Ayasofya'daki padişah türbeleri
Osmanlı'nın fetih camisi Ayasofya, bünyesinde barındırdığı padişah türbeleriyle de ayrı bir öneme sahiptir. Tarih boyunca iki büyük imparatorluğa tanıklık eden bu eşsiz mabed, ayrıca bir "hanedan mezarlığı" hüviyeti de taşıyor. Ayasofya'ya defnedilen ilk padişahın kim olduğunu biliyor musunuz? Peki ya, Osmanlı'da ilk defa şahsı adına ayrı bir türbe yapılmayan padişahın hangisi olduğunu?
Giriş Tarihi: 08.07.2020
15:09
Güncelleme Tarihi: 24.07.2023
16:41
ON DOKUZ ŞEHZADESİYLE BİRLİKTE AYASOFYA'YA DEFNEDİLEN III. MURAD
Ayasofya'da türbesi bulunan bir diğer padişah ise İkinci Selim'in oğlu III. Murad idi. Sultan III. Murad, ölümünün ardından on dokuz şehzadesiyle birlikte Ayasofya Camii hazîresine gömüldü, daha sonra III. Mehmed'in emriyle başmimar Dâvud Ağa tarafından türbesinin inşasına başlandı. Na'şlar gömülürken yer seçiminde yapılan bir hata, sultanın sandukasının türbenin merkezinde yer alabilmesi için yapının bir duvarı ile Şehzadegan Türbesi'ne bitiştirilmesini zorunlu kıldı.
Türbede III. Murad'ın yanı sıra hasekisi Safiye Sultan, yirmi şehzadesi, kızları Fatma, Fahri ve Mihriban sultanlarla diğer yirmi kızı, III. Mehmed'in iki kızı ve üç şehzadesi, I. Ahmed'in oğlu Kasım ile Sultan İbrâhim'in bir şehzadesi ve iki kızıyla birlikte toplam elli dört kişinin gömülü olduğunu Ayvansarâyî bildirir. Bugün yapıda elli adet sanduka bulunmaktadır.
Ayasofya'da ilk Cuma namazı
Türbenin mimari özellikleri
Esasen altıgen planlı olan türbe, revakın iki yanında yer alan pahlı köşelerden dolayı bozuk sekizgene dönüşmüştür. Yapı tasarım bakımından, Mimar Sinan'ın daha önce Kanûnî Sultan Süleyman ve II. Selim türbelerinde uyguladığı çift kubbeli, üst örtü sisteminin halefleri tarafından altıgen alt yapı üzerine uygulandığı bir örnektir. Ayrıca içte düzgün olmayan taşlarla örülen duvarların dışta tamamıyla mermer kaplanmasıyla da Mimar Sinan'ın sultan türbelerinde belirlediği standartları yansıtır.
Sedef işçiliğinin güzel bir örneğini teşkil eden ahşap kapı kanatları Dalgıç Ahmed Ağa'nın, metal aksamı ise İsmâil adında bir ustanın eseri olduğu imzalarından anlaşılmaktadır. Revakın aynalı tonozlarının 1978 yılındaki restorasyonda ortaya çıkarılan kûfî yazılarla bezeli özgün kalem işi süslemeleri ise dönemin özelliklerini yansıtır.
17. yüzyılın başlarında vefat eden III. Mehmed de Ayasofya'nın bahçesine gömüldü. Sultan'ın Ayasofya'ya defnedilmesinin emrini vefatından sonra I. Ahmed verdi. I. Ahmed'in emriyle Mimarbaşı Dalgıç Ahmed Ağa tarafından 1604'te türbenin inşasına başlandı, Başmimar Sedefkâr Mehmed Ağa tarafından da 1608'de tamamlandı. Türbe Ayasofya Camii avlusunda Sultan II. Selim Türbesi'nin güneyinde köşebaşında konumlandırıldı.Türbede ayrıca III. Mehmed'in eşi Handan Sultan, III. Murad'ın kızları ve I. Ahmed'in kızları ile şehzadeleri yatmaktadır.
Türbenin mimari özellikleri
Türbe Sekizgen plana sahip olan yapı çift kubbe ile örtülmüştür. Türbedeki ikinci sıra pencerelerin alt hizasına kadar duvarlar çinilerle kaplanmıştır. Yazılı ve bitkisel dekorlu çiniler XVII. yüzyılın başına tarihlendirilen sır altı tekniğinde İznik çinileridir. Düz yeşil renkli panoları oluşturan çiniler ise renkli sır tekniğindedir. En üstte lâcivert zemin üzerine beyaz renkte sülüs hatlı Cum'a Sûresi'nden âyet kuşağı bütün mekânı çevreler. Kitâbenin sonunda dilimli bir rozet içinde kırmızı zemin üzerine beyaz harflerle hattat imzası bulunmaktadır.
I. MUSTAFA'NIN VAFTİZHANEDEN ÇEVRİLEN TÜRBESİ
Ayasofya'da türbesi bulunan I. Mustafa'nın ise ilginç bir hikayesi vardı. Erhan Afyoncu'nun aktardığına göre, I. Mustafa tahttan indirildikten sonra 15 yıl boyunca sarayda hapis tutuldu. 20 Ocak 1639'da bir sara kriziyle vefat etti. Evliya Çelebi'nin naklettiğine göre Sultan'ın ölümünden sonra cenazesi 17 saat musalla taşında kaldı. Cenazesinin gömüleceği bir yer arandı. İstanbul'da o sırada mevcut selâtin türbelerinin hiçbirinde yer bulunmadığı gerekçesiyle Osmanlı tarihinde farklı bir gelenek başlamış oldu. Evliya Çelebi'nin babası saray kuyumcusu Mehmed Zılli'nin tavsiyesiyle Ayasofya'nın eski vaftizhanesine Hasbahçe'den toprak getirtilerek defnedildi.
Ayasofya camiye dönüştürülünce vaftizhane kandil yağlarının depolandığı bir ambar haline getirilerek iki yüzyıl kadar böylece kullanıldıktan sonra XVII. yüzyılın ilk yarısı içinde türbeye çevrilmiş oldu. Osmanlı'da ilk defa bir padişaha ayrı bir türbe yapılmadı.