Ayasofya’da ilk Cuma namazı nasıl kılınmıştı?
Fatih Sultan Mehmed tarafından fethin sembolü olarak camiye çevrilen Ayasofya'da, ilk Cuma namazının 1 Haziran 1453 tarihinde kılındığını biliyor muydunuz? Ya da hutbenin Akşemseddin tarafından Fatih Sultan Mehmed adına okunduğunu? Sizler için Fatih'in şehrin baş camisi haline getirdiği Ayasofya'da, ilk Cuma namazı nasıl kılınmıştı, derledik.
Giriş Tarihi: 10.05.2019
13:17
Güncelleme Tarihi: 29.05.2020
14:22
Fetihten sonra şehrin en büyük mâbedi olan Hagia Sophia Kilisesi Fâtih tarafından Ayasofya adıyla fethin sembolü olarak camiye çevrildi ve ilk Cuma namazı 1 Haziran 1453 tarihinde bizzat Fatih Sultan Mehmed tarafından kıldırıldı. Bu namaz İstanbul'da kılınan ilk Cuma namazıydı. Hutbe ise Akşemsettin tarafından Fatih Sultan Mehmed adına okundu. Hutbe okutmak Türk-İslam geleneğinde hükümdarlık alametiydi.
Fatih Sultan Mehmed'in 29 Mayıs 1453'te İstanbul'u fethiyle birlikte camiye çevrilen ve yüzyıllarca cami olarak hizmet veren Ayasofya, fetihten günümüze ulaşan en önemli sembollerden biri olarak ön plana çıkıyor. Tursun Bey'in yazdığına göre kubbeye kadar çıkan Fâtih Sultan Mehmed, yapının ve çevresinin harap görüntüsü karşısında meşhur Farsça beyti söyler: "Örümcek Kisrâ'nın penceresinde perdedarlık yapıyor. Baykuş Efrasyab'ın kalesinde nevbet vuruyor…"
Fetihten sonra üçüncü gün Cuma idi ve Ayasofya tarihinin en önemli günlerinden birini yaşıyordu. Usta ve mimarlar gecelerini gündüzlerine katmışlar, bu kısa sürede bir de tahtadan minare yapmışlardı. Tasvirler kapatılmış, heykel ve putlar kaldırılmıştı. Ayasofya artık ilk Cuma namazına hazırdı.
O kutlu dakikaları nakleden Askerî Müze'nin kurucusu Ferik Ahmed Muhtar Paşa'nın Feth-i Celil-i Kostantiniye adlı eserinden ilk Cuma namazıyla ilgili bilgileri şöyle aktarıyor:
"Fethi müteakib en mühim hadise Ayasofya'da ilk Cuma namazının kılınmasıdır. Mimarlar ve işçiler geceyi gündüze katıp çalışarak Salı günü fetholunan şehrin en büyük kilisesinde Cuma'ya kadar lüzumlu tadilatı yaptıktan sonra padişah, emirleri, mücahitleri, gazileri ve büyük bir alay ve erkânla gelip içeri adımını atar atmaz, mabedin içinde ilahi bir gulgule yükseldi, hafızlar okumaya, müezzinler salalara, ezanlara başladılar.
Cemaat bir ağızdan tekbir alıyor ve kubbe aksisedalarla uğulduyordu. Nice dem bu lahutî avaz sürüp gittikten sonra müezzinler, "İnnallahe ve melaiketihi…" ayetini yanık seslerle okumaya başlayınca Akşemseddin Hazretleri, Sultan Mehmed Han-ı Sani Hazretleri'nin koltuğuna girip tazim ile müşarünileyh hazretlerini minbere çıkardı. Etrafa nur-i hidayet saçan seyf-i Muhammedî elinde parıl parıl parlıyordu.