kalıplaşmış ön yargılarla davrandığı göz önüne alınırsa bu tutumun önemi daha iyi anlaşılır.

Özellikle mektupları bu ön yargıların sorgulanmasında etkili olmuştur. Ubicini Türklerin erdemlerini, onurlarına düşkünlüğünü, sade yaşantılarını, ağır başlılıklarını, inceliklerini gerçekçi bir tutumla anlatmaya çalışmıştır.

  • 6
  • 10
OSMANLI MEDENİYETİNİN HAYRANI BİR SEYYAH
OSMANLI MEDENİYETİNİN HAYRANI BİR SEYYAH

Osmanlı'da uzunca bir süre kalan Ubicini, İstanbul'un sokaklarında dolaşıp, kahvehanelerine uğrar, bazı hanelerine misafir olur, mezarlıklarına bakar; sur içinde gezer, Pera'da da. Hem Osmanlı'nın üzerinde oturduğu siyasal ve toplumsal zeminin farkındadır, hem de gündelik hayatın iyi bir gözlemcisidir.

Türkiye hakkında yazdığı kitapları okurken, Osmanlı medeniyetine hayranlığı dikkat çeker. Kitaplarından bazılarında Osmanlı yönetim sistemi ve reform çabalarından söz edilir. Bazılarında ise gündelik hayata ilişkin gözlemler, tasvirler ve gezi notları bulunur.

"Osman Ağa'nın kölesi Halil, hem emektar uşağı hem de vekilharcıydı. Efendisinin azat etme teklifini Küçük Ali'den ve Leyla'dan ayrılmamak için defalarca reddetmişti.

Bu iki çocuk hayatının başlıca ve en sevdiği uğraşıydı. Onları okula götürür ve gezdirirlerdi. Çocuklar da onu babaları gibi severlerdi zaten baba diye çağırırlardı.

Kaldı ki, hürriyet Halil'in ne işine yarardı? Vatanını ve ailesini hatırlamıyordu. Hatırladığı tek şey Çerkezistan'da, deniz kıyısında bir köyde doğduğu ve çok küçükken esir tüccarları tarafından alınıp oradan uzaklaştırıldığıydı. Uzun serüvenlerden sonra Osman Ağa'nın evine girmiş, birkaç yıl sonra adetler gereğince başlık parası verilip bir kızla evlendirilmişti.

Ama karısı genç yaşta ölmüş ve Halil bütün sevgisini efendisinin ailesine vermişti. Hürriyetin tatlılığını takdir edebilmek için kendini köle hissetmek gerekir, oysaki Halil uzun yıllardan beridir efendisinin evinde efendisi kadar hürdü.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN