Avrupalı seyyahları şaşırtan Osmanlı’daki hayvan sevgisi
Osmanlı topraklarına çeşitli amaçlarla gelen Avrupalı seyyahların dikkatini çeken ve garipsedikleri bir mevzu vardı: Osmanlı insanının hayvan sevgisi... Avrupa'da kediler bir tören eşliğinde eğlence malzemesi gibi yakılıyorken imparatorluk topraklarında hayvanlar için kanunlar çıkarılıp, vakıflar kuruluyordu. Hayvanlara her türlü merhametsizliği yapan Avrupalılar, Osmanlı'nın onlara karşı olan hassasiyetini "sıra dışı" bir olay gibi eserlerine taşıdılar.
Giriş Tarihi: 04.04.2020
16:59
Güncelleme Tarihi: 01.08.2021
12:42
Seyyahların hayvan koruyucu vakıfları hakkındaki görüşleri
Osmanlı'da köpeklere, kedilere ve diğer sokak hayvanlarına bakmak için pek çok vakıf kurulmuş ve "mancacı" ismi verilen insanlar görevlendirmişti. Birçok Osmanlı şehrinde kar yağdığında ve soğuklar bastırdığında şehirlere ve kasabalara inen aç kurtların ve kuşların beslenmesi için belirli yerlere düzenli şekilde et, ciğer, sakatat, darı, buğday ve ot koyan vakıflar tesis edilmişti. Bu durum elbette yabancıların gözünden kaçmamıştı.
Osmanlı'da hayvan sevgisinin bir mesleğe tezahürü: Mancacılık
Hayvanlar için kurulan vakıflar
İngiltere'nin İstanbul sefaretinde katiplik yapan Rycaut, The Present State of the Ottoman Empire isimli eserinde Osmanlıların hükümet şekli, yöneticileri, toplumsal yapısı ve âdetleri hakkında bilgi verir. Bu eserinde Osmanlı insanının hayvan haklarına ne kadar saygılı olduğunu ve onların beslenme-korunmalarına ne kadar önem verildiğini, hayvanlar için kurulan özel vakıflar üzerinden anlatır:
"Batılılar için gülünç gelebilir"
"Fakir insanlar için kurulan aş evlerinde, insanlardan başka kedi ve köpek gibi hayvanlar için de özel vakıflar kurmak adetti. Bunlar Batılılar için gülünç gelebilir ama Osmanlı'nın bazı şehirlerinde kediler için yapılmış binalar vardır. Gıdaları için vakıflar kurulmuş, kedilerin hizmeti için vekil, haçlar ve uşaklar tahsis edilmiştir."
"Hiç kimse onlara eziyet etmeye kalkışmaz"
Rycaut, eserinde aynı zamanda hayvanlara eziyet etme noktasındaki gözlemlerini, "Hiç kimse onlara eziyet etmeye kalkışmaz. Eğer bir ata, bir katıra veya bir deveye, sahibi haddinden fazla yük yükleyecek olursa, zabıta memurları, onun gaddarlığına mani olmak ve fazla yorulan hayvanı dinlendirmeye mecbur etmek yetkisine sahiptir." cümlelerini kurarak aktarır.
Örneklerden de görüldüğü üzere Osmanlı insanının hayvan sevgisi, Avrupalılar tarafından garip ve çoğunlukla sıra dışı karşılanmıştır. Bir medeniyeti ayakta tutan yalnızca siyasi, askeri ve ekonomik anlamdaki gösterdiği üstün başarılar ve gelişmişlik seviyesi değildir. İslam'ın açtığı yolda insana ve her türlü canlıya verilen değer de bir medeniyeti yüzyıllar boyunca ayakta tutmaya yetebilir ki bunun en bariz örneği Osmanlı'dır. Velhasıl, ecdadın miras bıraktığı bu hassasiyeti gözetip bu zor günlerde sokak hayvanlarını unutmamak da bizim boynumuzun bir borcudur.